Erdoğan o şiiri Meclis'te okudu!...
Başbakan Erdoğan, 10 ay hapis cezası aldığı Ziya Gökalp'in şiirini bu kez Meclis Genel Kurulu'nda okudu. ''Beni şimdi yargılananlarla aynı kefeye koymak yanlış'' dedi.
Erzurum Güncel-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda 61. Hükümet'in programı üzerindeki görüşmelerde yöneltilen eleştirileri yanıtladı.
Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 'dil noktasında' hassasiyet gösterdiğini ifade ederek, 'Her zaman söylüyoruz Sayın Bahçeli; bu ülkenin resmi dili Türkçe'dir ama herkes ana dilini rahatlıkla kullanabilmeli' dedi.
Erdoğan kürsüden o şiiri okudu video için tıklayın
Erdoğan'ın bu sözlerini AK Parti'li milletvekillerinin yanısıra, Bahçeli başta olmak üzere MHP'li milletvekilleri de alkışladı.
Erdoğan, 10 ay hapis cezası aldığı Ziya Gökalp'in şiirini bu kez Meclis Genel Kurulu'nda okudu. "Beni şimdi yargılananlarla aynı kefeye koymak yanlış" dedi.
Erdoğan, 'Benim şahsımla alakalı konuda, şu andaki yargılananlarla beni aynı kefeye koyma yanlışına, bedbahtlığına düşüyorsunuz. Ben neden dolayı 10 ay yedim? Ziya Gökalp'in şu şiiri ve onun arkasındaki şu ifadelerimden dolayı. Bunu burada tekrar okuyorum: 'Minareler süngü, kubbeler miğfer; camiler kışlamız, müminler asker.' Bu şiir... 'Bir şey beni sindiremez; Gökler, yerler açılsa, üzerimize tufanlar, yanardağlar saçılsa; Biz oyuz ki; imanıyla övündüğümüz ecdadımız, titretici şeylere hiçbir gün diz çökmemiş; zaferlerin tapusu, Anadolu'nun tapusu, Malazgirt'ten ta çanakkale'ye imanın geçilmez kalesine kadar ecdadımızı zaferden zafere koşturan bu birliktir, bu beraberliktir.' Ben, bu ifadelerden dolayı 10 yıl yedim' diye konuştu.
Erdoğan'ın bu sözlerinin ardından, AK Parti'li milletvekilleri ayağa kalkarak uzun süre kendisini alkışladı.
'KENDİMİ YARGI SALONUNDA HİSSETTİM'
Hükümet programı üzerindeki görüş, öneri ve eleştirilerini Genel Kurul ile paylaşacağını zannettiği muhalefetin, program üzerinde konuşma fırsatı bulamadığını anlatan Erdoğan, 'Dolayısıyla, hükümet programıyla ilgili burada en ufak bir şey duymadım, dinlemedim' dedi.
Kendisini, zaman zaman 'adeta sanki yargı salonunda hissettiğini' ifade eden Erdoğan, 'çünkü sadece burada bu konuşuldu. Biz hükümet programını tartışacağımızı zannediyorduk ve ben buna rağmen yine de konuşmacılara şahsım, grubum adına teşekkür ediyorum' ifadesini kullandı.
12 Haziran seçimlerinin Türkiye'de her kesime çok önemli mesajlar verdiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, 'Bu mesajları alanlara ne mutlu. Ben burada özellikle bir hususun altına çizerek ifade etmek istiyorum; 1945'te Türkiye çok partili döneme adım attı. 1950 yılında ilk kez millet iradesi sağlıklı bir şekilde sandığa yansıdı' şeklinde konuştu.
