1. HABERLER

  2. EGE

  3. Böyle Olur Adanalının Pankartı
Böyle Olur Adanalının Pankartı

Böyle Olur Adanalının Pankartı

Erdoğan'ın da katıldığı AKP Adana İl Kongresi'nde, İsmet İnönü İlköğretim Okulu 8’inci sınıf öğrencisi Sıdıka Nur Yağcı, Başbakan Erdoğan ile çay içmek istediğini yazdığı pankart açtı. Pankartın sonunda ''2023 Milletvekili aday adayı Sıdıka Nur Yağc

A+A-

Erzurum Güncel -
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Bütün milletin malı olan 29 Ekim ve 30 Ağustos gibi törenlerin bütün yükü Silahlı Kuvvetlerimize yıkılmıştı. Tarihimizin bu önemli dönüm noktaları sadece askeri yönleriyle öne çıkartılmış, zorunlu resmi törenlere mahkum edilmiş, onun gerisindeki milli ruh ve heyecan geri plana itilmişti. Biz ulusal ve resmi bayramlarımızla mahalli kurtuluş günleri gibi bütün tarihi günlerin üzerindeki koyu, resmi perdeyi ve askeri görüntüyü kaldırıyoruz” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Adana İl Kongresi'nde konuştu.

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, 3 günlük çukurova gezisinin 2’nci gününü Adana’da geçirdi. Buradaki konuşmasında, ağırlıklı olarak BDP yönetimini eleştirdi ve bu partiye mensup başkanların sorumluluğundaki belediyelerin halkına hizmet götürmemesine dikkat çekip, dağdaki PKK’lıların durumuna değindi, kendi içlerinde infazlar ve işkenceler yapıldığını söyledi. Erdoğan, "Yüzlerce anne gözünü dağ yoluna dikmiş sabahtan akşama, akşamdan sabaha çocuğunun yolunu gözlüyor. Ama bu beyefendiler, hanımefendiler, bu savaş baronları ’terör örgütü değil’ diyerek, ’asla teslim olmasınlar’ diyerek bu annelerin acısını, hasretini ayaklar altına alarak Kürtlerin acısıyla adeta dalga geçiyorlar" dedi.

Erdoğan Adana'da
Foto galeri için tıklayın


Geceyi Adana’da geçiren Erdoğan Ak Parti İl örgütü’nün 4’üncü Olağan Genel Kurulu’na katıldı. Başbakan’ın konakladığı Hilton Oteli’nden kongrenin yapıldığı Yüreğir Serinevler Spor Salonu’na kadar olan yaklaşık 4 kilometrelik yol, havadan ve karadan geniş güvenlik önlemleri ile korundu.

Başbakan Erdoğan kongreye eşi Emine Erdoğan, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve Genel Başkan Yardımcısı ömer çelik ile birikte katıldı. Yerel yönetimlerin önemine değinen Başbakan Erdoğan şunları söyledi:

’CHP’NİN KAVGASI KENDİNE YETER’

"Adana’dan diğer partilerin yönetimlerine soruyorum. Hep beraber soralım bu soruyu. Ey CHP, ey MHP, ey BDP yahu sizin büyükşehir belediyeleriniz var. AK Partili belediyeler devletten ne ödenek alıyorsa, o belediyeler de aynı ödeneği alıyor. Peki Allah aşkına ne yaptınız, ne ürettiniz? 29 Mart 2009’dan bu yana, 3 yıl içinde o illerde o vatandaşlarda hangi eseri, hangi hizmeti, hangi büyük yatırımı götürdünüz? Belediyecilik bir anlamda iktidar provasıdır. Yerel yönetimlerde başarılı olamayanların merkezi yönetimlerde başarılı olması mümkün değildir. Belediyecilikte hizmet anlayışın aslında iktidar vizyonunun göstergesidir. Bunların belediyelerinde işte Antalya’da, Ankara Yenimahelle’de olduğu gibi bizzat kendilerinin itiraf ettiği yolsuzluk var. Diyarbakır’da belediye başkan yardımcılığını kim yapıyor diye sorarsanız gerçek cevap çıkar. Bunların belediyelerinde rant var, bunların belediyelerinde yamyamlık diye tabir edilen yolsuzluk var. Bunlar belediyeciliği nasıl görüyorsa Türkiye’yi yönetmeyi de iktidarı da bir rant aracı olarak görüyorlar. Ben burada CHP’ye birşey söylemeyeceğim. Onların kendi içindeki kavgası, tartışması, çatışması zaten kendilerine fazlasıyla yetiyor."

