Erzurum’da akil bir gün…
Dün akşam Erzurum’a gelen Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Bölgesi Grubu, bugün görücü önüne çıkacak. Başkanlığını ünlü işadamı Can Paker’in yaptığı grup için Erzurum, görüşmelerin en önemli durağını oluşturuyor. Muhtemelen bu yüzden Erzurum en sona bırakıldı. Program gizli tutulduğu için heyetin kimlerle görüşeceği, nereleri ziyaret edeceği bilinmiyor. Bilinen şu ki hem hükümet, hem de Akil İnsanlar Erzurum’un bu süreç karşısındaki duruşunu fena halde merak ediyor. Soru şu: Heyet şiddetli bir protestoya mı maruz kalacak, yoksa misafire layık biçimde mi karşılanacak? Ziyadesiyle provokasyona açık bir durum… Her ne kadar bu heyetin kişi veya kitlelere bir fikri empoze etme gibi bir dayatması sözkonusu olmasa da, kimi çevreler başından beri Akil İnsanlar’ı, “ihanet şebekesi” olarak görüyor ve takdim ediyor. Bu da, Akil İnsanlar için potansiyel bir risk demektir. Çünkü Erzurum, 429 şehidi olan bir şehir olmakla beraber, milli ve manevi hisleri her daim diri bir yerdir. Her ne kadar barış süreci, asla devlete ya da millete ihanet etmek değilse de, meseleyi siyaseten bu noktaya taşıyan çevreler, Erzurum’u ajite edip duruyor. Tabii ki sürecin kendisine itiraz edilebilir, elbette ki Akil İnsanlar yasal sınırda kalmak kaydıyla protesto edilebilir; çünkü bu, demokrasinin icabıdır ve belki de elzem de bir durumdur. Ancak akan kanın durması ve yeni şehit cenazelerinin omuzlarda taşınmaması için, ellerini taşın altına koyan insanlara “hain” yaftası takmak, en hafif şekliyle insafsızlıktır. Benim de yakın çevremde şehit var. PKK’nın otuz yıl boyunca bu ülkeye telafisi imkansız ne zararlar verdiğini en iyi bilen kişilerdenim… Daha önce “Barış sürecini niye destekliyorum?” başlıklı bir yazımda, bu zararların neler olduğunu tek tek yazmıştım. Otuz yılı aşan meslek hayatımın bana öğrettiği tecrübe şu oldu: Her hangi bir olayı analiz ederken bakıyorum, bardak yarıya kadar dolu ise, “bardağın yarısı boştur” demiyorum. Çünkü dolu tarafı görmek bana daha sağduyulu davranmamı öğretti… Barış sürecine de bu cepheden baktım, bakıyorum. Siz zannediyor musunuz ki, olup biten her şeyi makul buluyorum ya da gönül rahatlığıyla içime sindiriyorum. Hayır… Benim de güçlü itirazlarım var, ancak gerçek anlamda hiçbir ana-baba ağlamasın istediğim için, göğüs kafesimi dövüp duran tepkiyi bastırıyorum. Yani içinde bulunduğum hal tam da şudur: Şeytan taşlamaktan tavafa vakit bulamıyorum. Çünkü ben başından beri, sırf atılan bu adımdan ötürü ne ülkenin bölüneceğine, ne de devletin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağına zerre kadar ihtimal vermedim. Bilakis bu adımlar atılmamış olsaydı Türkiye’yi nice tuzaklar bekliyor olacaktı. Bu sebepledir ki, aşırı hassasiyet içindeki dostlardan daha ılımlı bakabiliyorum. Akil İnsanlar diyor ki, “…biz kimseye şuna inanın, böyle davranın şeklinde bir telkinde bulunmuyoruz. Biz mümkün olabildiğince insanları dinleyip önerileri veya itirazları kayda alıyoruz.” Heyetlerin bugüne kadar sürdürdükleri çalışmaları medyadan da olsa izlemeye çalıştım. Benim de gördüğüm aşağı yukarı böyle bir tabloydu. Söyler misiniz Allah aşkınıza bunun nesi Türkiye’yi bölecek ve devleti yıkacak? Süreç başladığından beri somut gelişmeler var. Misal: -PKK’lı teröristler silahlarıyla da olsa çekiliyorlar. -Aylardan buyana ne bir askere, ne bir polise veya sivil bir vatandaşa saldırı olmadı. -Güneydoğu’da ve Doğu’da hayat hızla normalleşiyor, insanlar şimdi hayata daha istekli tutunuyor, iş dünyası bölge illerinde yatırım girişimlerinde bulunuyor. -30 yıldır yapılamayan illerarası otobüs seferleri başladı. Şimdi soruyorum: Tamam; Akil İnsanlara bağırıp çağıralım ama niçin? Sadece birkaç başlıkla açıklamaya çalıştığım bu olumlu gelişmelerden ötürü mü öfke kusalım? Erzurum, tarih boyunca tarifsiz acılar yaşamış bir şehir. Defalarca işgal edilip, yakılıp yıkılmış. Ermeni mezalimine duçar kalmış. Binlerce aile düşman zulmünden kurtulmak için muhacir olmuş. Yokluk görmüş, esaret yaşamış… Akan kanda yitip giden canları ve yüreği yanan anaları en iyi Erzurumlu bilir… Çünkü Erzurum acıların harman olduğu bir derbent şehridir. Barış sürecine itiraz eden ve protesto gösterisinde bulunmak isteyen herkesin bu tavrına saygı duyuyorum. Lakin bu şehrin bir evladı olarak ben de safımı barıştan yana belli ediyorum. Ve amentüm gibi de biliyorum ki, benim gibi düşünenler aslında kahır ekseriyeti teşkil ediyor. Nerede konuşacaklar yahut da basınla bir araya gelecekler mi bilmiyorum. Fakat davet alırsam oraya gideceğim ve Akil İnsanlar’ı hem dinleyip hem de sorular soracağım. Başkasını bilemem; kendi adıma bu heyete Erzurum’a hoşgeldiniz diyorum.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.