Erzurum'dan elinizi çekin artık...
Usta gazeteci Mehmet Şener, "Erzurum'dan çekin artık elinizi" başlıklı bugünkü yazısında ülke gündemini sarsacak şok iddialarda bulundu.
Erzurum Güncel- İşte o çok tartışılacak yazı... Erzurum; haram ekonomisi, kara parası ve gayri meşru geliri olmayan bir şehirdir. Buna rağmen Erzurum, her kesimin vazgeçilmezleri arasında birinci sıradadır. Gün geldi "mürteci merkezi" oldu, gün de geldi "milliyetçiliğin kalesi" Bize siz nesiniz, ne düşünüyorsunuz diye soran olmadı, ama birileri hep bizim için şucusunuz bucusunuz diye yafta takıp dolandı! Geçenlerde Emniyet'te istihbarat müdürü, ardından da milli eğitim müdürü görevlerinden alındı. Kimse bu iki önemli atamanın üzerinde zerre kadar durmadı. Gazeteler birer sütun haber verdi o kadar... Peki birbirinden alakasız bu iki müdür niye görevlerinden alınmış olabilirler ki? Cevabı belli: Hükümet'e göre her iki müdür de, bugünlerde geçer akçe olan "paralel devlet"in adamlarıydı... Biri polisteki istihbarat şefi, öteki milli eğitim müdürü... İlk bakışta birbirinden bağımsız gibi olan bu zatlar, aslında sistemin en kritik yerinde görev yapan kimselerdir. Bu şehirde yıllar yılı onlarca işadamı yasadışı yollardan dinlendi, o dinlemeler sonucu elde edilen bilgiler, o işadamlarına karşı şantaj olarak kullanıldı; bu şehirde yolsuzluk ve hırsızlığı ortaya çıkaran müdürler kendilerini sanık kürsüsünde buldular; bu şehirde belediye başkanları (daha doğrusu bir başkan) aylar boyu şantaj altında tutuldu ve bir orospunun maksatlı ifadesi ile baskı altına alındı, bu şehirde belli kesime bağışta bulunmayan işadamları özel yetkili savcıların yakın markajına girdi, bu şehirde hakikaten tarafsız ve namuslu olan işadamları devletten bir liralık bile iş alamadı, bu şehirde birilerine kulluk etmeyen kimselere çöpçü olma hakkı bile çok görüldü, bu şehirde iki lisan bilen çok iyi eğitim almış bir doktora öğrencisi üniversitede dinozorlara karşı girdiği asistanlık sınavını kaybetti, bu şehirde siyaset bile adalet üzerine olmadı, bu şehirde arsalar talan edilirken kimin hangi cemaate mensup olduğuna bakıldı; Sadece Allah'ın kulu olanlar zerre kadar itibar görmedi. Bu şehir... Evet bu şehir, kendi öz evlatlarını acımadan yiyen bir şehir olmakla beraber bu saldırıları da hakketmedi. İstihbarat müdürü niye görevinden alındığını sorguluyor mu sorgulamıyor mu bilmiyorum, lakin bu şehirde herkes biliyor ki önde gelen tüm işadamları sahte isim ve uyduruk mahkeme kararlarıyla yıllarca dinlendi... Falanca yere para bağışında bulunmayan işadamlarının defterleri incelemeye alındı, bazıları emniyette sorgulandı... O sırada AK parti hükümeti olup bitenleri tribünde izlemekle yetindi, nasılsa bakanlarının çocuklarına dokunan yoktu. O sırada AK Parti zulüm ve baskı altında olan bu ülkenin gerçek işadamlarına dönüp bakmadı bile, çünkü nasılsa kendi tekeri dönüyordu. Bir işadamı arkadaşım, "28 Şubatçılar bunlardan daha merhametliydi, hiç olmazsa iş almadığımız zaman kapımızı çalmıyorlardı. Bunlar daha kazanmadığımız para üzerine ortaklık bina ediyorlar ve zebaniden bile acımasızlar" demişti. Ben de O'na, "abartıyorsun" demiştim. Meğerse abartan o değil, benmişim. Bu "savaş"ın galibi kim olur kim olmaz bilemem, hiç de umurumda değil. Benim bütün derdim, bu ülkede hak ve adaletten, namus ve şereften yana olan insanların artık yerlerde sürünmemesidir... Soruyorsunuz, "devlet içinde devlet var mı?" Arkadaş! Şaka mı yapıyorsun sen? Ben diyorum ki bu şehirde birileri aynı Allah'a bile inanmıyordu sen diyorsun ki... Neyse... Peki haydi Mehmet Şener son sözünü söyle.. Tamam; o halde son sözüm şudur: Ben; yani Mehmet Şener, ne şunun ne bunun müntesibi değilim. Ben yalnızca Allah'ın günahkâr bir kuluyum ve O'ndan başka da umudum yok. Buna rağmen illa da şuradan ya da buradan olmalısın diyorsanız ya, söyleyeyim. Ben ne dünün Firavunlarından yanayım, ne de bugünün Ebu cehillerinden. Ben, (keşke mümkün olabilse) sadece Hakk'tan yanayım. 28 Şubat'ta, bugünün en baba kahramanları (!) pırsıp deliklerde saklanırken, ayıptır söylemesi bendeniz darbecilere kafa tuttuğum gerekçesiyle DGM'de yargılandım. Aynı ben bugünün de sevmediği adam oldum. Hiç umurumda değil. Nasılsa herkes bir can verecek ve ben de o canı vermeye hazırım. Yeter ki o canı verirken kahpelik etmekle suçlanmayayım yeter... Yazıyı bitirelim ve şunu bir kez daha soralım: Emniyet ve maarif müdürü niye alındı? "Bunlar paralel devletti" diyorsanız, sizin aklınıza şaşarım, demek ki siz asıl paralel devleti daha çözememişsiniz. Haram ekonomisi ve kara parası olmayan şu Erzurum'da 200 dolayında işadamı niye aylarca yasadışı biçimde dinlendi ve o işadamlarından ne istendi? Bir de geçmiş gitmiş ama bugün aday bile olmayan o belediye başkanına kim nasıl kumpas kurdu ve bunu sonucunda kimler neler kazandı? Paralel bir devlet var; buna artık ben de inanıyorum, ama o paralel devletin dün kimlere çalıştığını da fena halde merak ediyorum.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.