1. HABERLER

  2. SİYASET

  3. Ama öldü efendim
Ama öldü efendim

Ama öldü efendim

Başbakan Erdoğan, seçimden önceki son televizyon röportajını NTV’de verdi. Canlı yayında soruları yanıtlayan Erdoğan'a gazetemiz yazarı Ruşen Çakır, Hopa'da yaşamını yitiren öğretmenle ilgili 'Aradan bunca zaman geçti o konuyu düşünmüşsünüzdür' diye

A+A-

Erzurum Güncel- BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, dün konuk olduğu NTV’de Oğuz Haksever, Nermin Yurteri, Nilgün Balkaç ve Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı. Başbakan’ın konuşmasından satır başları şöyle: ■ 89 MİTİNG YAPTIK: “Bugün İstanbul’da Tuzla, Maltepe ve Üsküdar’la mitingleri tamamlayacağız. 68 il, ilçelerle birlikte 89 miting oldu. Hakkari’yi dışında tutarsak coşkunun, heyecanın tavan yaptığı bir kampanya oldu. Sıcağa rağmen ilgi çok büyüktü. Birkaç mitingde de şarkı söyledim.” ■ KÜRT SORUNUNU ÇÖZDÜK: Biz Kürt meselesinin muhatabı olarak sadece parlamentoya gelenleri mi muhatap göreceğiz? ‘Parlamentoya gelenlerle bu işi çözerim’ derseniz aldanırsınız. BDP’nin Kürt meselesinin çözümü diye bir derdi yok. BDP bölgeye hizmet gelmesin istiyor çünkü bu sorundan nemalanıyor. Kürt sorununu büyük aşamada çözdük. Ret ve inkar politikaları geride kaldı. ■ FİRE VERENLER YERİNİ BULDU: Yeni anayasa için Sayın Bahçeli’den üç kez randevu talep ettim, yanıt alamadım. 26 maddelik pakete MHP esastan karşı çıktı, CHP ise ‘kahve içmeye gelirsiniz’ dedi, adeta dalga geçti. Parti kapatmasından yakınan BDP o maddeye de katılmadı. 367’nin üzerine çıksak da uzlaşmanın yollarını ararız. Yüzde 1’in üzerinde oy alan partilerle de görüşürüz. 330’ün üzerinde olsa da müracat yaparız. Bizim partimizde de fire olmuştu, şimdi onlar da yerini buldu. ■ BDP’Lİ BELEDİYELERİN SU SORUNU: Olayı sadece iş-aş noktasında görme gibi ideolojik yaklaşım var. Yol, su medeniyettir. Güneydoğu’nun BDP’li belediyelerin çoğunda su sorunu çözülmemiştir. Şırnak’ın, Siirt’in su sorununu biz çözdük. ■ TUTUKLULUK SÜRELERİ: Benim bireysel görüşüm olmaz. Partinin genel başkanı, ülkenin de başbakanıyım. Mahkemelerin süratle karar vermesi gerekli. Bir yerde ciddi bir sorun var. Ama attığımız adımlar da var. Bölge adliye mahkemeleri temyizin yükünü büyük ölçüde alacak. Seçimlerden sonra bir araya gelip, düzenleme gerekliyse yaparız. ■ BAZI KİTAPLAR BOMBADAN TESİRLİ: “Sizin kitap-bomba benzetmeniz Nedim Şener’i çok rahatsız etti. Kitap yazmak nasıl terör olur?” sorusuna Erdoğan, “İleride beyefendi ile bir araya gelirsek... Öyle kitaplar var ki, bombadan daha tesirlidir” dedi. ■ HAKARETTEN HOŞLANMAM: Kılıçdaroğlu, ‘Dişlerini sökeceğim’ ifadesini nasıl kullanır? Ben asla hakarete varan ifade kullanmam. Ben eleştiriden hoşlanırım, hakaretten hoşlanmam. Eleştiri olursa başım üstüme, hakaret olursa katlanamam. ■ HOPA'DA ÇIKAN OLAYLAR Gazeteci Ruşen Çakır’ın, "Hopalı olduğunu, burada çıkan olaylarda yaşamını yitiren Metin Lokumcu’nun da akrabası olduğunu, Erdoğan’ın memleketinde yıllarca öğretmenlik