Erdoğan, 1945'ten bugüne kadar demokrasinin inişli, çıkışlı dönemlerden geçtiğini, çok badireler atlattığını, müdahaleler yaşadığını belirterek, yaşanan tüm sancılara, acılara, tartışmalara rağmen demokrasinin sürekli olgunlaştığını, sürekli ilerleme kaydettiğini ve standartlarını her geçen gün daha da ileri seviyelere taşıdığını anlattı. 12 Haziran seçimlerinin Türkiye'ne demokrasinin ulaştığı seviyeyi ve sahip olduğu ileri standartları göstermesi bakımından özellikle önemli olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'MUHALEFETİN YüZDE 50 NİYE AK PARTİ'YE GİTTİ DüŞüNMESİ LAZIM'
'İster profesör, ister çoban, bu milletin her bir ferdi serbestçe oyunu kullanıyor. Kendi hür iradesiyle kendi tercihini yapıyor. Millet seçimler yoluyla her tartışmaya, her soru işaretine, her anlaşmazlığa ve uyuşmazlığa çok net bir şekilde hakemlik yapıyor ve söylenmesi gerekeni en güzel şekilde söylüyor. 12 Haziran akşamı sandıkların açılması ve ortaya çıkan tablo, 'Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir' ilkesine inanıyorsak, yapılması gereken muhalefet başını iki elinin arasına alacak, 'biz nerede, ne yanlış yaptık da acaba yüzde 50 AK Parti'ye gitti' diye bunu düşünmesi lazım. Yani yüzde 26 alacaksın, asıp keseceksin. Yüzde 13 alacaksın, asıp keseceksin. Yok böyle bir şey. Egemenlik kayıtsız, şartsız milletinse buna teslim olacaksın. İki kişiden bir kişi AK Parti'ye oy vermiş.'
Erdoğan'ın bu sözlerine CHP'li milletvekilleri, 'Teslim olmak ne demek' diye tepki gösterdi.
Milletin seçimler yoluyla her soru işaretine, her anlaşmazlığa ve uyuşmazlığa çok net bir şekilde hakemlik yaptığını anlatan Erdoğan, 'Bu hakemliğin neticesidir 12 Haziran. Hakemliğe kulak asmayanları hakem sahadan atar, bağırıp çağırmayla bu iş olmaz' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, 12 Haziran seçimlerinde katılımın yüzde 87 gibi çok yüksek bir orana ulaştığını anımsatarak, temsiliyetin yüzde 95'lik bir oranla çok kapsayıcı bir şekilde teşekkül etmesinin milletin basiretini açık ve net olarak ortaya koyduğunu söyledi.
'BAK GELDİNİZ YEMİN ETTİNİZ, NE OLDU?'
'Milletin sahip olduğu demokratik olgunluğun aynı derecede parlamentoya ve siyasete de yansıması en büyük arzumuzdur' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
'Bugün artık dünün söylemleriyle dünün kelimeleriyle düne ait parametrelerle yolumuza devam edemeyiz. çatışmaya, çekişmeye, birbirinin paçasından tutarak aşağıya çekmeye, karalamaya, iftiraya dayalı bir siyaset anlayışı Türkiye'nin hak ettiği bir siyaset anlayışı değildir. Siyasetçiler, bunun altını çiziyorum, millet kadar vizyon ve ufuk sahibi olmak durumundadır. Siyaset kurumu, milletle aynı frekansı tutturmalı, aynı yöne bakmalı, Türkiye'nin ulaştığı standartlara paralel bir duruş sergilemek zorundadır. Şu hususu her fırsatta ifade ettim: Demokrasilerde muhalefet en az iktidar kadar önemlidir ama muhalefet konumunu bilemiyorsa marjinalleşiyorsa o zaman bu ülkede ileri demokrasiden bahsedemeyiz. Hele hele anamuhalefet marjinalleşirse bu büyük tehlikedir. Siz kalkar da 'İki arkadaşımız burada yemin etmedikçe biz yemin etmeyeceğiz' derseniz bu marjinal bir düşüncedir ve bak geldiniz yemin ettiniz, ne oldu?'
'CHP 1940'LARI AŞAMADI'
Erdoğan, 61. Hükümet'in programı üzerindeki eleştirileri yanıt verirken, CHP'li milletvekillerinin yemin konusundaki tavrını eleştirerek, 'Aslında sizin bu salona girmemeniz, giremememiz gerekirdi. Bu İçtüzük'te var. Bir İçtüzük ihlali yapıldı' dedi.
