Bahçeli'den önemli açıklamalar!
toplantılarını yapmaya başladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Meclis'teki ilk grup toplantısında artan terör olayları karşısında Başbakan Erdoğan'ın söylediği 'Ciğerim yanıyor' sözüne yanıt verdi. Bahçeli, ''Kendisi 'ciğerim yanıyor' dese de bunun i
Erzurum Güncel- Meclis’imizin yeni başkanına, başkanlık divanı üyelerine ve millet vekaletini gururla taşıyan arkadaşlarıma başarılar diliyorum. Bu mekanda çare ve ümidin hiç sönmemesi, sizlerin fedakarlıklarıyla olacaktır. Millet olarak bağımsızlığımızın sembolü ve birliğimizin teminatı olan yüce Meclis’imizin barış ve huzur içinde bir yasama yılı geçirmesi en büyük dileğimizdir. SESSİZ DURMAYIZ Parti olarak biz buna varız ve millet adına atılacak iyi niyetli atılacak adımların ve görüşmelere açığız. Cevapsız kalmayız, sessiz durmayız. Yeter ki siyasi muhataplarımız samimi olsunlar, yeter ki yanlışlardan ders ve sonuç çıkartsınlar. Meclis faaliyetlerine, alınacak kararlara parti kurulumuzun bu hassasiyetler konusunda yaklaşacağını belirtmek isteriz. Biz millet iradesine uymayı her şeyin üzerinde görüyoruz. Ancak felaketlere davetiye çıkarak her türlü siyasi maceraya manevraya direnerek boşa çıkarma konusunda da son derece coşkulu ve hazırız. Türkiye’nin ağırlaşan sorun alanları her geçen gün yayınlanmaktadır. Kanlı terörün hain saldırıları, cinayetleri milletimizin sabrını taşırma noktasına kadar getirmiştir. Artık terörün namlusu herkese doğrultulmuştur. Kadınlarımız, karnında bebeği olan kadınlarımız, çocuklarımız, askerlerimiz katledilmiştir. CİĞERİM YANIYOR DESE DE İÇİ BOŞTUR Başkent Ankara’nın en işlek caddesinde patlatılan bomba, adice bir girişim olarak acılarımızı depreştirmiştir. Üzülerek görüyorum ki kamu görevlilerinin can güvenliği yoktur. Başbakan Erdoğan’ın sözünü ettiği güçlü ve sözü geçen ülke manzarasından ortadada eser yoktur. Kendisi 'ciğerim yanıyor' dese de bunun içi boştur. Eğer terör saldırılarından dolayı gerçekten ciğeri yanıyorsa, yangına neden olanlara gününü göster de samimiyetini ve neler yapabileceğini görelim ve destek olalım. Başbakan kanlı örgütün eylemlerine rağmen, teröristlerle hala görüşebileceğini söyleyerek milletimizin aklını haysiyetini ayaklar altına altına almaktadır. Terör sorunuyla Kürt kökenli kardeşlerimiz arasında kurulacak bağın, bin yıllık kardeşliği dinamitleyeceği aşikardır. KİMİN NEREYE, NE SERDİĞİ UMURUMUZDA DEĞİL Başbakan Erdoğan, bazı zavallılara bundan sonra tülbentleri nereye sereceğini sormuştur. Kimin nereye ne serdiği bizim umurumuzda değildir. Katilleri masumlaştırmaya çalışan güruha hatırlatmak isterim ki, anaların bacıların ağıtlarından dolayı sırılsıklam olmuş al yazmaları, kınalı ellerde yüce alınlarda yüceltmektir. Başbakan Erdoğan’ın teröristlerin arkasından serilenleri değil, şehitlerin arkasından sallanan tülbentleri sorması ahlaken ve manen bir vecibedir. Buradan bir gerçeğin altını kalın çizmek istiyorum. PKK’yla yapılan müzakerelerin sonu karanlık ve yıkımdır. Terör böyle bitmez. YENİ ANAYASA Yeni bir Anayasa’ya ihtiyacın farkındayız. Bunu da doğal görüyoruz. Bu kapsamda TBMM Başkanı sayın Cemil Çiçek’in girişimleriyle, Meclis’teki görüşmelerin istismarcı ve art niyetli olmadıktan sonra faydalı olacağını düşünüyoruz. Sayın Meclis Başkanı’nın uzlaşma komisyonu için partimizden üç arkadaşı davet ettiği metin elimize ulaşmıştır. Siyasi partilerin eşit sayıda katılacağı komisyonda, anayasayla ilgili değerlendirmeler ele alınabilecektir. Bu haliyle Meclis’te oluşturularak uzlaşma zeminine katkı vermemiz ve yer almamız tabii olarak normal ve alınması gereken bir tavırdır. Alanlarında uzman olan değerli akademisyenlerden mutlaka yararlanılmalı. İfadeye çalıştığım bu hususlar meselenin şekil kısmıyla ilgilidir. Ancak Başbakan Erdoğan’ın, şimdiden vade biçmesi, konuyu tümüyle sahiplenen bir davranış içine girmesi, uzlaşma adabına uygun düşmemiştir. Bu hassas düşünceleri sabote edecek görüş ve düşüncelerden başta Başbakan kaçınmalıdır. Anayasa hazırlık çalışmalarını gölgelemek, işbirliğine dönüş biçimini baltalayacaktır. Başbakan’ın kriz ve sorun üreten bakışından uzaklaşması süreç için iyi olacaktır. Yeni anayasayla tamir edilecek toplumsal sözleşmemiz, millet varlığını bir üst düzeye başlayacaksa, kurulan masanın sonuna kadar oturur sorumluluk alırız. Elbette Anayasa’yı demokrasinin bir parçası olarak kabul etmekteyiz. Takdir edersiniz ki her meseleyi sihirli dokunuşuyla halledecek sihirli bir