SAVAŞ BARONLARI

Başbakan Erdoğan bu sözlerinin ardından, uzun bir süre BDP ve PKK konuları üzerinde durarak şöyle dedi:

"Yüzlerce anne gözünü dağ yoluna dikmiş sabahtan akşama, akşamdan sabaha çocuğunun yolunu gözlüyor. Ama bu beyefendiler, hanımefendiler, bu savaş baronları ’terör örgütü değil’ diyerek, ’asla teslim olmasınlar’ diyerek bu annelerin acısını, hasretini ayaklar altına alarak Kürtlerin acısıyla adeta dalga geçiyorlar. Askerin önüne, polisin önüne dikiliyorlar, canlı kalkan oluyorlar. Sizin bu kadar cesaretiniz, vicdanınız, bu kadar arzunuz var da niçin terörün, teröristin önünde, bunlar canlı kalkan olmuyorlar. O kalleş intihar bombacılarının önünde neden canlı kalkan olmuyorsunuz. Bingöl’de şehit Hatice Belgin kardeşimiz, yanındaki çocukları için, sokaktaki vatandaşlar için canlı bombanın üzerine kapaklanarak daha büyük faciayı önleyebiliyor. Eğer Hatice Belgin’in yüzde biri, binde biri kadar yüreğin, cesaretin, annelik şefkatiniz varsa, güvenlik güçlerinin önünde değil, gidip o kanlı terörün, teröristin, o kalleş intihar bombacılarının önünde canlı kalkan olun."

BAYRAMLARDA YENİ DüZENLEME

Erdoğan, etnik, dinsel ve bölgesel milliyetçiliğe karşı olduklarını da söyledi. Bayram ve kurtuluş günleri ile ilgili yeni yönetmelik yayınlandığını hatırlatan Erdoğan, bu konuda söylenenlerin spekülasyon ve haksızlık olduğunu belirtti, "Bütün milletin malı olan 29 Ekim ve 30 Ağustos gibi törenlerin bütün yükü Silahlı Kuvvetlerimize yıkılmıştı. Tarihimizin bu önemli dönüm noktaları sadece askeri yönleriyle öne çıkartılmış, zorunlu resmi törenlere mahkum edilmiş, onun gerisindeki milli ruh ve heyecan geri plana itilmişti. Biz ulusal ve resmi bayramlarımızla mahalli kurtuluş günleri gibi bütün tarihi günlerin üzerindeki koyu, resmi perdeyi ve askeri görüntüyü kaldırıyoruz" dedi.

’KEBAPTAN VAZGEçERİZ, SENDEN ASLA’

Divan Başkanlığı’nı Genel Merkez Teşkilat Başkan Yardımcısı çorum Milletvekili Murat Yıldırım’ın yaptığı kongreye gelen İsmet İnönü İlköğretim Okulu 8’inci sınıf öğrencisi Sıdıka Nur Yağcı, Başbakan Erdoğan ile çay içmek istediğini yazdığı pankart açtı. Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birliği ekipleri de salon içi ve dışında kimyasal gaz ölçümü yaptı. Salonda ise ’Biciden şalgamdan hatta kebaptan vazgeçiriz, ama senden asla’ ve ’Bici yerik, şalgam içerik, seni de çok severik" yazılı pankartlar açıldı.

