1. HABERLER

  2. GENEL

  3. Cemaatin yeni gözdesi MHP mi?
Cemaatin yeni gözdesi MHP mi?

Cemaatin yeni gözdesi MHP mi?

Türkiye siyaseti adım adım yeni bir sürece ilerliyor. Zira hemen her gün, AKP hükümetine kaybettiren yeni bir gelişme ile uyanıyoruz. Hakan Küçükbingöl Radikal'de yazdı...

A+A-

Erzurum Güncel- Türkiye siyaseti adım adım yeni bir sürece ilerliyor. Zira hemen her gün, AKP hükümetine kaybettiren yeni bir gelişme ile uyanıyoruz. 17 Aralık'taki büyük yolsuzluk skandalının ortaya çıkmasıyla büyük bir yara alan AKP, ardından MİT-İHH eliyle Suriye'deki El Kaideci unsurlara silah taşındığının ortaya çıkması ile oldukça güç bir duruma düşmüştü. Zira bu gelişmelerden ilki, "İran'a uygulanan ambargoyu delen" bir ülke tablosunu ortaya çıkarttığı için uluslararası arenada Türkiye ve AKP'ye negatif not verilmesine neden olurken, ikinci olay ise Türkiye'nin ve AKP'nin "teröre destek" verdiği düşüncesinin uluslararası kamuoyunda güçlenmesine neden oldu. Ancak AKP'nin aldığı yaralar bununla da sınırlı kalmadı: Kısa bir süre önce AKP'nin, Bilal Erdoğan'ın, Başbakan'ın danışmanın ve dahi Başbakan'ın kendisinin çeşitli medya kuruluşlarına baskı yaparak yayınlarını istek-menfaatleri doğrultusunda değiştirdiğine ilişkin ses kayıtları gündeme düştü. Bu skandal, başta AB ülkelerinin yöneticileri tarafından olmak üzere, uluslararası arenada Türkiye "demokrasi"sine olan inancı derinden sartı. Dahası, AKP'nin demokratikleşme doğrultusunda adım atan bir parti olmaktan çıkıp totaliter, tek adamcı bir eksene doğru hızla yol aldığı şeklindeki bir düşüncenin oturmasına yol açtı. Bütün bu olayların yaşandığı sürecin manidar olduğunu, bunların AKP'yi ve Erdoğan'ı hedef alan uluslararası bir saldırı olduğunu savunanların sayısı da oldukça fazla. Mamağfi, ülke kamuoyunun yüzde 65'e yakın bir kesiminin yolsuzluk yapıldığına inandığı yapılan anketlerle ortada. Başbakan'ın yolsuzluk soruşturmasının üzerini örtmek için basına müdahale ettiğini savunanların oranı da yüzde 60 dolaylarında. AKP ve Erdoğan'a yönelik bu güven kaybına ek olarak, AKP'nin temel dayanak olarak kullandığı ekonomideki gidişatın da negatif yönlü bir seyir izlemesi, halkın AKP'den ve Erdoğan'dan uzaklaşmasına vesile oluyor. İşte böylesi bir tablo içerisinde yaklaşan yerel seçimler, gerek iktidar partisi açısından ve gerekse de muhalefet partileri açısından normalin ötesinde bir anlam kazanıyor. Bu denli önem kazanan seçimlerin, bir takım değişimlere ve sürprizlere gebe olması muhtemel görünüyor. Zira 2002 yılından bu yana AKP'ye destek sunan Gülen cemaati, liberal kesimin büyük bir bölümü, MHP'ye rağmen AKP'ye oy veren "ülkücü"ler gelinen aşamada bu desteklerini çekmiş görünüyorlar. Doğalında bu durumun, AKP'nin alacağı oy oranına da ciddi şekilde yansıyacağı kanaatindeyim. Ötesinde, AKP'nin izlediği hatalı politikaların, AKP'ye karşı olan tüm kesimleri git gide daha fazla bir araya getirdiğini, bir cephede toparladığını da söylemek mümkün. Öyle ki sosyal medyada oyların MHP veya CHP'ye verilmesi yönündeki çağrılara