14 bin 800 kişi hacca gidemeyecek
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, hac kotasından yüzde 20 kısıntının engellenmesi konusunda henüz bir netice alınmadığını belirterek, "Eğer netice alınamazsa Bakanlıklararası Hac Umre Kurulumuz var, o kurulumuzun aldığı karar gereği kura çekerek bu 14
Erzurum Güncel- Mehmet Görmez, Habertürk televizyonunda katıldığı programda Suudi Arabistan'ın, Kabe'deki genişletme çalışmaları sebebiyle hac kotalarında uyguladığı yüzde 20'lik indirimle ilgili son durumu aktardı. Suudi Arabistan'ın her ülkeye nüfusunun binde biri oranında bir kota tanıdığına işaret eden Görmez, "Bu sene Kâbe'deki inşaatlardan dolayı her ülkenin hacılarının yüzde 20'sini kısma yoluna gitti. Büyük çabalar gösterildi. Ama zannediyorum henüz bir netice alınamadı. Eğer netice alınamazsa Bakanlıklararası Hac Umre Kurulumuz var, o kurulumuzun aldığı karar gereği kura çekerek bu 14 bin 800 kardeşimizin haccını gelecek seneye ertelemeyi planlıyoruz." diye konuştu. ALEVİLİK VE CEMEVİ KONUSU Başkan Görmez, cami-cemevi ve Alevi-Sünni ikilemlerinden kurtulmak gerektiğine vurgu yaptı. Alevilik ve Sünnilik konusunun Aleviler ve Sünniler arasında tarih boyunca bir konu olmadığını ifade eden Görmez, şöyle devam etti: "Altını çizerek söylüyorum, devletle Alevilik arasında yahut Alevi vatandaşlarımız arasında olmuştur. Çünkü Alevi vatandaşlarımızın talepleri vardır. Bu taleplerin nasıl karşılanacağına dair bir düzenleme yapacak mekanizma doğrusu devlet mekanizmasıdır. Bu sorunu toplumsallaştırmaya yönelik olduğunu da artık hepimiz biliyoruz. Fakat o tutmadı, tutmaz da. Bütün bunlar bu sorunun farkında olan dâhili ve harici unsurların bu sorunu toplumsallaştırmaya yönelik çabalarından ibarettir. Bir defa onlar umutlarını kessinler. Bu ülkede bu olmaz. Alevilik sorununu dini ve teolojik bir tartışmadan olmaktan çıkarıp hukuk, demokrasi, insan hakları ve inanç özgürlükleri bağlamında çözülmesi gerekiyor... Öncelikle bizim bu konuyu bir dini, teolojik tartışmadan çıkarıp hukuk, demokrasi, insan hakları, inanç özgürlüğü alanlarında halletmemiz gerekiyor. O alanlarda tartışmamız gerekiyor. İkincisi, herkes bu konuda konuşurken diline ve üslubuna dikkat etmesi gerekir. Kucaklayıcı olacak, kuşatıcı olacak. Kucaklayıcı, kuşatıcı, tanıyıcı bir dil bulmak zorundayız. Yapılacak en önemli hususlardan bir tanesi bu konudaki bütün gerilim noktalarını ortadan kaldırmaktır." "ALEVİLİK, SÜNNİLİĞİN ZIDDI DEĞİL" "Anadolu Aleviliği Sünniliğin zıddı değildir. Anadolu Sünniliği de asla Aleviliğin zıddı değildir." diyen Görmez, "Böyle bir kamplaşma bu ülkede yaşanmaz, ben buna inanmıyorum. Onun için bu gerilim alanlarını behemehâl ortadan kaldırmak gerekiyor. Herhangi bir vatandaşımız, herhangi bir yerde bir cemevi yapmak ister. Müracaatını yapar. Müracaatını yaptığı mahalli idare bu görevi yerine getirip getirmeyeceğini İçişleri Bakanlığı'na sorar. İçişleri Bakanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı'na sorar. Diyanet İşleri Başkanlığı bunu dini bir mesele olarak görmediği için Din İşleri Yüksek Kurulu'na göndermez Hukuk Müşavirliği'ne gönderir. Hukuk Müşavirliği 'İslam'ın tarih boyunca mabedi camidir başka ibadethane tanımıyoruz' der gönderir ve daha sonra tartışmalar başlar. Şimdi o ikilemden hep birlikte kurtulmamız lazım." şeklinde konuştu. MISIR'DAKİ İHTİLAL, MEŞRUİYETİNİ DİN ÜZERİNDEN SAĞLAMAYA ÇALIŞTI Mehmet Görmez, Mısır'da meydana gelen ihtilalin, meşruiyetini din üzerinden sağlamaya çalıştığını söyledi. Son yıllarda İslam coğrafyasını izlerken bir Müslüman olarak, sorumlu bir birey olarak elleri duaya kaldırmaktan başka çarenin olmayışına çok üzüldüklerini belirten Görmez, "İslam coğrafyası zaman zaman çok zor süreçlerden geçti ama belki de bu kadar zor süreçlerden hiç geçmedi. Dışarıda çok ciddi bir İslamofobia dalgası var. Bir nefrete dönüşüyor. Bu nefretin etkisi insanlar üzerinde sürekli artıyor. Bir taraftan da içerİde medeniyetler çatışmasından medeniyetler içi çatışmaya doğru sürüklenen mezhep meşrep kavgaları var. Mısır, İslam coğrafyasında hem tarihi önemi itibarıyla hem bugünkü konumu itibarıyla son derece önem arz ediyor. Mısır'daki o sahneye girmeden önce en önemli hususlardan bir tanesi her şeyin meşruiyetini