SADECE NİFAK TOHUMU EKMEYİ BİLİYORLAR

AK Parti’li belediyelerin hizmet ve eser üretme yarışı yaptığını söyleyip, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde BDP’li belediye başkanlarını eleştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hakkari, Diyarbakır, Van, Batman, Şırnak, Siirt ve Yüksekova’yı gördüğünü, buralarda 3 yılda taş üstüne taş konulmadığını vurguladı. Erdoğan şunları söyledi:

"Hakkari’de şehrin ortasından kanalizasyon akıyor. Benim kardeşim kanalizasyonun aktığı yerde kokuya, pisliğe mahkum mu? Onlar insan değil mi? çöpler filan da toplanmıyor. çöpler şehrin ortasında duruyor. özgürlüklerden bahseden BDP’liler biraz da insana saygıdan söz etseler çok şey olacak. Ama böyle şeyler onların dünyasında yok. İnsana saygı yok. İnsanca yaşayabilecek bir zemini hazırlamak yok. İşte bunu çözmemiz gerekiyor. 

BDP’ye gönül veren kardeşlerimize sesleniyorum; bunları çek edin, yanlışları tekrarlamayın. Asgari hizmeti bile vatandaşa götüremiyorlar. Oradaki kardeşime bu reva mıdır? Soruyorum size; korkutarak, duyguları istismar ederek, tehdit ederek oyunu alacaksın, ama gerekenin asgarisini bile yapmayacaksın. Bu beyefendilerin, hanımefendilerin daha önemli işleri var. Bunların umurunda değil. Kürtlerin meselesi, acısı, bunların derdi, kaygısı değil. Belediye başkanları, milletvekilleri, teşkilatları, bizzat genel başkanları sadece ve sadece tahrik siyaseti üretmeyi, sadece ve sadece nifak tohumları ekmeyi biliyor. Başka bir şey bilmiyorlar."

’BUNLARIN VİCDANLARI KURUMUŞ’

BDP yöneticilerinin ABD gezisine değinen ve eleştirilerini sürdüren Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"ABD’ye gittiler, PKK bir terör örgütü değildir diye açıklama yaptılar. Daha önceki gün BDP’nin eşbaşkanı bir televizyon kanalına çıkmış, ’PKK’lı asla teslim olmamalı’ diyor. Bakın bunlarda en başta vicdan yok. Bunların vicdanları kurumuş, iflas etmiş. Bunlar kandırılmış, dağda robota dönüştürülmüş gençlerin kanında besleniyorlar. Vicdanı olan en küçük acıma duygusu olan, ölmenin ve öldürmenin ne kadar acı olduğunu, yavrusunu yitiren annenin nasıl bir sızısını bilen insan böyle bir açıklama yapmaz. Dünyanın hiçbir yerinde, terörü, öldürmeyi yücelten birine aklı başında denmez, denemez.

Kandırılıp dağa çıkartılan o gençlerin nasıl bir ortamda yaşadıklarını bugün artık büyük ölçüde görebiliyoruz. Bu gençler yerin 150 metre derinliğinde yaşama mahkum ediliyorlar. Oradan çıktıkları zamanda öleceksin, öldüreceksin. Yapılan iş bu. Oralardan kaçmak isteyenler de fırsatını bulduklarında başaramıyorlar, öldürülüyorlar. 

O bayan teröristin öldürüldüğü gün, genç teröristin öldürüldüğü gün bunu yapıyorlar. İnsanlık dışı koşullarda yaşadıklarını biliyoruz. Bütün görüntüleri elimizde. Kendi içlerinde infazlar yaptıklarını, kurşuna dizdiklerini herkes biliyor. Tacize, insanlık dışı muamelelere isyan edenlerin öldürülüp bilinmeyen yerlere gömüldüğünü, annelerden saklanan cinayetleri herkes biliyor ve görüyor. 

Bizim askerimiz, dağdaki teröriste ’Seni annene götüreceğim’ diye ikna ediyor. çocuk yaştaki terörist beş yıldır annesini görmediğini söyleyerek ağlamaya başlıyor. Doğuda, Güneydoğuda yüzlerce anne, dağ yollarına gözünü dikmiş, çocuğunun yolunu gözlüyor. Bu beyefendiler, savaş baronları ’terör örgütü değil’ diyerek ’asla teslim olmasın’ diyerek bu annelerin acısını, hasretini ayaklar altına alarak, Kürtlerin acısıyla dalga geçiyorlar. 

