Dükkanı açtık...
Günlük yazı yazan bir yazar köşesini bir kaç gün de olsa kapatırsa okurları merak eder. Sorar, "Hayırdır dükkân niye kapalı?" Sağolsun okurlarımız bizi de arayıp soruyor. Onlara da aynı şeyi söyledik. Kayak Federasyonu’nun İstanbul’da düzenlediği "Kayak Çalıştayı"na davetliydik, üç gün boyunca oradaydım. Döndük ancak bu kez de başka maniler çıktı yazamadık. Aslında yazılacak konular da epey birikti. Bi yerden başlamak lazım. Misal; Erzurum’da yeni yerel yönetim seçimden buyana neler yaptı, nasıl bir hazırlık içinde? İş dünyasında neler olup bitiyor, yatırım yatırım deyip duruyoruz da, acaba tek tük de olsa kapımızı çalan yatırımcıya nasıl bir cevap veriyoruz? Yahut da çok büyük umutlar bağladığımız sağlık kampüsünün akıbeti nice oldu? Kentsel dönüşüm devam edecek mi etmeyecek mi? Hani bir zamanlar hurdacılar sitesi yapılıyordu, ne oldu da o site bir türlü bitirilemedi ki hurdacılar hâlâ şehrin içinde kirlilik oluşturmaya devam ediyor? Hasılı konu çok; fırsat buldukça yazacağız. Şayet "şok" gelişmeler bizi alıp kendi gündemine götürmez ise... Bugün istedik ki dükkânı güzel bir şiirle açalım. Bu sebeple arada bir bu köşede okuduğunuz Prof.Dr. Mehmet Dumlu Aydın şiirlerinden birini daha arzediyoruz. Yarın da siyasetle devam ederiz... ALLAH-U EKBER DAĞLARI Bu dağlarda açan renk renk çiçekler…. Allah-u ekber, Allah-u ekber, Allah-u ekber … diyerek… Okur en eşsiz şekilde en güzelini ezanın, Bilal gibi her zerresi parlarken aşkıyla hakkın… Doldurur sonsuz rahmeti Hakka hasret gönüllere… Arındırır şamatadan ismini yüce Yezdanın… Minarede unutulan manası bilinsin diye… Rabbi şamatada arayan avazcı müezzinlerin…. Aklına Allah manası nüfuz eder ümidiyle… Bir ders verir müstakbele zirvesi bu dumanlı dağların…. Bu yüce dağ, adını dev bir tufan sırasında, Okurken son ezanını sönen ömrü baharında, Tamamlamadan dağların kucağında donup kalan Renga renk ümitleriyle bu uğurda tohumlaşan Kara toprağın koynunda çiçekleşerek hayat bulan Yüzbinlerce şühedanın son nidasından almıştır… Çiçeklere emaneti şuydu bütün şühedanın… ‘Silinmesin diye bu dağlardan adı yüce mevlanın…..’ Gönderirken cepheye tomurcuk çiçekler gibi biricik evlatlarını… Talepleri çiçeklerle aynıydı Haktan, binlerce fedakar ananın… Bu dağlarda Allah-u ekber anlamı uğrunda… Ter, kan ve kardan ibaret nafakalarını Şehadet şerbeti yerine içenler… Varlıklarını leşten arındırdı Maddelerini yok ederek Mana aleminde sonsuzlaştılar… Hiçlikten sıyrılarak hepliğe ulaştılar… Hiçlikten kurtulanlar…. Son ezanlarını karakışın ortasında Karlar altindaki tohumlara okudu…. Kafataslarını çiçeklere saksı, Umutlarını renk, Duygularını koku olarak vakfetti Ve çiçeklerin dilinde Böylece ezanlaştılar
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.