1. YAZARLAR

  2. Mehmet ŞENER

  3. Acun Ilıcalı Erzurum için ne?
Mehmet ŞENER

Mehmet ŞENER

Yazarın Tüm Yazıları >

Acun Ilıcalı Erzurum için ne?

A+A-

Erzurum çok doğru bir yolda:

Vefalı evlatlarının, cesur yatırımcıların ve gözünü budaktan sakınmayan mahalli yöneticilerinin omuzlarında yükseliyor…

Bazı “firarlar” vardı ki nihayeti, illa ki vuslatla biter…

Tarih şehirleri, şehirler de kahramanları doğurur…

Erzurum’da bazen biri çıkar ve öyle bir mıh vurur ki o nala; nalbant bile sarhoş olur…

 

Eski ama eksilmeyen büyüklerimiz ne güzel söylemiş:

“İnsan çeşit çeşit, yer damar damar.”

Hayat planı, her insan için başka başka çizilmiştir.

Biz önceden bilemeyiz onu…

Kimileri zenginliğin ve servetin içerisine doğar, kimileri yoksulluk ve sefalete gözlerini açar.

Kimileri de vardır ki, yaşadıkları hayat ve bu uğurda verdikleri mücadele ile adeta anıtlaşırlar.

Hani, “ben bu noktaya tırnaklarımla kazıyarak geldim” diyenler var ya…

İşte onlara mutlaka kulak vermemiz lazım.

Zira onların hikayesi filmlere, romanlara, belgesellere konu olacak kadar çarpıcıdır.

Her toplumda olduğu gibi bizde de “numune” insanlar var.

Saymaya kalksak, gazete sahifeleri de yetmez kitaplar da…

Bazılarını ve hikayelerini yakından biliriz. Bu sebepten ötürü de o kişiler bizi daha çok etkiler.

Misal: Acun Ilıcalı…

Soyadından da anlaşıldığı gibi Acun’un kökleri Erzurum Ilıca’dadır.

Atası babası özbeöz Erzurumludur.

Erzurum’da doğup büyümedi, ama Erzurumluluk ruhunu hep sinesinde besledi ve büyüttü.

İsmi lazım değil; vefat etmiş olan bir hemşerimize, vaktiyle “çok büyük servetiniz ve yatırımlarınız var; Erzurum’a da bir yatırım yapmayı düşünmez misiniz” diye sorduğumuzda…

“Evet; anam babam Erzurumlu, fakat ben bu zenginliği Erzurum sayesinde elde etmedim ki, Erzurum’a karşı kendimi borçlu hissedeyim” demişti.

Ziyadesiyle yadırgamış, yüzüne karşı olamasa da içimizden “yuh” çekmiştik.

Neyse ki Erzurumlu zenginlerin, değerli iş insanların çoğu aynı körlükte değil…

Mutmain olmalıyız. Çünkü:

İdrak yolları açık, şuurlu onlarca değerli hemşerimiz var.

Acun Ilıcalı; o isimlerden yalnızca biri, ama mesleği icabı en bilinenidir.

Çok genç yaşta tarifsiz acılar yaşadı, yakınlarını trafik kazasında kaybetti.

Bugün televizyonda hem yaptığı işler hem de sahip olduğu imkanlar açısından artık “zirve” isimlerden biri…

Televizyona, spor ve magazin muhabiri olarak başladı.

Senelerce o ülke senin, bu ülke benim demeden “firarda” dolaştı durdu.

Zeki, çalışkan, mütevazi hatta utangaç sayılacak biri…

Bir güne bir gün mesleki çizgisini bozmadı. Bununla birlikte kaliteli bir televizyoncu oldu. İzlenme rekorları kırdı.

Acun Ilıcalı önce şöhreti yakaladı, ardından da parayı buldu.

Doğru zamanda doğru yatırımları ve çıkışlarıyla da çıta yükseltip, adını “yatırımcılar” listesine yazdırdı.

Pek çok yerde olduğu gibi memleketi Erzurum’da da fabrikası var.

Acun Ilıcalı ile bir hukukum yok.