CHP'li milletvekillerinin sözlerine tepki göstermesi üzerine Erdoğan, 'Yemini ettikten sonra istediğin zaman girersin. Ama yemin etmediğin zaman durumun tribündekiler gibidir. İktidar önüne 2023 gibi bir vizyon koymuşken muhalefet, hala o tartışmaları yürütüyorsa, hala bunları yürütüyorsa, hala eskinin meselelerine takılıp kalıyorsa, 1940'ları aşıp bugünlere gelemiyorsa biz bunu ülke adına sağlıklı hizmet ortamı görmeyiz' diye konuştu.
Muhalefetin en az iktidar kadar vizyon sahibi olması gerektiğini, 12 Haziran seçimlerinden çıkan en net mesajın bu olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
'Hala bir şey öğrenmeyecek misiniz? İşte Kasım 2002 tablo ortada, geliyoruz 22 Temmuz'a tablo ortada, geliyoruz 12 Haziran'a tablo ortada. Bir kendi halinize bakın, bir de AK Parti'ye bakın. Her şey ortada. Bu aziz, sevgili millet AK Parti'ye zikzak yaptırmadı, hep tırmandırdı ama sizde istikrar yok. Onun için de sizi muhalefete mahkum etti. Burada düşüneceksiniz, 'nerede yanlışımız var' diye düşüneceksiniz. Biz hep bunu düşündük, bunu hep halkımızla paylaştık. En geniş manada kamuoyu araştırmalarını yaptırdık, acaba biz yüzde 46 iken yüzde 54 niye; yüzde 34'de iken hemen araştırdık yüzde 66 niye? Burayı da bizim almamız lazım, bunların üzerinde de bizim tasarrufumuzun olması lazım. Hep bunları çalıştık. Devamlı ders çalıştık. 81 vilayette biz varız. Ama siz 81 vilayete daha yeni yeni gitmeye başladınız. Bundan dolayı da biz gururluyuz, seviniyoruz. Niye? Siyaseti 81 vilayette yapmamız lazım. Bunun sürekli uyarısını yapa yapa bugüne geldik. Şimdi CHP ilk kez bu seçimde bunu yaptı. Dilerim ki MHP de yapar. MHP'nin de yapması lazım. Hep beraber bu illerin tamamında bulunmak gerekir. Ben dersi aldım, gayet iyi de çalıyor. Netice de ortada. Siz ne haldesiniz ona bakın.'
'YETER Kİ BİZE AYAK BAĞI OLAN MESELELERİ çöZELİM'
Erdoğan, terörün bu ülkeye maliyetinin 30 bine aşkın insanın hayatını kaybetmesinin yanında bir hesaplamaya göre 300 milyar doların üzerinde ekonomik bedel olduğunu kaydederek, şöyle konuştu:
'Bu 300 milyar dolar ekonomiye, özellikle de istihdama harcanmış olsaydı bugün Türkiye nerelerde olurdu? Ben bunu muhayyilenize bırakıyorum. Terörün yanında modern, demokratik, katılımcı, özgürlükçü bir Anayasamızın olmaması, en az terör kadar ülkeye bedel ödetmiştir, maliyet yüklemiştir. Enflasyondan faizlere, yatırımlardan borçlanmaya kadar ekonomiyi, günlük hayatı, sokağı, mutfağı ilgilendiren her gösterge, geçmişte yaşanan istikrarsızlık ve güvensizlik ortamlarından ziyadesiyle etkinlenmiştir. Son 9 yılda kaydettiğimiz ilerleme, istikrarın, güven ortamının, demokratikleşme alanında attığımız adımların, aktif dış politikanın bir neticesidir.
Anayasa ve terör sorununu da geride bıraktığımızda inanın Türkiye tüm zincirlerinden kurtulmuş ve bu şekilde de geleceğe yürüyecektir. Bunu böyle bilmenizi isterim. Yeter ki safralarımızı atalım, yeter ki yüklerimizden kurtulalım, yeter ki bize ayak bağı olan meseleleri çözelim, bize engelleyen, bizi yavaşlatan sorunları geride bırakalım.'
