Erdoğan'dan Libya Cumhurbaşkanına öğüt!
Mısır ve Tunus gibi ülkelerde olduğu gibi, diktatörleri devrilse de, halkın taleplerine karşı direnişini sürdüren, iktidarını korumaya çalışan vesayet kurumları bulunmuyor burada....
Gazete Güncel- Trablus'ta akşam üstü bir caddeye çıkıp etrafa bakındığınızda sizi, kalabalık bir trafik, acelesi olan şoförler, otomobillere doluşmuş neşeli gençler ve bazen sadece içinde yolculuk yapan yolcuların değil, cadde boyunca dolaşan herkesin duyabileceği kadar gürültülü bir şekilde dışarıya ulaşan müzik sesleri karşılıyor. Camı açık eski model bir otomobilden yüzümüze meraklı gözlerle bakan iki gence, -torpil geçeceklerinden emin bir şekilde- "min Turkiyye-"Türkiye'den geliyoruz" deyince içlerinden biri "Ooo" çekip eliyle buyur işareti yapıyor ve caddeden karşıya güven içerisinde geçiyoruz. Tipik bir Arap şehrinde görebileceğiniz canlılığın, yarı kaos havasının bir benzerini burada, Libya'nın başkentinde de görebiliyorsunuz. Ama öbür tarafta, eli kanlı ceberrut bir diktatörden kurtulmuş olsa da, henüz yeni bir düzen kuramamış, 'sıfırdan başlayıp devletleşmeye' çalışan bir ülkeye geldiğimizin farkındayız. Arap Baharı'nın en kanlı yaşandığı ülkelerden biri oldu Libya. Paralı milisler tutarak acımasız bir savaş veren Kaddafi linç edilip öldürülene dek birkaç ay içerisinde 25 binden fazla Libyalı hayatını kaybetmişti. Kaddafi döneminde Libya'da bir devlet düzeni, bir siyasi rejim yoktu. Hep bilinen haliyle, yani 'adlı adınca' bir 'çadır devleti', bir 'kabile devletini' yönetiyordu Kaddafi. Yeni Libya için ise bunun bir yerde şansa dönüşeceği söyleniyor. Çünkü, Mısır ve Tunus gibi ülkelerde olduğu gibi, diktatörleri devrilse de, halkın taleplerine karşı direnişini sürdüren, iktidarını korumaya çalışan vesayet kurumları bulunmuyor burada. Eğer partileşme, seçimler ve anayasa konusunda işleri yoluna koyabilirlerse, devrim sonrası devletleşme ve kurumsallaşmanın diğer ülkelere nazaran daha kolay olacağı tespiti yapılıyor. Petrol rezervleri sayesinde ekonomisi iyi durumda Libya'nın. Bununla birlikte savaş sonrası güven ve istikrar ortamı henüz sağlanamadığı için savaş sırasında ülkeyi terk eden yabancı yatırımcıların (Türkler dahil) büyük bölümünün henüz geri dönmediğini öğrendik. TUNUS VE LİBYA'DA TÜRKİYE MODELİ Trablus'a geliş nedenimiz son yıllarda hem Türkiye'de hem de Türkiye'nin etki alanındaki ülkelerde önemli işler yapan düşünce kuruluşu SETA'nın Libya'lı bir başka düşünce kuruluşuyla birlikte düzenlediği bir konferans. SETA'nın arapça yayını Ru'ye Turkiyye tarafından düzenlenen "Kuzey Afrika'nın Yeni Jeopolitiği? Türkiye ve Libya" başlığı taşıyan konferansın açılış konuşmasını bir gün önce Tunus'tan buraya gelen Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Libya Cumhurbaşkanı Mekarif yaptı. Türkiye'de açılım sürecinin koordinatörlüğünü yapan Atalay, Arap Baharı'nın yaşandığı Kuzey Afrika ülkeleri ile özellikle de Tunus