Askerimizin operasyonlar yaptığı bölgelerde canlı kalkan olarak dikiliyorlar. Bu kadar vicdan ve arzunuz var da niçin teröristin önünde canlı kalkan olmuyorsunuz? O kalleş intihar bombacılarının önünde neden canlı kalkan olmuyorsunuz. Bingöl’de şehit Hatice Belgin kardeşimiz, koskoca yüreğini ortaya koyarak, canlı bombanın üzerine atlayarak, büyük bir faciayı önleyebiliyor. Hatice Belgin’in yüzde biri, binde biri kadar yüreğiniz varsa, gidin o kanlı teröristlerin, kalleş intihar bombacılarının önünde kalkan olun. 

İşte bunu yapamazlar. Bunlar söyle yürekli, vicdanlı eylemleri yapamazlar. Nifak ve tahrik içermeyen hiçbir söz söyleyemez.

öRGüT BASKISIYLA ANCAK AYAKTA DURABİLİYORLAR

Sırtlarını dayadıkları örgütün baskısıyla ancak ayakta durabildiklerini biliyorlar. Arkalarındaki örgütün tehditleri bittiğinde oradaki kardeşimin karşı çıkacağını biliyorlar. Gençler öldürmezse, kan akmazsa, gözyaşı akmazsa, bunlar bu ülkede siyaset yapamazlar. İstismar siyasetini sürdüremezler. Benim Hakkarili kardeşimi kanalizasyona, çukura, pisliğe mahkum ediyor. Terörü arkalarına alarak adeta cambaza bak diyorlar.

Birileri çıkmış ’hükümet güvenlik politikalarına yeniden döndü’ diyor. Hem bizim, hem güvenlik güçlerimizin terörle mücadele azmini kırmaya çalışıyorlar. Biz güvenlik politikalarını hiçbir zaman askerdir, polistir demedik. Ne dedik? Bu işin psikolojik, sosyolojik, ekonomik boyutu var dedik. Bu işin diplomatik boyutu var dedik. Uluslararası camiada mücadele şarttır dedik. Bunlar bizim dönemimizde getirdiğimiz politikalardır, yaptık, yapıyoruz. 

MüZAKERE BAŞKA, MüCADELE BAŞKA

Topraklarımıza yönelik her türlü saldırıya, illegal şekilde dolaşan teröriste, eşkıyaya karşı taviz vermeden mücadele edeceğiz. Fakat siyasi uzantılarıyla, temsilcileriyle müzakere ettik, yine de ederiz. Müzakere başka, mücadele başka. Devlet yönetiminin ne olduğunu 9,5 yılda ortaya koyduk. Askerimizi, polisimizi her adımda destekleyerek, her saldırıya misliyle cevap vereceğiz. Bütün bunları yaparken de demokrasiden, insan haklarından, hukuktan asla taviz vermeyeceğiz. "

’TEK DİN DEDİK, DİL DEĞİL’ 

"Bu terör örgütü ve uzantıları bizim ikide bir ’tek dil’ dediğimizi söylüyor. Biz hiçbir zaman tek dil ifadelerini kullanmadık. Afyonkarahisar’da, Bilkent üniversite’de 4 tane çizgimiz olduğunu söyledim. Neydi bunlar? Bir tek millet. çünkü biz ayrışmaya, bölücülüğe karşıyız. Biz biriz, beraberiz. Ne dedik? Yaradılanı, yaradandan ötürü severiz dedik. Bizde ayrımcılık yok.

İki; tek bayrak dedik. Bizim bu bayrağımıza laf söyletmeyiz. Bu bayrağımızın rengi şehitlerimizin kanıdır. Hilal bağımsızlığımızın ifadesidir. Yıldızlar şehitlerimizin nişanesidir. Ama terör örgütü ve uzantıları ne yazık ki bayrağımıza karşı saygısızlıkta sürekli yarış halinde. Bu bayrak, sizi niçin rahatsız ediyor. 

üç; tek din dedik. Dil değil din, din. Bunu söyledik. Tek devlet dedik. Yani devletin içinde devlet. Böyle şeye müsaade etmeyiz dedik. 

İlkelere gelince. Ne dedik? Etnik milliyetçiliğe hayır dedik. Ben Türk’üm ama diğer vatandaşlarımı da severim. Kürt kardeşlerimi de severim, Romanı da aynı şekilde. 