Sanırım 2002 yılıydı.

Amerika’ya giderken aynı uçakta yan yana koltuklarda uçmuştuk.

Ama birbirimize, “iyi uçuşlar dilerim” demekten öte muhabbetimiz olmamıştı.

Acun Ilıcalı, memleketi Erzurum’u şarta bağlı olmaksızın seviyor.

Örtülü ya da açık…

Memleketi için bugüne kadar hatırı sayılır işlere imza attı.

Reklamını yapmayı da asla tercih etmedi.

Geçen hafta basına yansıdı:

2.Organize Sanayi Bölgesi yönetimi, Acun Ilıcalı’ya yeni bir fabrika kurması için 50 dönüm arsa tahsis etti.

Çünkü Acun Ilıcalı, Erzurum’a yeni bir yatırım yapmak istediği iradesini önceden serdetmişti.

Vali Mustafa Çiftçi, Başkan Mehmet Sekmen yahut da ETSO Başkanı Saim Özakalın hiç bu irade ve talebe bigane kalır mıydı?

Kalmadılar da zaten…

Yeni bir fabrika için 50 dönüm arsa…

Helal olsun…

Şimdiden memleketimize hayırlar ve uğurlar getirsin inşallah…

“Dili varsa dilceği de var” sözü, Acun Ilıcalı için “cuk” diye oturmuş bir tabirdir.

Laf kalabalığı yapmıyor, eser üretiyor.

Ete kemiğe bürünmüş bir gerçektir:

Erzurumspor’a hiç mi hiç sırtını dönmedi.

(Ne de olsa Fenerbahçeli)

Eski defterleri açıp, kabuk tutan yaraları kaşımanın bu memlekete hiçbir faydası yok.

Sadece şu kadarını ifade etmekle iktifa edeyim:

Erzurum, geçmiş yıllarda öyle büyük hayal kırıklıklarına uğradı, öyle acımasız senaryolara kurban edildi ki…

Bu yüzdendir işte, samimi ve dostça uzatılan her ele sinemizi harman yeri ediyoruz.

Güneş bile bazen bu şehirde donar.

O Erzurum değil midir ki, sırf yemekleri soğuktan buz tutmasın diye buzdolabı kullanır…

Kim ki bu şehre ve de bizimle aynı coğrafi kader ortaklığı yapan komşularımıza yatırım adına, istihdam uğruna, üretmek ve müreffeh bir hayat için…

Çivi üstüne çivi çakıyorsa…

Önlerinde hürmetle eğiliyorum…

Acun Ilıcalı da, saygıya ve sevgiye ziyadesiyle layık bir hemşerimizdir.

Değil mi ki…

“Ben Erzurum’da doğup büyümedim; babam Erzurumlu. Onu da zaten trafik kazasında kaybettim” demeden…

“Erzurum için ne yapabilirim, bana düşen görev nedir” sorusunu sordu.

Yüreğimizi acıtıyor, lakin hakikat:

Erzurum insan göçü veriyor.

Her yıl binlerce insanımız, daha iyi bir istikbal için başka diyarlara göç ediyor.

Buna dur demenin yolu, ancak ve ancak bu şehirde istihdamı ve üretimi artırmaktan geçer.

Başka bir ifadeyle, Acun Ilıcalıların sayısını artırmak…

Ömrü hayatı boyunca yanında, bir tane bile sigortalı kimse çalıştırmadığı halde babasından kalan serveti tüketirken ahkam kesenlerle, artık selamı sabahı bir kenara bırakmalıyız.

Bugün ki Erzurum, iri bir köy olmak yerine, müreffeh ve kalkınmış bir büyükşehir olma yönünde ciddi bir istidat sahibi…

Örnekleri tek tek uç veriyor.

Acun Ilıcalı, o örneklerden yalnızca biri…

Medya dünyasının Dadaşı yorulmadı, usanmadı, yese kapılmadı.

Anlayacağınız Acun Ilıcalı ülkesi, halkı ve memleketi için hala firarda…

Vuslatın tadına vardı ya…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.