Cemaatin sapıkça 3 prensibi
Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, Gülen cemaati bugüne kadar ayakta tutan 'sapıkça 3 prensibi' köşesinden yazdı. Ahmet Hakan'a göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, cemaatin asıl yüzünü görmekte geç kaldı.
A+A-
Erzurum Güncel- Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, Fethullah Gülen ve cemaatiyle ilgili merak edilenleri bugünkü köşesine taşıdı.
"Fetullahçılıkla ilgili en temel soru ve cevaplar" başlıklı yazısında Ahmet Hakan, cemaatin 3 prensiple hareket ettiğini yazdı.
"Sapıkça bir sabır, sapıkça bir inat, sapıkça bir gizlilik."
Ahmet Hakan'ın yazısınan öne çıkan bölümler şöyle:
GÜLEN NEDEN PARTİ KURMAK YERİNE SIZMAYI SEÇTİ
- SORU: Fetullah Gülen ahaliyi ikna etmek yerine neden eleman yetiştirip devlete sızmayı temel yöntem olarak seçti?
- CEVAP: Fetullah Gülen Hareketi’nin çıkış noktası şudur:
“Devleti ele geçirirsek... Toplumu da ele geçiririz.” İşte bu nedenle ahaliyi ikna etmek için uğraşmak yerine devleti ele geçirmeye ve ajandalarındaki düzeni kurmaya çalıştılar.
- SORU: Ajandalarındaki düzen nasıl bir düzendir?
- CEVAP: Kendi dini anlayışlarına uygun bir düzen...
SAPIKÇA BİR SABIR, SAPIKÇA BİR İNAT, SAPIKÇA BİR GİZLİLİK
- SORU: İyi ama iktidarda zaten dindar insanlar yok mu? Fetullah onları dindar saymıyor mu?
- CEVAP: Yalanları ve numaraları bir tarafa bırakırsak... Fetullahçılar, kendi din anlayışlarının dışında kalan dindarları her zaman küçümsemişlerdir. Onları “gerçek dindar” olarak görmemişlerdir. Dış odaklarla kurdukları diyaloglarda da “biz farklıyız” mesajını vermeye çalışmışlardır. Bu “biz farklıyız” vurgusunu o kadar abartmışlardır ki... Dışarıda tezgâhlanan her türlü hile ve planın gönüllü uygulayıcısı olmuşlardır.
- SORU: Devletin kılcal damarlarına bu derece girmeyi nasıl başardılar?
- CEVAP: Yıllardır sadece eğitime yatırım yaptılar. Dershaneler bunun içindi. Öğretmenlere yatırım bunun içindi. Kolejler bunun içindi. Sınav sorularını çalma bunun içindi. Zeki ve fakir öğrencileri devşirmek bunun içindi. Sabırla, inatla ve hepsinden önemlisi büyük bir gizlilik içinde bunu yaptılar.
- SORU: Bu çok büyük sabır, çok büyük gizlilik ve çok büyük bir örgütlenme becerisi gerektirmiyor mu?
- CEVAP: Evet, gerektiriyor... Gizlilik çok önemli bunlar için... Adamların dinleri imanları gizlilik... Mottoları şu: “Zafer günü gelinceye kadar kendini belli etme.” Sabır da önemli... Bir çocuğu alıyorlar, yetiştiriyorlar, devlete sokuyorlar, sonra da amaçları doğrultusunda kullanıyorlar... Bunun ne büyük bir sabır gerektirdiği ortada... Ama bütün bunlardan daha önemlisi örgütlenme becerisi... Böylesi bir amaca ulaşmak için müthiş bir örgütlenme becerisine sahip olmak şart.
Kısacası bu işin üç prensibi var:
BİR: Sapıkça bir sabır.
İKİ: Sapıkça bir inat...
ÜÇ: Sapıkça bir gizlilik..
ERDOĞAN TEHLİKEYİ NEDEN EN BAŞTA FARK ETMEDİ?
