Bu şehre ve bu seçime dair
Seçim takvimi hızla geri sayıyor.
Ocak bitti bitiyor; Şubat derken al sana Mart…
Sayılı gün değil mi, illa ki hitamına erecek…
Yine çekişmeli, ve de canhıraş bir yarış olacak.
Siyasetin albenisi de zahir bu…
Dolayısıyla seçime katılan partiler de, var güçleriyle artık sahadalar…
1 Nisan kimilerine şaka olacak.
Her seçim gibi 31 Mart seçimleri de, iddialı partiler için hayati öneme haiz…
Çünkü 31 Mart sonrası, siyasette kartlar yeniden karılacak.
Belli mi olur kim bilir belki de taşlar yerinden oynar.
Özellikle de CHP ve İYİ Parti açısından…
2002’den beri olduğu gibi bu seçimin de uzak ara favorisi AK Parti…
Her yerde kazanamasa bile hep birinci çıkan parti…
“Şampiyon olmak”, AK Parti’nin alamet-i farikası…
Patent başvurusunda bulunsa haksız da olmaz hani…
Pekii sorarım size, AK Parti daha doğrusu Tayyip Bey bu teveccühü, kanun zoruyla mı elde ediyor, gönüllere girerek mi?
Hizmet merkezli eserler midir AK Parti’yi galip getiren yoksa lafazanlık mıdır?
Vasat devletler, kendilerine bir yol bulup o istikamette yürür.
Türkiye ise…
Yol bulamadığı zamanlarda, tıpkı Kartacalı Hannibal’ın dediği gibi kendine yeni bir yol yapar.
Tam da böyle oldu:
Türkiye, tıkanan güzergahlar yerine kendine başka geçitler açtı.
Köprüyse köprü, tünelse tünel…
Ama hep ileriye giden yeni bir yol…
Bu sayededir işte…
Yeni yüzyılında, ülke yeniden inşa oluyor.
Mesele; siyaseti de AK Parti’yi de aşan bir husus…
Mesele; dipdiri bir mefkure, sarsılmaz bir inanç, yorulmak bilmeyen bir azim…
Bu...
Yeni Türkiye’nin nişanı…
…
GELELELİM MAHALLİ SİYASETE, SEÇİM ARİFESİNE…
Malum; AK Parti günler öncesinden büyükşehir belediye başkan adayı açıklamış, adına da Mehmet Sekmen demişti.
Bu malumun ilamını; ziyadesiyle memnuniyetle karşılayanlar olduğu gibi zinhar olamaz deyip kundağı yere vuranlar da çıktı elbette…
Lakin AK Parti daha doğrusu Cumhur İttifakı, “adayımız Mehmet Sekmen’dir” dedi.
Hal böyle olunca başta İYİ Parti ve DEM olmak üzere, CHP gibi diğerlerini de bir telaş sardı:
Sekmen’in karşısına kimi çıkaracağız?
Kimi çıkarırsak Cumhur İttifakı’nı ve Sekmen’i alaşağı ederiz?
Matematik alimleri bile bir çıkış yolu bulamadılar!
Lakin CHP de İYİ Parti de “sihirli formülü” buldular:
Daha ilk basamakta çöken bir formül…
CHP, insan olarak dünyalar tatlısı, hakiki dost ve de çok kıymetli bir mimar olan Atlıhan Atila’da karar kıldı.
Horasan eski belediye başkanlarından merhum Nusret Atila’nın oğlu…
Sorgulayan, haksızlıklara itiraz eden, kendi dünya görüşü olan bir Dadaş…
Ne kadar solcudur bilemem ama vicdan sahibi bir insan.
Mimar Atlıhan Atila, bu ülkeye bu şehre ve siyasete dair söyleyecek sözü olan biri…
Belki belediye başkanı seçilemez ve fakat yarınlarda da hatırlanacak bir siyasi şahsiyet…
CHP, zerre iddiası olmayan Erzurum’da siyaseti müptezel etmedi, kaliteyi korudu…
Özgür Özel’i kutluyorum…
Kıymetli arkadaşım Atlıhan doğru bir aday…
…
İYİ PARTİ, CANDAN DA CANAN’DAN DA VAZGEÇMEDİ
Eski “masa arkadaşları” Meral Hanım’ı bu kadar kızdırmayıp böylesine zıvanadan çıkarmasaydılar, kuşkusuz ki vaktiyle reis-i cumhur namzetliğine layık gördüğü Ekrem’i ve Mansur’u heybesinden atmazdı!
Neyse…
Ölenle olana çare yok madem…
İYİ Parti’de önüne bakacaktı elbet…
Meral Hanım tam da öyle yaptı:
81 vilayette ve bilmem kaç ilçe ve beldede partinin adaylarını açıkladı.
O illerden birisi de Erzurum oldu.
En çok parası olan mı aday adayı olacaktı, en çok oy alacak kimse mi aday gösterilecekti?
İYİ Parti’de bir vakitten beri mandıra ürünleri para etmiyor!
