Dadaş Bahri'nin göğüs kabartan hikayesi
Anadolu türkülerini ABD’lilere öğreten Erzurumlu genetikçi Bahri Karaçay...
Erzurum Güncel- 1964’te Erzurum’da dünyaya geldiğinde, ne bir gün ABD’nin Iowa Üniversitesi’nde son derece önemli bir öğretim üyesi olacağını bilebilirdi, ne de en az tıp kadar müzikte de başarılı olacağını. Erzurum değerlerinden Dünya Tıp Literatürüne giren Prof.Dr. Bahri Karaçay, Tıp dünyasına kazandırdığı bilimsel araştırmaların yanı sıra Anadolu türkülerini ABD'lilere öğreten Dadaş genetikçi olarak gurur yaşatıyor ülkesine ve hemşerilerine...Müziğe ilk adımını 13 yaşında iken 1977 yılında Erzurum Halk Oyunları Halk Türküleri ve Turizm Derneği'nin kurduğu Türkiye'nin ilk Türk Halk Müziği Çocuk Korosunda attı. Beş ay gibi kısa bir süre sonra 12 Mart Erzurum'un kurtuluş şenliklerinde okuduğu "Göç Göç Oldu" adlı uzun havayla dinleyici ile buluştu. 70'lerin sonlarında bölgesel yayın yapan TRT Erzurum Televizyonunda koro ve solo türküler okumaya başladı Bahri Karaçay.
"GÖÇ GÖÇ OLDU" ONUN SESİNDEN BİR BAŞKA DİNLENDİ
Halk müziğimizin değerli hocaları Suat Işıklı, Metin Gülebenzer, Cengiz Çelenk ve Ragıp Topçu'dan eğitim aldı. Suat Işıklı ve daha sonra Fuat Lehimler'in yönetimindeki TRT Erzurum Halk Müziği Korosuna amatör sanatçı olarak katıldığında henüz 14 yaşındaydı. Bahri Karaçay'ın Erzurum yöresine ait türküleri seslendirmesi ve sesinin özelliği onun kayıtlarından bazılarının TRT denetiminden geçerek, ilelebet korunmak üzere TRT arşivlerine alınması ile sonuçlandı. Bu kayıtlar daha sonraki yıllarda "istek" programlarıyla birçok kez dinleyicilere sunuldu. 1978 yılında, Aziziye Tabyalarından dadaş kıyafetiyle seslendirdiği "Göç Göç Oldu" uzun havası ile ilk defa bir ulusal TV programına katıldı. "İlden ile" adlı bu programı "Geleneklerimiz Göreneklerimiz" programındaki solo performansı izledi. 1979 yılında TRT'nin ev sahipliğini yaptığı ve ilki gerçekleştirilen Dünya Çocuk Gününe yine Erzurum Halk Oyunları ve Halk Türküleri Turizm Derneği Çocuk Korosunun bir üyesi olarak katıldı.
ERZURUM TÜRKÜ VE UZUN HAVALARI OKUDU
Program yapımcılarının, ses ve üslûbunun çocuk korosu seviyesinin üzerinde olduğu gerekçesi ile Bahri'nin solosunu programdan çıkarmayı istemeleri üzerine dernek Başkanı Sayın Sebahattin Bulut'un kararı ile koronun geri kalan programı yerine Bahri'nin solosu derneğin ilk Dünya Çocuk Günündeki katkısı olarak yayına sokuldu. Bahri bu programda, şahsen tanışma fırsatına eriştiği değerli halk müziği sanatçımız Hüsamettin Subaşı'ndan öğrendiği "Bahçeye Gelki Görem" türküsü arasında "Vallah bugün garibim bu vatanda" uzun havasını okudu. Başarısı, Nida Tüfekçi gibi halk müziğimizin dev isimlerinin dikkatlerini çekti ve diğer televizyon programlarına davet edilmesini sağladı. Sonraki yıllarda, yapımı Ankara Orkut Stüdyolarında gerçekleştirilen Erzurum Kurtuluş Gecelerinde solo olarak Erzurum türkü ve uzun havaları okudu.