- SORU: AK Parti en başta tehlikenin neden farkına varamadı?
- CEVAP: AK Parti, iktidarının en başında Fetullahçıların Kemalist rejimin gazabından korunmak ve Kemalist rejimi zapt etmek için gizli örgütlenme içinde olduğuna inanıyor ve bu nedenle mazur görüyordu... Ancak yeni bir durum vardı: Kemalist rejim bertaraf edilmiş, yerine AK Parti iktidarı gelmişti. Artık konsept değişmiş olmalıydı. Bu nedenle Fetullahçılarla ittifak yapmakta sakınca görmediler. Başta her şey iyi gidiyordu. Ancak çok geçmeden şunu fark etti AK Parti: Fetullahçılar sanki iktidarda Kemalistler varmış gibi davranmaya devam ediyordu. Numara çekiyorlardı, gizli örgütlenmelerini sürdürüyorlardı, kurumları ele geçiriyorlardı, operasyonlar çekiyorlardı... Tayyip Erdoğan bunu fark edip “Dur” dediği anda... Kavga başladı.
GÜLEN ABD’NİN MAŞASI MI?
- SORU: Gülen’i ABD mi kullanıyor?
- CEVAP: Gülen’e sorsanız... O ABD’yi kullanıyordur... ABD’ye sorsanız... Onlar Gülen’i kullanıyordur... Bu işler böyledir... Bir süre sonra kimin kimi kullandığı belirsizleşir.
- SORU: Daha düne kadar herkes Fetullah’ın etrafında “hocam, hocam” diye dolanıyordu. Bu nasıl oldu?
- CEVAP: Adam yargıya egemen olmuş, polise egemen olmuş... “Hocam, hocam” diye dolanmayan tehdit altındaydı... Böyle bir ortamda dolanma da görelim. Her şeye rağmen dolanmayanlar da vardı. Selam olsun onlara.
BİR TILSIM BU, BİR EFSUN...
- SORU: Bunca general, bunca albay, bunca subay... Nasıl olur da bu adama inanır?
- CEVAP: Adamın etkileyici bir tarafı var. Birikimiyle, hitabetiyle, ağlamasıyla falan bir etki alanı yaratabiliyor. Bağlılarının kendilerini “özel” hissetmelerini sağlayacak numaraları var. Tılsımlı bir adam gibi... Efsunluyor çevresindekileri... General dediğin adam, 40 yıldır onun efsunu altında... Öyle yetişiyor... Ta en başta.
15 TEMMUZ: KIRK YILIN ARDINDAN SON VURUŞ GÜNÜYDÜ
- SORU: 15 Temmuz’un Fetullah örgütlenmesi açısından anlamı neydi?
- CEVAP: 40 yıllık emeğin, birikimin, gizliliğin, çabanın, yatırımın kıyam günüydü... Her şey 15 Temmuz içindi... Son vuruş yapılacaktı... “Altın Nesil” dedikleri nesil işbaşına gelecekti... Gaye, amaç, hedef buydu... Ya tamamen silinecekler ya da işbaşına gelip herkesi hizaya sokacaklardı... Bir intihar saldırısı yaptılar... Bir feda eylemi... Bir kamikaze uçuşu... Sonuç? Sonuç ortada...
- SORU: Başarsaydılar ne olurdu?
- CEVAP: Felaket olurdu... Ergenekon ve Balyoz süreçlerinden bildiğimiz o acımasızlık devreye girecekti. Kendilerini sadece kendi gruplarının çıkarlarına adamış gözü dönmüş robotlar, Türkiye’yi bir “abiler cumhuriyeti” haline getireceklerdi. Gülen de ruhani lider olacaktı... Humeyni gibi olmak isteyecekti. Ama olamazdı, çünkü Humeyni’nin arkasında halk vardı.
Önceki ve Sonraki Haberler
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.