Erzurum'dan beyaz perdeye!
Erzurumlu Doktor "İçimdeki Sessiz Nehir" Sinema Filmiyle Altın Portakal Film Festivalinde Yarışacak. Hümeyra Perdeli'nin haberi...
Erzurum Güncel- Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Ruh ve Sinir Hastalıkları uzmanı olarak görev yapan Dr. Mustafa Serkan Eröz, evini ipotek gösterip kredi alarak çektiği 'İçimdeki Sessiz Nehir' filminin Antalya Altın Portakal'a aday olduğunu söyledi. Dr. Eröz, hastalarının hikayelerinden esinlenerek çektiği film için 500 bin lira harcadığını söyledi. Trakya Üniversite Tıp Fakültesi mezunu olan ve uzun metrajlı ilk sinema filminin çekimlerini tamamlayan Dr. Mustafa Serkan Eröz, 12 yıldır ruh ve sinir hastalıkları alanında görev aldığını belirterek, "Hastalarımın yaşadığı gerçek hikayeler bana hep ilham kaynağı olmuştur" dedi. Üniversite yıllarında amatör olarak başladığı yönetmenlik hayatına 3 kısa metrajlı film sığdırdığını vurgulayan Dr. Mustafa Serkan Eröz, "İçimdeki Sessiz Nehir filminin 3- 4 yıllık öyküsü var. Birçok hasta muayene etmem nedeniyle kafamda hikaye şekillendi. Bu hikayeleri kaleme almak istedim. Senaryoya dökme aşamasının ardından çekim mekanları ve ekibi kurmak 4 yılımı aldı" diye konuştu. Dr. Ersöz, biriktirdiği yıllık izinleri kullanarak geçen mart ayında Kırklareli'nde başlattıkları çekimlerin 5 hafta sürdüğünü söyledi. Filmin hem senaristliğini, hem yapımcılığını, hem de yönetmenliğini üstlendiğini anlatan Dr. Mustafa Serkan Ersöz, "500 bin lira tutan masrafları ise biriktirdiğim para ve evimi ipotek ettirerek aldığım banka kredisi ile karşıladım. Filmde, başrolleri İranlı Taies Farzan, Ali Yiğit ve Emre Onur paylaştı. Bu filmde yaşanmış gerçek bir aile dramı antalıyor" dedi. 'AMACIM MADDİYAT DEĞİL' Film çekmenin çok pahalı bir iş olduğunu belirten Dr. Eröz, ticari bir amaç gütmediğini söyledi. Asıl amacının gelecekte kalıcı bir eser bırakabilmek olduğunu vurgulayan Dr. Mustafa Serkan Eröz, şunları kaydetti: "Yıllar sonra çocuklarım, torunlarım baktığında 'Dedemiz gerçekten bir şeyler yapmaya çalışmış' desinler. Küçüklüğümden beri benim sinemaya bir ilgim vardı. Metin Erksan'lar, Ömer Kavur'lar, Atıf Yılmaz gibi ustaları izlediğim zaman gerçekten bu fena film olmamış diyebilsinler. Ben onlarla aşık atacak seviyede değilim. Ama istedim ki, 'bu arkadaşımız sinema yapmaya çalışmış' tarzında bir ürün ortaya çıksın. Sinemacıların şöyle bir lafı vardır. Abi bir film çektim, 'manyak oldu', şu kadar gişe yapacak. Öyle bir amacım yok. Bundaki amacım tamamen sanatsal, sinemaya bir şeyler katmak. Başarılı olduk mu? Onu izleyici takdir edecek." 'İçimdeki Sessiz Nehir' filmiyle Çanakkale'de düzenlenen Troya Film Festivali'ne katıldığını kaydeden Dr. Eröz, "Ekim ayında düzenlenecek olan 47'nci Altın Portakal Film Festivali'nin yarışma bölümüne başvurduk. Filmin gösterim tarihi ise henüz belli değil" diye konuştu. 'YÖNETMENLİK DOKTORLUKTAN DAHA ZOR' Tıpta hastalara uygulanan tedavinin belli başlı olduğunu söyleyen Dr. Mustafa Serkan Eröz, "Terapi, hipnoz, psikoterapi yaparsın, bu belli başladır. Ama yönetmenlik öyle değil. Kameramanın, ışıkçının, mekanın, Oyuncuların, hepsinin iyi olması gerekir. Filmi tasarladığın mevsimi beklemek zorundasın. Oyuncun hastalanınca o günün iptal olur, çekimler durur. Tüm faktörler uyum içiresinde olması gerekir. Bir filme dünya kadar para yatırırsın fiyasko çıkar. Ama çok küçük bütçeyle harikalar yaratabilirsin" dedi. FİLMİN KONUSU Halis, 40'lı yaşlarda, geçimini kendisine ait katmer dükkanı ile sağlayan kendi halinde, insanlar tarafından sevilip, sayılan bir adamdır. Eşi Ayla ile arasında yıllardır süren soğukluğu artık kanıksamıştır. İstanbul'da üniversite okuyan kızları Öykü ise Halis ve Ayla'nın belki de tek ortak noktalarıdır. Daha 16 yaşında Halis'le evlenmiş olan Ayla okumamış olmanın eksikliğini bol bol roman okuyarak ve belediyenin kadınlar için açmış olduğu kurslara katılarak gidermeye çalışır. Hükümet tarafından, yaşadıkları sahil kasabasına kurulması planlanan atık tesisine karşı çıkması nedeniyle merkez tarafından baskıya uğrayan belediyenin yaşadığı maddi zorluğu aşmasında diğer kasabalı kadınları da organize eden Ayla'nın tek öfkesi eşi Halis'edir. Aynı zamanda belediye encümenliği de yapan Halis, bir gün katmer dükkanında çalıştırmak üzere yanına Meznun'u alır. Saddam döneminden sonra kaçak yollardan Türkiye'ye gelmiş olan Meznun bir süre Tuzla'daki tersanelerde kaçak olarak çalışmış ancak buradaki ölümcül kazalardan sonra, taşeron firma kaçak olması nedeniyle ilk olarak kendisini işten çıkarmıştır. Başlangıçta kendisini işe aldığı için Halis'e minnettarlık duyan Meznun bir süre sonra ailenin gergin ama kanıksanmış sıradan hayatlarını yerle bir eder. Mahremiyet kalkar ve bilinen ama konuşulmasından bile çekinilen gerçeklerle aile yüz yüze kalır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.