Bu sebeple parti kurmayları arayışa geçtiler.
Öyle bir isim olsun ki, belki yağ kaymak kıvamında olmasa bile seçmene şurup gibi gelsin…
Şurup demişken takdir edersiniz ki, şurubun adresi de eczanedir.
İYİ Parti doğru olanı yaptı.
Sizi temin ederim ki Meral Hanım bile kendi partisini Erzurum’da Canan Hanım’dan daha iyi takdim edemez…
Eczacı Canan Uçar…
Eczacı kıymetli Mahmut Bey’in eşi, ünlü avukat Erol Gür’ün kızı…
Ama en hakiki manada bir birey, dediklerine kulak kesilmesi gerek münevver, en esaslı biçimde bir Erzurum ya da Türk kızı…
Kaybedeceğini bildiği cenkten, “madem meydana çıktım vuruşmadan inmem” diyen yürekli bir kadın…
O bana, AK Parti’ye verdiğim destekten ötürü mütemadiyen tepki gösterse de ben O’nu, hep yürekli bir Dadaş kızı olarak anmaktayım.
Kazanma şansı yok; lakin başarma azmiyle dopdolu kocaman bir sinesi var.
Ana yüreği kadar yüce…
Yolun açık olsun kıymetli Canan kardeşim…
Dava insanları yola çıkmakla mükelleftir, hedefe varmak takdirdir.
…
İSPİR’İN AHMET’İ VAR
Allah’ın bildiğini kuldan saklayacak değilim. Ben, tıpkı önceki seçimlerde olduğu gibi 31 Mart’ta da AK Parti’ye şayet İspir’de olsaydım MHP’ye oy verecektim.
Hoş Uzundere ve Olur da farklı değil…
İspir’in bir Ahmet’i, Ahmet’ten önce de muhterem zevceleri var…
Çalışkan ve de üretken Türk kadını…
Müzisyense müzisyen, beş parmağında beş ayrı marifet…
Şöhreti öylesine uzak diyarlara ulaştı ki, bir ara İpek Merve Hanımefendi mi daha çok tanınıyor yoksa Ahmet Coşkun mu, sual edilir oldu.
Ahmet Coşkun İspir’de belediyecilik adına hakikaten önemli hizmetlere mühür vurdu.
Öyle olmasaydı Devlet Bey, Ahmet’i hiç yeniden görücüye çıkarır mıydı?
İspir; fasulyesi kadar en azından Ahmet Coşkun’uyla da tanıyor.
İspir için çalışıyor ve çalışacak bir belediye başkanı…
UZUNDERE’DE HALİS HOCA
Tıpkı adı Uzundere ile büyüyen Halis Hoca gibi…
Siyaseten küstürülen bir isim…
Ama adam gibi bir adam…
Bu seçimde yeniden siyaset sahnesinde; üstelik merhum Muhsin Bey’in partisi Büyük Birlik’ten…
Halis Hoca demek, Uzundere demektir…
Uzundere demek ise, emekli öğretmen eski belediye başkanı bizzat Halis Özsoy’dur…
Halis Hoca, bu seçimde AK Parti yerine Muhsin Bey’in Büyük Birlik Partisi’nden aday odu.
Pekii bu, hem Büyük Birlik Partisi’ne hem de Halis Hoca’ya halel getirir mi?
Asla…
Bilakis, katma değeri bile var…
Siyaset, hangi cenahta olduğunuza değil; çoğu zaman nasıl vicdani ve insani üzere durduğunuzla ilgilidir.
Halis öğretmen yahut da Halis başkan, o zor zamanda o imtihandan geçmiş biridir.
Bugün yeniden tartıya çıktı…
Biliyorum: hoca, çok hem de çok okka çeker…
Yeter ki kantarın ayarı ile oynanmasın…
…
Birileri öteki mahalleden, yani Yeniden Refah Partisi cephesinden bakmadığı için Erbakan’ı hep başkası olarak gördü.
Oysa Erbakan aynı duraktaydı, hep aynı adresteydi.
Çoğu kimse bilmez; Hoca, aslında ölümle vuruşmak için sözleşmişti yandaşlarıyla o gece…
Vuruldular o gece… Yere düştüler… Hançer yediler dört bir yanlarından…
Saatler eğer gerçeği gösteriyorduysa 28 Şubat’ta bütün ayarlar aslında Erbakan’ı gösteriyordu.
Terliyordu, üzüntülüydü, hatta ağlıyordu.
Görüyordu: koskoca bir vatan, ne yazık ki parmaklarının ucundan akıp gitmekteydi.
Şimdi o davanın, o mücadelenin “varisim benim” diyorsun ya Bay Mücahit…
Yanılıyorsun…
Sen kimsin, Hoca kim…
Hapishanede işkence gördüler de yine bize belli etmediler…
Biz bilirdik nasıl canlarının yandığını…
O yüzden kaç zamandır dolunayı sevmiyorum…
Biliyorum ki yeniden cemseler gelecek ve ablamı götürecek…
Ölmek bugün değilse, ya ne zaman?
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.