ve Libya ile yakından ilgileniyor. Bu iki ülke, Türkiye'nin 11 yıllık Ak Parti tecrübesinden yararlanmak istediklerini açık bir şekilde deklare etmiş durumdalar ve bu konuda 'düzenli katkı vermek' görevi Atalay'ın üzerinde. Devlet kurumlarının şekillenmesi, demokratikleşme, anayasa yapımı gibi konularda, Türkiye tecrübesi özellikle bu iki ülke için büyük önem taşıyor. Atalay, bu süreçte Ak Parti'nin tecrübelerini aktarmak ve dönüşümün sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için tavsiyelerde bulunmak üzere sık sık buralara geliyor. Konferansın açılış konuşmasında konuşan Atalay Libyalılara "Konjektürel siyaset yapmadık, günü kurtarma siyaseti yapmadık. İnsan odaklı bir politika izledik. Hep halktan yana olmalı ve dürüst davranmalı. Sosyal dönüşümler iyi yönetilmeli. İyi yönetemezseniz yeni kırılmalar olabilir. Oluşacak zorluklar karşısında sabırlı ve dirençli olmak gerekir" gibi cümleler kurarak tavsiyelerde bulundu. ERDOĞAN'DAN LİBYA DEVLET BAŞKANINA:HOŞGÖRÜLÜ VE İTİDALLİ OLUN! Konferansın diğer konuğu ise Libya Cumhuraşkanı Yusuf el Mekarif idi. Mekarif, birkaç ay önce Ankara'da yine bir SETA toplantısında etkileyici bir konuşma yapmıştı. Türkiye'nin yaşadığı dönüşümün kendileri açısından Allah'ın bir lütfu olduğunu söylemiş, "şimdi Türkiye'ye bakarak kendi dönüşümümüzü yapmak istiyoruz" demişti. Dün yine benzer bir konuşma yaptı Libya Cumhurbaşkanı. Dünya'daki bütün reform yapan ülkeleri izlediklerini ama kendilerini en fazla Türkiye'nin dönüşümünün etkilediğini anlattı. Türkiye'nin yaşadığı reform sürecini 'ümmetin bir şansı' olarak nitelendirdi. Soru sorma şansı elde edince Mekarif'e "bu sözlerinizi biraz açarmısınız? Neden Türkiye üzerinde bu kadar duruyorsunuz?" diye sordum. Şöyle cevapladı: "Bunun sebeplerini tek tek saymaya kalkarsam vakit yetmez. Ama en önemlisi Ak Parti hükümetinin dış politikası, İslam dünyası ve Arap Baharı konusunda yürüttüğü politika. En son İsrail'in özür dilemesi, 'sözün bittiği yer'dir. Demokratikleşme, kalkınma ve kendi vatandaşının dertleriyle dertlenmesi bizi çok etkiledi." Sözün devamında Libya Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yaptığı bir görüşmeden bahsetti. Kaddafi döneminin kapanmasından sonra Başbakan'la yaptığı bir görüşme de Erdoğan, Mekarif'e şöyle öğüt vermiş: "Hoşgörülü ve itidalli olun. Ilımlı davranın" Erdoğan'dan dinlediği bu öğüt kendisini çok etkilemiş ve bu durumu "Türkiye'nin sırrı" olarak nitelendirdi Libya Cumhurbaşkanı. Dışişleri Bakanı Davutoğlu çözüm süreci bahsinde "Yüzyıllık parantezi kapatmak"tan söz etmiş ti. Davutoğlu'nun sözünü ettiği parantez içerisinde Trablusgarp savaşı ve Libya'nın Osmanlı'dan kopuşuyla başlayan 100 yıllık bir tarih de bulunuyor. Libya Cumhurbaşkanının sözlerine bakılarak aynı parantezin Kuzey Afrika'da da kapanacağını söylemek için düne göre daha iddialı bir ortam var denilebilir mi?
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.