Erzurum'da 141 bin 764 arı kolonisi var!
Erzurum İl Tarım ve Orman Müdürlüğü verilerinden derlediğimiz habere göre...
Erzurum Güncel- Kanada ve Avrupa ülkelerinde alternatif tıbbın yaygınlaştığı günümüzde gözler Anadolu coğrafyasında. Bu bağlamda Erzurum'da bir özel şirketin ciddi çalışmalar yaptığı söyleniyor. Peki Erzurum'da kaç arı kolonisi var? Bölgesinde ve Türkiye'de arı varlığı bakımından Erzurum kaçıncı sırada yer alıyor? Erzurum İl Tarım ve Orman Müdürlüğü verilerinden derlediğimiz habere göre; endemik bitki örtüsü bakımından zengin Doğu Anadolu ve Erzurum arıcılıkla uğraşan aileler ile dolu...
ERZURUM BÖLGESINDE 3. SIRADA
Son zamanlarda aile içi üretimden dış pazarlara açılan arıcılık, önemli kazanç kapılarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu çerçevede artış gösteren Kafkas arı ırkı koloni sayısı Erzurum'da resmi rakamlara göre 141 bin 764 olmuş durumda. Türkiye genelinde resmi rakamlara göre 8 milyon 108 bin 424 arı kolonisi bulunuyor. Erzurum mevcut rakamlar ile Türkiye'de arı varlığı bakımından bölgesinde 3. sırada yer alırken, ülke geneli sıralamada 14. sırada yer ediniyor.
ARICILIĞIN TARİHİ
Bal arıları 100 milyon yıldır bal yapmaktadırlar. Arıcılığa ait tarihsel ilk bulgular, İspanya’nın Valencia kentinde yapılan kazılara göre MÖ 7.000 yıllarına dayanmaktadır. MÖ 3.000 yıllarında Mısır’da Nil nehri boyunca gezginci arıcılık yapılmaktaydı. 200 yıllık Firavun mezarında kurumuş bal bulunmuştur. Anadolu’da 3.000 yıl önce yaşayan kavimlerden Sümerler, balı ilaç olarak kullanmıştır. Tabletlerden öğrenilen ve Sümerlerden zamanımıza ulaşan deyimlerden biri de “bal gibi adam”dır. Avrupa’dan göç edenlerle birlikte bal arıları 1638’de Kuzey Amerika’ya, 1822’de Avustralya’ya ve 1842 yılında Yeni Zelanda’ya götürülmüşlerdir. Eski Türkler ana arıya “beyarı”, kaliteli bal yapan arıya “boğa”, bal vermeyen arıya “göde”, çalışkan arıya “köstengi”, deli ve tembel arıya“börenek”, erkek arıya “saka arı”, iğnesiz büyük arıya “dongulca”, yabancı arıya da “ilinti” ismini veriyorlardı. Orta Asya Türkleri bala “arı yağı” diyorlardı. Yine Türkler bal için “arı boku”, “arı sütü” ifadelerini kullanıyorlardı.
Altay Türkleri bala “pal” demekteydiler. Uygurlar bu değerli gıda maddesine “mır” ismini vermekteydiler. Hititler ve Osmanlıda arıcılıkta yaşanan sorunlar ve ekonomik faaliyetler için özel yasalar yapılmıştır. Osmanlılarda arıcılık ekonomik olarak da önem taşımaktaydı; Öşr-i asel (bal vergisi) ve Öşr-i kovan (kovan vergisi) adı altında baldan alınan vergiler dönemin devlet gelirleri arasında sayılmaktadır.
Tüm dini metinlerde bal ve arıya yer verilmiştir. İncil, Matta 1:6’da “Yahya’nın deve tüyünden giysisi, belinde deriden kuşağı vardı. Tek yediği, çekirge ve yaban balıydı” diye yazılıdır.
Tevrat’ta ise, “Kulak ver, ey İsrail! Söz dinleyin ki, üzerinize iyilik gelsin, atalarınızın Tanrısı Rabbin size verdiği söz uyarınca süt ve bal akan ülkede bol bol çoğalasınız.” denmektedir.
Kuran’da Nahl Süresi 68 ve 69. ayetlerde “Rabbin bal arısına şöyle ilham etti: ‘Dağlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler edin. Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarına gir.’ Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için bir ibret vardır” denmektedir.
Sinan Aydın/ Radarhaber
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.