sıklıkla rastlanıyor. Alevi kesimin AKP'ye mesafeli duruşunu ve Kürtlerin BDP-HDP'ye kanalize olmayı sürdüreceklerini göz önüne aldığımızda, oy sandığında tahtırevellinin hangi tarafının ağır basacağını belirleyecek olan önemli bir aktör olarak Gülen cemaatinin tutumu hatırı sayılır bir önem kazanıyor. Bilindiği gibi Gülen cemaati, özellikle dershanelerin kapatılmasına yönelik tartışmaların gündeme gelmesinden bu yana, AKP'ye olan desteklerini çekeceğinin işaretini veriyor. Son olarak Fettulah Gülen'in, BBC kanalına verdiği mülakatta, Erdoğan ve AKP'ye alternatif bir oluşumu arzuladıklarını açıkça dile getirmesiyle de görüldü ki, cemaat AKP ile yollarını ayırmış bulunuyor. Doğrusu hali hazırda cemaatin sevgisine mazhar olacak bir alternatifin olduğunu söylemek güç. Zira CHP yıllardır izlediği politikaların sonucunda muhafazakar kesimle arasındaki makası bir hayli açmış vaziyette. Son birkaç yıldır bu makası daraltmak ve muhafazakar kesimin sempatisini ve dahi oylarını kazanmak için çeşitli hamlelerde bulunmuş olsa da, tarihi bir arka plana sahip olan güvensizliği giderebilmiş olduğunu söylemek mümkün görünmüyor. Ancak CHP'nin açıkladığı yerel seçim adaylarına şöyle bir göz attığımızda, Mustafa Sarıgül ve Mansur Yavaş gibi cemaatin desteğini alabilecek kişilerin olduğunu görüyoruz. Vefakat gerek CHP'nin merkezi algı-ilkelerinin henüz toplumun geniş kesimlerini/özellikle de muhafazakar kesimleri kucaklamaya uygun olmaması, CHP tabanının Kemalizmin etkisinde olması münasebetiyle muhafazakar/dindar kesime mesafeli durması, Gülen cemaatinin CHP ile ittifaka girişmesinin önündeki engeller olarak öne çıkıyor. Kaldı ki Gülen cemaatinin tabanını oluşturan muhafazakar/dindar kesimin bir bölümünün, CHP tabanının önemli bir kısmını oluşturan Alevilere yönelik yaklaşımları ve Kemalizm taraftarı kesimlere yönelik liberalizm sosuna bulandırılmış öfkeleri de bu birlikteliğin önünü tıkamaktadır. Başka bir deyişle, CHP-Gülen cemaati arasındaki merkezi bir destekleşmeye, iki tarafın tarihsel pratikleri ve bakış açısı engel teşkil emektedir. Bununla birlikte bu durum, cemaatin, kendisine yakın bulduğu CHP adaylarına destek vereceğini söylemek mümkün. Cemaatin olası müttefik adaylarından bir diğeri olarak öne çıkan MHP, burada bir nebze daha olası görünüyor. Zira MHP, hali hazırda hem muhafazakar kesime, hem Kemalist kesime hitap eden bir yerde durmaktadır. Bu bakımdan cemaat için nispeten pozitif bakılabilecek bir müttefik gibi görünmektedir. Muhafazakarlığın, dini etkinin hayli güçlü olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu'yu kendisinin temel sahalarından birisi olarak gören ve buralarda örgütlenmeye çalışan Gülen cemaati, bu bölgedeki başlıca güç odağı olan Kürt ulusal hareketini ve BDP'yi sıklıkla karşısına almak durumunda kalıyor. Zira bu iki tarafın yönelimle neredeyse taban tabanı zıt durumda. Hal böyle olunca cemaatin, bu bölgelerdeki örgütlenmesini teşvik edecek, kendisini Kürt ulusal hareketine karşı destekleyecek bir hükümeti güçlü bir şekilde arzu etmesi