dinden almaya çalışması." diye konuştu. EZHER ŞEYHİNİN AÇIKLAMASINA TEPKİ Hem istibdat rejimlerinin meşruiyetlerini dinden almaya çalıştıklarını hem de dinin demokratikleşme hareketlerine kaynaklık ettiği görüşünü aktaran Görmez, "Son Mısır sahnesinde de gördüğümüz gibi ihtilaller de daha çok din üzerinden bir meşruiyet kazanma çabası içerisine girdi. Yani bu coğrafyada bütün iktidar oyunları meşruiyetini din üzerinden ortaya koymaya çalışması çok ciddi bir sorundur. Ezher Şeyhi Ahmet Et Tayyip'in açıklamaları Ezher'in tarihi mehabetine yakışmamıştır. Ezher Şeyhinin açıklamasının dayanakları, açıklamasını yaparken başvurduğu deliller, İslam dünyasında çok muhteşem bir geçmişi olan Ezher'in içerisine düştüğü konum beni çok büyük bir üzüntüye sevk etti. Yüzyılın başında Ezher'e biçilen rollerde hep siyasi olmuştur. Ezher şeyhliğinin Mısır'daki konumu Anayasa'daki yeri. Cumhurbaşkanlığından sonra ikinci konumdadır. Yüzyılın başında Osmanlı'dan sonra İslam dünyasında ortaya çıkan o dini otorite boşluğunu doldurmak için İngilizlerin de bizatihi teşvikiyle Ezher'e zaman zaman din üzerinden mühendislik yapılabilecek bir konum biçmek için bir çaba içerisine girildiğini araştırmacılar tüm yönleriyle ortaya koyuyorlar. Ezher'in mümkün olduğu kadar İhvan'dan ayrı bir yerde, hatta ona karşı bir yerde durmasına daima çok önem verilmiştir." dedi. ORDU MEŞRUİYETİNİ EZHER İLE TAMAMLIYOR Ordunun meşruiyetini Ezher ile tamamladığına vurgu yapan Mehmet Görmez, şunları dile getirdi: "Ezher Şeyhi Ahmet Et Tayyip'in iki gün önceki açıklaması Ezher'in tarihi mehabetine yakışmamıştır. Bir dini bir kurumun başındaki bir insanın sadece bir cümlelik dayanak zikrederek orada bulunmasını yakıştıramadım. Bu seferki ihtilalde işin siyasi boyutundan ziyade dini ve ilmi boyutlarıyla ilgili çok ciddi bir kırılma noktası olacaktır. Belki de araştırmacıların tahlil etmekte çok güçlük çekecekleri bir ittifak kuruldu. İlk defa Ezher, ordu, Kıptiler, Selefiler çok aşırı seküler kesim bütün bunların ittifakı ileride çok konuşulacaktır. İslamiyet'i anayol olmaktan çıkarıp uçlara mahkûm etme çabasının çok ciddi ilerlemeler kaydettiğini görüyoruz. Dünyanın muhtelif yerlerinde İslam'ın alt tezahürleri, İslam'ı temsil etmeye kalkışıyor." "MARJİNAL DİNİ GRUPLAR İSLAM'IN TEMSİLCİSİ GİBİ DİKKATE ALINIYOR" Savaşlardan işgallerden sonra ortaya çıkan marjinal dini grupların sanki İslam'ın ana yolunun temsilcisiymiş gibi dikkate alındığına işaret eden Başkan Görmez, "Bunların varlığı da bir taraftan batıda ortaya çıkan İslamofobiayı besliyor. Ayrıca İslamofobia dalgasının Müslüman ülkelerin içine gelmesine de neden oluyor. İlahi aşkın boyutunu reddeden bir ideoloji hiçbir zaman özgürlüklere yol açacak bir ideoloji olmaz. Biz Müslümanların bir kusuru daha var. O da bütün sorunların sebebini hariçte aramak gibi bir zaafımız var." dedi. "İSLAM COĞRAFYASININ FAY HATLARIYLA OYNANDI" İslam coğrafyasının fay hatlarıyla hep oynandığını ve oynanmaya devam edildiğini anlatan Görmez, "Kültürel fay hatları gerçekten çok zorlandı. Sürekli Filistin-İsrail gibi gerilim alanları hep açık tutuldu. Harici unsurları sebep olarak unutmamak gerekir. Bunu kabul ediyorum ama bütün sebepleri de dışarıda aramak doğru değil. Ciddi bir özeleştiri yaparak bilhassa İslam coğrafyasında bizi bütün bu girdaptan kurtaracak olan külli aklımız, o külli akla yön verecek bilgi birikimimiz, o bilgimizin ne kadar hikmetle buluşup buluşmadığı, dinle hayat arasındaki ilişkiyi kurmakta başvurduğumuz metodolojimiz, insan yetiştirme, bilim adamı yetiştirme mekanizmalarımız, Ezherimiz, ilahiyat fakültelerimiz, İslam dünyasındaki şeriat fakülteleri bütün bunların bize mevcut üç şeyi sağlayıp sağlamadığını sormamız lazım. Birincisi, içerde yaşadığımız sorunları çözmeye yetiyor mu? İkincisi, bizi birlikte barış içinde yaşatmaya yetiyor mu? Üçüncüsü de geleceğimizi inşa etmeye yetiyor mu? Müslümanların oturup bunlar üstünde çalışması lazım. İlahi aşkın boyutunu reddeden bir ideoloji hiçbir zaman özgürlüklere yol açacak bir ideoloji olmaz. Bütün bu özgürlükler içerisinde insanoğlunun sahip olduğu en büyük özgürlük inanç özgürlüğüdür, din özgürlüğüdür. " açıklamasını yaptı. "zaman"
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.