'ATATüRK TALİMAT VERİYOR, İNöNü YAPMIYOR'
Erdoğan, 'Program ile ilgili 'Hep bu programda -cek, -cak var' dendiğini' ifade ederek, 'Gelecek zaman sigasıdır -cek, -cak. Biz 2023'ü ve onun önünde 4 yılı konuşuyoruz. Tabii -cek, -cak diyeceğiz. Şimdiki zaman sigasıyla veya geçmiş zaman sigasıyla konuşulmaz. Ama 9 yılda yaptıklarımız da var bu programın içinde, herhalde bunu da okumuşsunuzdur. Okuduysanız orada neler yaptığımızı da görüyorsunuz. Uçaklarla uçuyorsunuz, yollardan gidip geliyorsunuz, şu barajlardan sular içiyorsunuz. Artık bunları görmemezlikten gelmeyin. Marifet iltifata tabidir. Artık bunları da görün. Şu Hastanelerin, okulların halini gör' diye konuştu.
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce'nin kendisine laf atması üzerine, Erdoğan, 'Geç o işi. Ne alakası var. İsmet Paşa'nın sayesinde bu ülkenin ne bedeller ödediğini de biz biliyoruz. Hadi geç, geç o işi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Konya Alaattin Camii ile alakalı olarak İnönü'ye talimat veriyor, 'Burayı restore ettir' diyor. çünkü ahır olarak kullanılıyordu. Temizletmiyor, restorasyonunu yaptırtmıyor. Ebediyete intikal ediyor Atatürk, orayı restore etmek de bize kalıyor. Bundan da haberin var mı? Hepsi belge, bölge... Benim miadım belgelerle konuşmaktır, havada tavada değil. Bunları öğreneceksiniz' karşılığını verdi.
'GüRüZ'üN, TEZİç'İN OLDUĞU ZAMANLARDA NEDEN SöYLEMİYORSUNUZ?'
76 üniversiteye 89 üniversite ilave ettiklerini belirten Erdoğan, özel sektörün de üniversite kurabileceğini hatırlattı. Erdoğan, şunları söyledi:
'Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu burada bir ifade kullandı. Diyor ki 'gelin üniversiteler rektörlerini kendileri seçsin.' Bunu şimdi söylüyorsunuz değil mi? Bunu Kemal Gürüz'ün olduğu yerde, Teziç'in olduğu zamanlarda neden söylemiyorsunuz? O zaman CHP yok muydu, o zaman neden söylemediniz? Şimdi mi geldi aklınız başınıza? çıktılar, 'biz YöK'ü kaldıracağız.' Kusura bakmayın, YöK'ü biz reforme ederiz ama YöK'ü niye kaldıralım. Bu üniversitelerin bir denetimi, düzenlemesi gerekmez mi? Rektörlerin ataması, vesairesi... Bunların hepsini konuşuruz. Bunların hepsini üniversiteler kendileri yapsın. İmtihanlar nasıl yapılacak, bunların hepsini oturur, konuşuruz. Hepsi... Eyvallah ama bir denetleyen, düzenleyen kurumun olması bu işin gereğidir. Kaldı ki YöK'ü kuran biz değiliz ve YöK'ten en çok nemalanan sizsiniz, sizsiniz.'
'BAHçELİ'DEN BAŞBAKAN ERDOĞAN'A ALKIŞ'
Başbakan Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 'dil noktasında' hassasiyet gösterdiğini ifade ederek, 'Her zaman söylüyoruz Sayın Bahçeli; bu ülkenin resmi dili Türkçe'dir ama herkes ana dilini rahatlıkla kullanabilmeli' dedi.
Erdoğan'ın bu sözlerini AK Parti'li milletvekillerinin yanısıra, Bahçeli başta olmak üzere MHP'li milletvekilleri de alkışladı.