İki, bizde dinsel milliyetçilik de yok. Yani ben Müslüman’ım. Ama Müslüman olmayanlara saygı duyarım ve güvencesini sağlamakla mükellefim. Hıristiyan da olabilir, Musevi de ateist de olabilir. Onların da güvencesini korumak, sağlamak bizim görevimiz. 

Etnik milliyetçilik, dinsel milliyetçilik ve bütün bunlarla birlikte bölgesel milliyetçiliğe de hayır dedik."

’ULUSAL BAYRAMLARIMIZDA ASKERİ GöRüNTüYü KALDIRIYORUZ’ 

Başbakan Erdoğan, ulusal bayramlar ve mahalli kurtuluş günleriyle ilgili de düzenlemeler yaptıklarını, bu törenlerin daha önce üç ayrı yönetmeliğe göre yapıldığını, ancak bu uygulamaları tek yönetmelikle, sade şekilde gerçekleştirileceğini duyurdu.

Kamu kurumlarındaki görevlilerin, öğrencilerin en basit törende dahi seferber edildiğini, birbirinin tekrarı olan müsamere tarzı gösteriler sergilendiğini, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sırtına yıkıldığını söyleyen Başbakan Erdoğan, "Ulusal bayramlarımızda koyu, resmi perdeyi ve askeri görüntüyü kaldırıyoruz" dedi. 

Erdoğan ulusal bayramlar ve mahalli kurtuluş günleriyle ilgili düzenlemeler hakkında şöyle konuştu:

"Bu etkinlikleri, milli ruha ve heyecana uygun şekilde, her vatandaşımızın kendini içinde bulabileceği sadelikte gerçekleştirmesini sağlayacak düzenlemeyi hayata geçirdik. Müsamere tarzı törenler yerine çocuklarımızı yıpratmayacağız. Daha sade, özlü kutlamalar yapacak düzenlemeler getirdik. Mahalli kurtuluş günlerinde bilimsel toplantı, sergi, halk oyunları yarışmaları ve konserler gibi etkinliklere yer verilecek. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda cumhurun başı ve ordumuzun başı olması nedeniyle Sayın Cumhurbaşkanımız tebrikleri kabul edecek, resepsiyonları kendisi verecek. Demokratikleşme ve sivilleşme yönünde önemli bir adım olan bu gelişmenin de ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum."

Hİç KİMSENİN TOPRAĞINDA GöZüMüZ YOK

Yarın partisinin il kongresine katılmak üzere Gaziantep’e gideceğini, ardından da Kilis’te Suriyeli sığınmacıların kaldığı konteyner kenti ziyaret edeceğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Bizim hiç kimsenin toprağında gözümüz yok. Hiç bir ülkenin içişlerine karışmak gibi bir niyetimiz yok. Ama biz Osmanlıdan aldığımız güçlü, ilhamla dünyanın neresinde olursa olsun, mazlumlara, mağdurlara kucak açmış bir millet olarak, aynı şekilde mazlumun, mağdurun hakkını savunmaya devam edeceğiz" dedi. 

OTOBüSTE VATANDAŞLARI DİNLEDİ, HATIRA FOTOĞRAFI çEKTİRDİ

Ak Parti kongresinde konuşma yaptıktan sonra salondan ayrılan Başbakan Erdoğan, yaklaşık 300 metre gittikten sonra otobüsü durdurdu. Bu sırada çevik kuvvet ve özel hareket polisleri otobüsün çevresinde geniş güvenlik önlemi aldı. Otobüsün kapısında duran Erdoğan, yol kenarındaki vatandaşları çağırıp onlarla sohbet etti. Vatandaşların anlattığı sorunları ise Bakan Fatma Şahin not aldı. Yaklaşık 15 dakika vatandaşları dinleyen Başbakan, eşi Emine Erdoğan ile birlikte hatıra fotoğrafları da çektirdi.

Erdoğan daha sonra eşi Emine Erdoğan ile birlikte Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’u makamında ziyaret etti. Ziyaret basına kapalı olarak gerçekleştirildi.
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.