TÜRKANA ADIYLA MÜZIK GRUBU KURDU
Erzurum Radyosu’nun parlayan bu çocuk yıldızı, yıllar sonra tıp dalında dünya çapında bir isim haline gelen Bahri Karaçay’dı. Ailesi kaset yapmasına (o yıllarda CD filan henüz icat edilmemiş!), ‘üniversite eğitimini aksatacağı’ gerekçesiyle izin vermedi. O da sanki ailesine inat, Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesini birincilikle bitirip asistanlığa başladı. Master’dan sonra kazandığı bir bursla Almanya’da kaldığı bir yıl içerisinde genetik mühendisliğine karşı ‘aşırı bir ilgi’ duyacak, bu konuda eline geçen her şeyi okumaya başlayacaktı. Erzurum’a döndükten sonra, açılan sınavı birincilikle kazanarak 1990’da ABD’ye doğru yola çıktı. Amerika'da müziğe uzun yıllar ara veren Bahri, 1997 yılında Ohio Eyaleti başkenti Columbus şehrinde TÜRKANA adıyla (okunuşu: TÜR-KA-NA =özü ve orijini Türk olan) bir müzik grubu kurdu. İkisi Türk, beşi Amerikalı yedi kişiden oluşan TÜRKANA grubu 1999 yılında ilk CD albümünü çıkardı. "Keyfim Yerinde" adlı bu albümdeki altı parça Bahri'nın bestelerinden oluşmaktadır. TURKANA, her açıdan ilginç bir gruptur. Grupta hepsi öğretim üyesi dört Amerikalı ve üç Türk müzisyen vardır. 1999’da çıkardıkları ilk CD’de, altısı Karaçay’a ait 13 parça yer alacaktır. ‘Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur’ da vardır CD’de, Sezen Aksu’nun ‘Şinanay’ı ve hatta ‘Makber’ bile...Master ve Doktorasını The Ohio State Üniversitesinde, İnsan Genetik Hastalıkları konusunda yapan Bahri Karaçay, halen Iowa Üniversitesi Pediatri Bölümünde Araştırmacı Bilim Adamı olarak çalışmalar yürüttü.
KANSERE ÇARE PEŞINDE
Doktorasını ‘Moleküler Genetik’ dalında yapan Prfo. Dr. Bahri Karataş, ‘kalıtsal anemi hastalığı’ üzerinde uzmanlaştı. Bir süre sonra insan genini fareye aktarmış ve bu genin farelerde nasıl çalıştığını incelemişti. Bunun arkasından, üzerinde kafa patlattığı, kansere genetik çözüm arama çalışmalarını sürdürdü. Halen Iowa Universitesi Tıp Fakültesi’nde görev yapan Karaçay, aynı üniversitenin ‘Gen Tedavi Merkezi,’ ‘Holden Kanser Merkezi’ ve kurulma aşamasında olan ‘Biyomedikal Keşif Enstitüsü’nün de üyesi. Nörobilim alanında genler düzeyinde yirmi yılı aşkın süredir araştırmalar yapan Erzurumlu bilim insanı Bahri Karaçay, halen dünya çapında genetik araştırmalarına en büyük katkı yapan şirketlerden biri olan İntegrated DNA Technologies şirketinde çalışıyor. Amerika'da bulunduğu sürece türkülerimizi ve müziğimiz oradaki insanlara sevdiren Bahri Karaçay, bir yanda bilimsel çalışmaları ile gözdoldururken, bir yandan da kurduğu TÜRKANA Grubu ile beğeni topluyor. Prf. Dr. Bahri Karaçay'ın (Ph.D.) beş yaşın altında çocuklarda görülen ve Neuroblastoma adı verilen tümör için geliştirmiş olduğu gen tedavisi yöntemi ile Türk basınında geniş yankılar uyandırmıştı.
SON ARAŞTIRMA ALANI EŞYUMURTA IKIZLERI
Bahri Karaçay, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi’nin Aralık sayısında yayımlanan son makalesinde, eşyumurta ikizlerinin nasıl farklılaştığını şöyle özetliyor: “İkizler soğuk bir kasım günü, gece yarısına doğru dünyaya geldiler. İlk Aylin doğdu, altta kalmış olduğu için kardeşi Elif’ten daha zayıftı. Ertesi sabah ikizlerin tek bir plasentayı paylaşmış olduklarını ve bu nedenle de tek yumurta ikizleri olduklarını öğrendik. Hem aynı DNA’ya sahip olma arı hem de aynı çevre koşullarının etkisinde kalmış olmaları nedeniyle Aylin ile Elif’in her yönden tıpatıp aynı olmaları beklenirdi. Ancak gerçek hiç de böyle değildi. İkizler arasında önemli farklılıklar olduğunu ilk defa soğuk algınlığına yakalandıklarında gördük. Aynı virüsü kapmalarına rağmen, hastalığın seyri ve süresi farklılık göstermişti. Aylin hastalığı daha hafif atlatmış, Elif’inki ise hem daha uzun sürmüş hem de daha ağır geçmişti. Kış aylarında Elif’in cildinde zaman zaman egzama çıkmasına rağmen Aylin’de egzamadan eser yoktu.” Devamı mı? Devamını TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi’nden takip edebilirsiniz.
Sinan Aydın/ radarhaber.com
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.