Yürütme ile birlikte yasama ve yargının da aynı vizyonu paylaşması için, hukuk ve demokrasi içinde mücadelelerini sürdüreceklerini ifade eden Erdoğan, 3. dönemlerinde muhalefet partileri ile farklı bir tarzda, formatta çalışmak arzusunda olduklarını bildirdi. Erdoğan, 'Eğer çalışırlarsa... 2023 vizyonuna muhalefet partileri ile el ele, gönül birliği içerisinde hazırlanmak isteriz. Kırıcı, yıpratıcı, tahrik edici bir dil ve üslup yerine, yapıcı, yol gösterici, uyarıcı bir eleştiri ve muhalefet kültürünün siyasetimize egemen olmasını istiyoruz' açıklamasında bulundu.
Başbakan Erdoğan, Hükümet programının toplumun tüm kesimlerinde ve iş dünyasında olduğu kadar bölgede de yeni bir heyecana vesile olduğunu belirterek, bu programı; toplumun tüm kesimleri, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, iş dünyası, üniversiteler, medya ve kanaat önderleri ile birlikte yürüteceklerini kaydetti.
12 Haziran seçimleriyle Türkiye'de yeni bir sayfanın açıldığına inandıklarını belirten Erdoğan, 'Artık hedef, bu yeni sayfayı, üzerini gayet ihtimamla doldurmaktır' diye konuştu.
'BİZ DİNİ YAŞARIZ, TüCCARLIĞINI SİZ YAPARSINIZ'
Başbakan Erdoğan, AK Parti hükümetlerinin bu 4. programının, diğerleri gibi ulaşılabilir, gerçekleşebilir, ayağı yere basan projelerden oluştuğunu ifade ederek, yapamayacakları hiç bir şeyi söylemediklerini bildirdi. Erdoğan, 'Hayal ticareti, umut simsarlığı hiç bir zaman yapmadık, yapmıyoruz. İmkanların kaynaklarını...' diye konuştu.
Erdoğan, muhalefet sıralarından, 'din tüccarlığı' şeklinde laf atılması üzerine, 'Bakın çok ayıp oluyor. Biz dini yaşarız, tüccarlığını siz yaparsınız' karşılığını verdi.
Türkiye'nin tarihiyle, kültürüyle olduğu kadar milletiyle ve tecrübesiyle de büyük bir devlet olduğunu ifade eden Erdoğan, 'Yeni bir Anayasayla biz bu kardeşliği büyütelim istiyoruz' dedi.
'SAYIN BAHçELİ SİZİN DöNEMİNİZDE DE İMRALI İLE GöRüŞüLDü'
'İmralı ile pazarlık meselesi konusu beni ciddi manada rahatsız ediyor' diyen Başbakan Erdoğan, 'Bakınız 3,5 yıllık iktidarınız döneminde İmralı ile de görüşmeler yapılmıştır sayın Bahçeli. Bizim dönemimizde de... Bunun pazarlık olup olmadığını size kim söylüyor? Avukatıyla görüşmesi yasak mıdır?' diye sordu.
MHP sıralarından 'yalanlayın o zaman?' sözlerine, Erdoğan, 'Biz bunu her zaman yalanladık, bunun gereğini söyledik' karşılığını verdi.
Erdoğan, 'İdam kalkmamıştı, iktidarınız dönemiydi, niçin idamını ertelediniz? Siz ertelediniz. Bütün imzalarla belgelerini size kaç kez gösterdim' dedi. 'Hikaye' şeklinde laf atılması üzerine, Başbakan Erdoğan, 'Size göre hikaye bize göre gerçek. Belgeler elimizde. Bunu kaç kez gösterdik' şeklinde konuştu.
