Biber gazı...
Demirel yıllar önce, "yollar yürümekle aşınmaz" demişti. Zahir kurt politikacı bugünleri hesap etmiş de söylemiş bu sözü... Bakar mısınız şu Türkiye fotoğrafına: Aynı anda birçok şehirde milyonlarca insan meydanlarda ve yollarda... Demirel haklı çıktı; ne yollar aşınıyor, ne de meydanlar eskiyor. Fakat bu yollar ve meydanlar yüzünden gaz stokları tükendi, polis bitap düştü. Rakama bakar mısınız? 10 yılda 572 ton biber gazı ithal eden devletimiz, "yaramazlık" yapan vatandaşlarının gözlerini acıtmak için, 17 milyon 569 bin dolar ödemiş. Bereket devlet, 80 öncesi 50 sente muhtaç durumdaki değil de, istediği zaman milyon dolarları ödeyip, tonlarca gaz ithal ediyor. O değil de, korkarım ki bu gidişle ahali bizzat devlet eliyle "bağımlı" hale getirilecek. Gaz bağımlısı vatandaş! Halbuki aynı devlet daha birkaç hafta önce, ahali bağımlı olmaktan kurtulsun diye, kanun çıkarıp alkollü içki satışına sınırlama getirmişti. Şimdiki uygulama ise, kanun filan çıkarmadan meydanlara dökülen herkesi gaz bağımlısı yapmak. Polis gaz sıktıkça, meydanlar coştu, polis vurdukça yollar insan seline döndü. Benden uyarması; bu gaz bağımlılığı içki ve uyuşturucu bağımlılığına hiç benzemiyor. Önce yüzlerce kişi meydana çıktı. Nasıl ki polis TOMA'larla su, bidonlarla gaz sıktıysa, bir iki gün içinde o yüzler binlere dönüştü, sonra da binler on binlere ve yüz binlere ulaştı. Kim ne derse desin, biber gazının bağımlılık yaptığına inanıyorum artık... Bulaşıcı özelliğini de unutmayalım. Yani... Alkolden daha tehlikeli! Bağımlılık yapmakla kalmıyor, bir de dört bir tarafa bulaşıyor... Öyle olmasaydı hiç Gezi protestosu dünya ölçeğinde bu denli ses getirebilir miydi? Günlerdir izliyoruz işte Demirel'in dediği gibi yollar yürümekle aşınmıyor, meydanlar dolup dolup taşıyor, her biri birbirinden yaratıcı olan sloganlar ta okyanus ötesinde alıcı buluyor. Bu biber gazını kim akıl etmiş, kim üretmiş bilmiyorum lakin Türkiye'de yan etkisinin yüz binleri sokağa döktüreceğini kestirebilselerdi, üretiminden vazgeçerlerdi... Belki tam tersi de olurdu. Hani deniyor ya Gezi protestosunun arkasında dış mihraklar var diye... Belli mi olur belki de o dış mihraklar, biber gazı marifetiyle nifak sokup duruyordur! Kabul edelim ki... Bir de biber gazı yemeden meydanları dolduranlar var. Onları görmezden gelenler, olup bitenleri kavramış sayılmaz. Çünkü o on binler de, tıpkı Gezi protestocuları gibi inanmış kimseler... Yani hepsi bu ülkenin insanları. Bir taraf gaz yiyip hak arıyor, öbür taraf destek verip aferin alıyor. Türkiye'nin zenginliğidir bu... Bu sebeple diyorum ki... Aslında manzara hiç de kötü değil. Yurdun dört bir yanı rengarenk... İstanbul'da, İzmir'de, Ankara'da ve daha birçok il'de Gezi protestosu olurken, beri yanda da Başbakan'a muazzam destek gösterileri oluyor. Önce İstanbul'da on binler Erdoğan'ı karşıladı, sonra Ankara'da... "Türkiye meydanlarda" sözü, cuk diye oturdu. "Erdoğan istifa" diyen on binlere karşı, "Dünya lideri Erdoğan" sloganı atan on binler de var. Yani Türkiye çok sesli, çok renkli ve çok coşkulu... Demokrasiye gebe günlerden geçiyoruz... Doğum yakındır; yürekten inanarak söylüyorum, ileri demokrasi ufukta görüldü. Aşınmayan yollar, eskimeyen meydanlar yarının Türkiye'sini hazırlıyor
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.