dokunuşa sahip değildir. Yada kangren haline gelmiş problemleri bir çırpıda çözmeyecektir. Anayasa’ya haddinden fazla anlam yüklemek, beklenti uyandırmak büyük bir hezimete meydan verme riskini taşımaktadır. Anayasalar toplumsal sözleşmenin yazılı hale getirilmesidir. Dikkatleri anayasaya çevirmek hayal kırıklıklarıyla dolu bir süreci karşımıza getirecektir. Demokratik kültürün hayat iksiri olan tahammül hoşgörü, yazılı hukuk kaidelerine bel bağlamak hiçbir şeyi ortaya çıkarmayacaktır. Kaygımız, zihinsel değişimin ve dönüşümün emareleri görülmeden, tüm olumsuzların nedeni olarak Anayasa’nın gösterilmesidir. Partimiz Anayasa hazırlık sürecine münferit bir girişim olarak değil, toplumsal gelişim projesinin bir unsuru olarak yaklaşmaktadır. Cumhuriyetin ruhunu ve kurucu felsefesini temsil edecek, Türk kimliğini aşındırmayacak, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelere sadakatle bağlı kalması gerekmektedir. Etnik bölücülüğün ve bunlara yardım yapanların taarruz yapanlara mutlaka direneceğimizi bu vesileyle hatırlatmak isterim. GÜL'ÜN KONUŞMASI VASAT VE VİZYONDAN YOKSUNDU TBMM’nin 1 ekim’deki açılışında, sayın Cumhurbaşkanı bir konuşma yapmıştır. Bu konuşma vasat olduğu kadar vizyondan da yoksundur. Gül’ün konuşmasında dikkatler bir konuya kilitlenmiştir. Bize göre bu konunun satır aralarının iyi okunması gerekmektedir. Sayın Gül 1920 ve 24 anayasalarından beri, ilk defa millet iradesinde bir anayasa yapma görevinin milletvekillerine tevdii edildiğini vurgulamıştır. Nitekim sayın Gül ve içinden çıktığı AKP zihniyeti 1982 Anayasasına göre bugünkü konumuna ulaşmışlardır. Şurası bir gerçektir ki Anayasa demokrasinin ve millet iradesinin karşısında olsaydı, bu şahısların oturdukları koltuklara ulaşmaları mümkün olmazdı. Hatırlatmak isterim ki makamı ve pozisyonu ne olursa olsun, milletvekillerine davranış konusunda telkin aziz milletimiz tarafından yapılacaktır. Bunun dışında hiç kimsenin yüce Meclis’e üstten bakma yetkisi bulunmamaktadır. Buna kimse cüret etmemektedir. Aziz milletimiz neyi nasıl yapacağını ziyadesiyle bilebilecek görgü, irfan ve birikime sahiptir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın söz ettiği her türlü özgürlük çağrılarının nerede durup nerede durmayacağı muamma olduğu kadar tehlikelidir. BASILMAMIŞ KİTABI TOPLATMANIN NERESİNDE ÖZGÜRLÜK VAR? Basılmamış kitapları toplatmanın neresinde özgürlük vardır? Telefon dinlemelerinin, özgürlüklerle bağlantısı nedir? Ses kayıtlarıyla, röntgencilikle evlere kamera yerleştirenlerin can simidi midir özgürlük? Aralarında Sayın Engin alan’ın dört duvar arasında tutulması mı özgürlüktür? Terörle mücadele edenlere zalimce davranmak özgürlüğün neresine sığmaktadır? MHP’li belediyelere alçakça ve kalleşçe yapılan baskınların nedeni bu bastırılamayan ucube özgürlük tutkusu mudur? Devlete küfreden, millete hakaret eden, çürümüş sözde aydınlarının, kalem sahiplerinin ve gazeteci müsvettelerinin itibar görmesinin adı mıdır özgürlük? Kurşun adres sormalıdır diyerek, polise askere yapılan terör saldırılarını haklı göstermeye çalışan hainlerin korunması mıdır özgürlük? Sayın Cumhurbaşkanı her türlü özgürlükten siz neyi anlıyorsunuz? Milliyetçi hareket karşınızdadır ve mücadelesinden asla geri adım atmayacaktır. Peki içinden geçtiğimiz süreçte hangi siyasi eğilim ve tarz yasaktır ve yasaklanması düşünülmektedir? Demokratik özerkliği programına alan partilere bile göz yumulmaktadır. Bu gerçek görülmüyorsa milletin ekmeği de suyu da haram lokma olacaktır. Sayın Gül’ün Anayasa’nın esnek olma isteği de manidardır. Esneklikten kasıt her yöne çekilebilen, sınırları ve kuralları bulunmayan bir anayasanın hazırlanması ise buna ne devlete ne millete hayrı olmayacağı bilinmektedir. Merakımız bu zamana kadar Türk milletinin hangi ferdi kendisi olarak yaşayamamıştır? Cumhuriyet hükümetinin bir bakanı görevini icra etmektense, Kürtçe şarkılar söylemektedir? Herkes sıraya girmiş şekilde Türk devletine kinlerini kusmuş ancak hiçbir savcı kıllarını kıpırdatmamaktadır? Milletimizin kökeni mezhebi inancı ne olursa olsun hiçbir ferdi ötekileştirmeye tabii tutulmamıştır. Bunu kim iddia ediyorsa, müfterilikten, sinsilikten muaf olamayacaktır. Bununla birlikte sözde Kürt sorununa atıf yaparak bu meselenin çözülmesini istemiştir. Başbakan’ın bitti dediği bu sözde sorunu, devletin en yüksek makamı bu sözde sorunu kabul etmekte ve devam ettiğini iddia etmektedir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.