yaptığını" dile getirerek, "Sizin ilk günkü tepkinizi gerçekten yadırgadık. Aradan geçen zaman içinde herhalde bu konuyu düşünmüşsünüzdür. Diyeceğiniz bir şey var mı?" sorusu üzerine, "Ben öncelikle başınız sağ olsun diyorum ama size bazı resimleri ve ses kasetlerini ulaştırsınlar. O ses kasetlerini dinlediğiniz, bir de o resimleri gördüğünüz zaman acaba emekli bir öğretmene bunlar yakışır mı diye herhalde siz de akrabanız da olsa hakkı teslim etmeniz gerekir diye düşünüyorum" diye konuştu. "Ama öldü efendim" denilmesi üzerine de Erdoğan, "Bilemem, ben sadece bunu söylüyorum... . Çünkü bu noktada ben böyle bir emekli öğretmene o ifadeleri yakıştırmam. Elinde taşla bir emekli öğretmeni görmem çünkü o taşların karşısında ben varım, o taşlar bana atılıyor. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanıyım veya konvoya, sivil halka atılıyor. Bakın orada Hopalı insanlar var hemşehrilerine atıyor. Herhalde bunun da olmaması lazım değil mi? Öbür tarafta da bugün Kılıçdaroğlu açıklama yapıyor ve ’polis kendisi düştü’ diyor. Eline, diline dursun, ne polis kendisi düştü? Polis, taşı hedef alıyor, o aldığı hedefle polis ondan sonra düşüyor. Şu anda bu polis hala yoğun bakımda yatıyor. Yani ziyaret etmekle işi çözeceğim zannediyor. Orada bakın isyanlar var. Anne isyanda, baba isyanda, aslan gibi delikanlı gidiyor. Oraya niye geldi? Başbakanın koruması olarak geldi, aynı otobüste benimle beraber gidiyor. Bunları da lütfen görelim, görmemiz lazım. Kendisine Rabbimden şifa diliyorum. Bundan sonra da geride ne kalacak bilemiyoruz. Doktorlar sağ olsun elinden gelen müdahaleyi yaptılar, ettiler ama ben gazetelerde, televizyon programlarında kimsenin Servet’ten bahsettiğini görmedim. Kenara, köşeye sıkıştırılıyor. Her zaman zaten polis, şamar oğlanı olarak görülüyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, tüm ekip adeta şamar oğlanı... Bunlarla ilgili programlarınızda Ruşen Bey ne yaptınız? Acaba ne gibi bir kınama yaptınız? Bizim ne günahımız vardı orada gidip sadece miting yapmaktan başka? ’Sizi buraya sokmayız, sizin çocuklarınızı buralarda okutmayacağız, eşleriniz buraya gelemeyecek, tek yol sokak, tek yol devrim’. Allah aşkına bu mudur demokrasi, bu mudur özgürlük? Bizi üzen bu. Hem de Rizeli, sen Hopa’lısın, aramızda çok fazla bir yer yok ama bu olmamalı." Aynı yanlışın bir bakana da yapıldığını hatırlatan Erdoğan, ’Biber gazı kullanımı biraz abartılmıyor mu?" sorusuna da "Emniyet, nerede, neyi, nasıl kullanacağını en iyi bilen onlar. Yani o taşları atanlara karşı, herhalde biber gazı ondan daha tesirli değil. İşte şu anda komada yatıyor" dedi. "O da olmasın, o da olmasın" denilmesi üzerine Erdoğan, Suriye’deki olaylara işaret ederek, "Biber gazı orantısız gücün ifadesi değil. Şu anda dünyanın en modern manada, yani bu tür şeyleri yatıştırmada kullandığı biber gazıdır" dedi. Erdoğan, Lokumcu’nun ölüm nedeninin kalpten kaynaklandığına da dikkati çekti.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.