AA'da çalışmak istedim!
Muhabire 858 bin lira tazminat!
Erurum Güncel- Muhabire 858 bin lira tazminat! AA2013 Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda konuşan Başbakan Yardımcısı Arınç, Anadolu Ajansı'nda çalışanların emekli olduklarında aldıkları astronomik rakamları açıkladı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların bütçeleri üzerinde milletvekillerinin eleştiri ve sorularını yanıtladı. Anadolu Ajansı ve TRT ile ilgili eleştiriler olduğunu belirten Arınç, bazı sorulara yanıt vermeye İçtüzük'te engel olduğunu, çünkü bu kurumların bütçelerinin Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülmediğini kaydetti. “VEKİLLİĞİ BIRAKIP ANADOLU AJANSI’NDA ÇALIŞMAK İSTEDİM” “Anadolu Ajansı'nın özelikle son dönemlerde yaptığı çalışmalar, yüzümüzü ağartacak düzeyde” diyen Arınç, şunları kaydetti: “Orada 'işten zorla çıkartıldılar, sendikasızlaştırma...' Bütün bunlar konuşuluyor. Ben AA'nın hangi statüde olduğunu bilmezdim. Bana bağlandıktan sonra tanıdım. Meclis'teki muhabirlere, bütün gazetecilere 'ah keşke siz de AA'da çalışsaydınız' diyorum. Onlar da 'amin' diyorlardı. Bir gün de çıktım Sayın Başbakan'a 'beni bakanlıktan, milletvekilliğinden de alın şu Anadolu Ajansı'nda bir görev verin' dedim. 'Niye?' dedi. Çünkü hiç kimse zorla emekli edilmedi. Herkes dilekçesini verdi ve emekli oldu. Böyle bir emekliliği kim istemez, darısı başına İzzet Çetin (CHP Ankara Milletvekili). Çok sevdiğiniz sendika başkanı Ercan Sadık İpekçi, emekli dilekçesini verdi ve Ekim 2011'de emekli oldu. MUHABİRE 852 BİN LİRA TAZMİNAT Valiler kendi tazminatlarını düşünsün, genel müdürler emekli olunca ne kadar tazminat alacaklarını düşünsünler, milletvekillerinin zaten böyle bir hakkı yok ama Ercan Sadık İpekçi arkadaşımızın bizden aldığı tazminat 620 bin 966 TL. Yetmiyor, sandıktan da 231 bin 643 TL alıyor. Bizdeki pozisyonu muhabir. Toplam 852 bin 609 TL eline para ödendi. 10 kişiye ödediğimiz tazminat 8 milyon 602 bin TL. İsmail Yılmaz, Genel Müdür Danışmanı, toplam tazminatı 982 bin 674 TL.” ÇAYCININ TAZMİNATI 225 BİN LİRA Kıdem tazminatlarına ilişkin örnekler veren Arınç, CHP'li milletvekillerinin “soygun yapmışlar gibi konuşuyorsunuz” sözlerine “Niye heyecanlandınız? Çok kıymetli bunlar. Gökten zembille gelmişler” karşılığını verdi. AA'da çaycılık yapanın aldığı asgari kıdem tazminat tutarının 225 bin TL olduğunu belirten Arınç, emekli olan 201 kişi için ödenen tazminat tutarının da 61 milyon TL olduğunu bildirdi. Arınç, “201 kişi 'bir trilyon tazminat aldık ne mutlu bize' dediler. Bize bunların çalışırken maliyeti asgari 14 bin TL idi, yerine aldığımız personelin maliyeti 5 bin TL'ye geçmiyor” dedi. YIPRANMA PAYI GERİ GELEBİLİR Arınç, gazetecilerin yıpranma payı konusunda kendi çalışmasını bitirdiğini anlatarak, şahsen gazetecilerin yıpranma payının diğer iş kolları da düşünülerek yeniden koyulabileceğini düşündüğünü kaydetti. Ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın aktüerya dengesi, Sosyal Güvenlik Kanunu'nun bütünü, 4 yıl önce kaldırılan bir şeyin 4 yıl sonra nasıl ve hangi amaçla konulabileceği, gazetecilere bir ayrıcalık olup olmayacağı, diğer iş kollarının bundan ne kadar etkileneceğinin araştırdığını söylediğini anımsatan Arınç, “Buna da saygı duymak lazım. Hiçbir yerde 'ben mutlaka yıpranma payı gazetecilere tanınacaktır' demedim. Düşüncelerimi ifade ettim. Bu düşüncelerimin arkasındayım” dedi. "JİNEKOLOĞU NEREYE KOYACAKSINIZ?" Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı’nın CV’sinin dolu olduğunu belirten Arınç, tarih, edebiyat, dil üzerinde yeterli çalışmaları varsa, temsil ettiği üniversite görevi bu işler için yeterliyse, olumlu baktıklarını kaydetti. Bu kurumlarda 2001-2011 yılları arasında çalışanların profiline bakıldığında söylediklerinin ne anlama geldiğinin görüleceğini kaydeden Arınç, şunları dile getirdi: ”Kurumlarda, kuruluşundan itibaren kimlerin başkanlık yaptığına baktığınızda, bizim ne kadar haklı olduğumuzu göreceksiniz. Farsça eserler vermiş, Mevlana üzerine çalışmış ancak birisi ’Atatürk bunun neresinde’ diye yazacak, biz de onu analiz ve tahlil etmeden burada bir eleştiri olarak getireceğiz. Yeterlilik taşımıyorsa ’çok iyi Atatürkçü bir arkadaş’ diyerek yapacağımız bir atama ne kadar yeterli olabilir? Arkadaşlarıma itiraz edenlere söylüyorum; bu kurum kurulduğunda uzun süre başkanlık eden şahıs Suat İlhan’dı ve görevi korgeneraldi. İtiraz eden arkadaşlarımızın bir askerin bu kurumda başkanlık yapmasından hiç rahatsız olduklarını zannetmiyorum. Yine bu kurumlarda uzun yıllar başkanlık yapan sayın Utkan Kocatürk tarihçi, edebiyatçı, dilci değildi, jinekoloktu. Arapça, Farsça biliyor da ’bu adam Atatürkçü bir kuruma başkan olamaz’ diye düşünülüyorsa, jinekoloğu nereye koyacaksınız? Arkadaşlarımızın her birinin CV’sine baktığınızda, bütün değerli başkanlarımızın yeterli donanıma sahip olduklarına eminiz.” "BEN BU YARGININ BİR TEMSİLCİSİ MİYİM?" ”Cezaevinde gazeteciler varsa, bunların sorumlusu ben miyim, benim kurumlarım mı?” diye soran Arınç, ”Bu insanların yargılayan, iddianame tanzim eden veya bunlar hakkında tutuklama veya hüküm veren yargı değil mi? Ben bu yargının bir temsilcisi miyim? Yargı noktasında bana söylenebilecek hiçbir şey yok” dedi. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ”Nedim Şener, Ahmet Şık, Soner Yalçın, arkası yok, sayılması da mümkün değil. 70, 80, 90 rakamlarından bahsederken, bu insanlar kim? O insanların kim olduğunu her fırsatta söylemeye devam edeceğiz. Uzun süren tutukluluklar konusunda, içerde bulunan gazetecilerin tahliye edilmeleri konusunda söylediklerimi herkes biliyor. Şu veya bu davalar sebebiyle, içerde bulunan asker, emekli asker, gazeteci, milletvekili konusunda tutuklama olmaması gerektiğini şahsi, özel düşüncem olarak ifade ediyorum. Bunu dışında kim ne söyleyebilir? ’Basın özgürlüğünü istemiyor, tutuklamalardan yanadır’ diye bana bir kusur isnat edilebilir? Bir bakan olarak aldığım idari kararlar neticesinde bu insanlar içeri girebilir mi? Benim kurumlarımın hiçbirisi bu gazetecilerin mesleklerini yaparken yargılanmaları, ceza almaları konusunda ne bir şikayette bulunmuştur, ne bir söz ifade etmiştir, ne de talimat vermesi söz konusu olsa talimat vermiştir.” 