Erdoğan, 'Birkaç kez sayın Bahçeli çok ağır ifadeler kullandı ve ben meydanlarda kendilerine, kusura bakmasınlar, çok ağır cevap verdim. Dedim ki: 'Bunu ispat edin, ispat etmezseniz...' dedim' dedi. MHP sıralarından gelen 'itiraf ettiniz' sözlerine üzerine, Başbakan Erdoğan, 'Hiçbir yerde böyle bir itiraf yok. Biz bugüne kadar hiçbir terör örgütünün yöneticileriyle masaya oturmadık. O size ait olan bir şey. Ertelerseniz, ötelersiniz ama bizim kitabımızda bu olmamıştır' diye konuştu. MHP Grubundan gelen itirazlara Başbakan Erdoğan, 'Yalan söylüyorsun, dürüst değilsin, doğru konuşmuyorsun' karşılığını verdi. Başbakan Erdoğan, 'Güneydoğu'da Doğu'da her yerde 'tek millet, tek bayrak, tek devlet, tek vatan' diyen biziz Sayın Bahçeli. 'Türkiyeliyim' demekten de rahatsız değilim. Hiç rahatsız değilim. Ben bu vatanın, milletin evladıyım ve Türkiyeliyim, bundan da rahatsız değilim. Millet kavramını da lütfen Atatürk'e sorun. Onun millet kavramı neyse o tanımı alıp onunla beraber yola devam edelim' diye konuştu.
'MİNARELER SüNGü, KUBBELER MİĞFER...'
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Benim şahsımla alakalı konuda, şu andaki yargılananlarla beni aynı kefeye koyma yanlışına, bedbahtlığına düşüyorsunuz. Ben neden dolayı 10 ay yedim? Ziya Gökalp'in şu şiiri ve onun arkasındaki şu ifadelerimden dolayı. Bunu burada tekrar okuyorum: 'Minareler süngü, kubbeler miğfer; camiler kışlamız, müminler asker.' Bu şiir... 'Bir şey beni sindiremez; Gökler, yerler açılsa, üzerimize tufanlar, yanardağlar saçılsa; Biz oyuz ki; imanıyla övündüğümüz ecdadımız, titretici şeylere hiçbir gün diz çökmemiş; zaferlerin tapusu, Anadolu'nun tapusu, Malazgirt'ten ta çanakkale'ye imanın geçilmez kalesine kadar ecdadımızı zaferden zafere koşturan bu birliktir, bu beraberliktir.' Ben, bu ifadelerden dolayı 10 yıl yedim.'
Erdoğan'ın bu sözlerinin ardından, AK Parti'li milletvekilleri ayağa kalkarak uzun süre kendisini alkışladı. Erdoğan, 'Fakat sizin savunduğunuz arkadaşlarınız acaba neden dolayı şu anda sanık durumundalar. Yargıya da müdahale etmeyin' dedi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
'Sayın Kılıçdaroğlu, 'haklarında yargı kararı bulunanlar suçlu muydu yemin ettirilmedi' dedi ve Anayasanın 38. maddesini okudu. Bu kişiler aday gösterildiklerinde haklarında dava açılmış, iddianame hazırlanmış, tutuklu oldukları biliniyor. Buna rağmen adeta hukukun arkasına dolanmak, adeta Silivri'ye genel merkezden bir tünel kazmak amacıyla bu şahıslar aday gösteriliyor. 12 Haziran seçimleri öncesinde bir televizyon programında sayın Kılıçdaroğlu'na 'seçildikleri halde yargı bu isimleri bırakmazsa ne yaparsınız?' deniliyor.
Sayın Kılıçdaroğlu, 'yargı kararlarına saygı duyarız' diyor. Gayet açık. Peki şimdi ne oldu? Yargı kararına neden saygı duyulmuyor. Seçildikten sonra tahliye talepleri reddedilenler hakkında hükümet ne yapabilir? Bizden beklenen ne? Yargıya müdahale etmemiz mi bekleniyor? Hakimleri, mahkemeleri aramamız mı isteniyor? Bunu siz yapabilirsiniz ama biz yapılmasına müsaade etmeyiz. Sayın Genel Başkan bana Anayasanın 38. maddesini hatırlatıyor. Ben de sayın Genel Başkan'a Anayasanın 138. maddesini hatırlatıyorum; 'Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.' üçüncü fıkra; 'Görülmekte olan bir dava hakkında yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.' Olay budur ve teknik bir konudur. Bırakalım yargı ne karar verecekse onu takip edelim.' Başbakan Erdoğan, sürenin dolduğunu belirterek, sözlerini bitirdi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.