pek de anlaşılmaz olmuyor. AKP'nin, bu bölgelerde cemaati desteklemediği ve bu nedenle cemaatin bir kırgınlığı olduğu cemaat içindeki isimler tarafından her fırsatta ifade ediliyor. İşte burada cemaat, MHP'nin onyıllardır bilinen Kürt karşıtlığını kendisi için bir umut olarak görüyor. Bütün bu arka plandaki hesaplamaları bir yana bıraktığımızda dahi, Başbakan'ın başrolünde olduğu medyaya sansür kasetlerinde sürekli bir şekilde MHP'nin öne çıkartılması, ittifak arayışının bir işareti olsa gerek. Zira aynı kasetlerde CHP'li vekillerin konuşmalarının da yayından kaldırıldığı geçmesine karşın MHP'ye yönelik sansürün öne çıkartılması ilginçtir! Öyle ya HaberTürk televizyonundaki altyazı skandalının mağduru MHP idi, yine aynı kanaldaki anket skandalının mağduru (ve oyunu arttırdığı söylendiğinden ötürü) mağruru da MHP olmuştu. Yine geçtiğimiz günlerde Abdullah Öcalan'ın basına sızan/sızdırılan videolarında, "devletle işbirliği" yapıyormuş algısı yaratılmaya çalışıldı ve bunda başarılı da olundu. Doğruluğu ya da yanlışlığı konusunda bir şey ifade etmeyeceğim. Ancak bu durumun, yani AKP-Öcalan işbirliğinin ülkedeki milliyetçi duyguları körükleyeceği ve bunun da milliyetçi bir siyaset yürüten MHP'nin yelkenlerini şişireceği de aşikar. Ne var ki bunlara rağmen MHP kadrolarının bir bölümü cemaate karşı öfkeli, cemaatin kendi teşkilatlarında örgütlenmesi pek de sıcak bakmıyor. MHP lideri Bahçeli de zaman zaman bu cepheyle paralel beyanlarda bulunuyor. Örneğin bir süre önce yaptığı bir açıklamada isim vermeden cemaati eleştirmiş ve "Kimse saray darbelerinden medet ummamalıdır. Bu tartışmaların ülkeyi zaafiyete düşürdüğünü herkes görmelidir." ifadelerinde bulunmuştu. İşte burada, karşımızı şu soru çıkıyor: MHP, oylarını arttırmak ve Gülen cemaati ise menfaatlerini korumak için bu sıkıntıları görmezden gelebilecekler mi ya da bu sorunları çözebilecekler mi? Açıkçası cemaatin MHP'ye göz kırptığını söylemek için bir takım verilere sahibiz. Örneğin diğer şirketlerin yaptıkları anketlerde MHP'nin oy oranının yüzde 13 ila yüzde 18 arasında seyretmesine karşın, cemaate yakın duran CİHAN'ın yaptığı ankette MHP oylarının yüzde 20'nin üzerinde çıkması anlamlıdır. Şahsen olaya bu minval üzerinden baktığımda, içerisinde çok sayıda MHP'li insanı barındırmasına karşın cemaatin doğrudan tek parti olarak MHP ile ittifaka girişeceğini söylemenin güç olacağına inanıyorum. Bunun yerine cemaatin, ağırlığını MHP'ye vermek kaydıyla, bu iki partinin tek tek yerellerdeki adaylarına bakarak, hangisinin iktidar partisi karşısında daha büyük şansa sahip olduğunu tartarak, birini ya da diğerini destekleyeceği kanaatindeyim. Başka bir deyişle bölgelere göre ittifak içine girmenin, cemaat açısından daha reel olduğunu düşünüyorum. Henüz önümüzde zaman olmasına ve gelişmeleri takip ederek bir söz söylememiz gerekmesine karşın, genel seçimlerde de benzer bir tablo ile karşılaşacağımızı ve bir MHP-CHP koalisyonuna tanıklık edebileceğimizi sanıyorum. Bekleyip göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.