3. yargı paketinde yapılan değişiklikleri anlatan Arınç, Terörle Mücadele Kanunu’nun değişmesi veya kaldırılması konusunda hiçbir CHP’li milletvekilinin teklifinin olmadığını söyledi. CHP’li milletvekilleri buna ilişkin tekliflerinin bulunduğunu belirterek, Arınç’ın sözlerine itiraz etti. "MASKELERİNİ İNDİRİYORUZ" Bugünkü fiili duruma bakıldığında, gazeteci sıfatıyla içerde bulunan kişilerin tutuklulukları ve hükümlülükleri Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında kabul edildiği takdirde, bu tutuklulukların devam edeceğini ve hükümlülüklerin mutlaka olacağını belirten Arınç, Gazetecileri Koruma Komitesi (CJP) için hazırlanan rapora katkı sağlayan isimlerin bağımsız ve objektif olma konusunda yetkili, yetenekli olmadığını ifade etti. Arınç, ”Bunlardan birisi yurtdışına haber yaptığı zaman ’terörist, terör örgütü’ demiyor, ’Kürt özgürlük savaşçıları, Kürt direnişçileri’ diyor. Tanımlamayı böyle yapınca rapora katkıda bulunan bir kişinin raporu nasıl yönlendireceğini biz biliyoruz” dedi. Gazeteci olduğu belirtilen kişilerle ilgili hazırlanan iddianameden bazı bölümler okuyan Arınç, ”Bunu kullanarak ’Türkiye’de basın özgürlüğü yoktur’ demeye çalışanların maskelerini indiriyoruz” ifadesini kullandı. Arınç, konuşmasına şöyle devam etti: ”Söylenenlerin hiçbirisi doğru değil. Yazdıkları kitaptan, makalelerden, karikatürlerden dolayı tazminat davasına hükümlü olanlar var. Nedim Şener’in, Ahmet Şık’ın, Soner Yalçın’ın yargılandıkları konuyu biliyoruz. Tutuklanmalarının istisnai olması gerektiğini, tahliye edildiklerinde ilk tebrik eden kişi olduğumu ifade etmek isterim. Ancak, terör örgütüne fiilen katılarak, bu eylemlere bizzat katılarak bu fiilleriyle yargılanmış, mahkum edilmiş kişilere veya adi suçlardan dolayı hüküm giymiş kişilere gazeteci sıfatıyla bir imtiyaz kazandırmaya çalışamazsınız. Bunların hiçbirisi basına suç işleme imtiyazını, özgürlüğünü kazandırmaz. Yazacak, çizecek, konuşacak, bunların hepsine ’evet’ ama kanunlara göre suç sayılan fiilleri işlediğinde de bunun karşılığını mutlaka görecek. CJP raporundan çıkara çıkara eleğin üstünde kalanlara baktığımda görüyorum ki Türkiye’de basın özgürlüğü vardır. Türkiye’de basın özgürlüğü var ki bizim hakkımızda, AK Parti, hükümet hakkında her gün ağız dolusu hakaretler yazılabiliyor. Ben şikayetçi olmuyorum. Meclis Başkanı iken davalar açmaya başladım, hiçbir faydası olmadığını gördüm, onları Allah’a havale ediyorum, böylesi daha etkili oluyor.” Arınç, milletvekillerinin konuyla ilgili eleştirilerine ilişkin, ”Ceza hukuku bakımından bizim şikayetimize bile bağlı kalmadan savcılar iddianame yazıyorsa, bağımsız yargının savcılarını böyle hakaretle karşılayamazsınız” dedi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.