1. YAZARLAR

  2. Mehmet ŞENER

  3. ERZURUM’U KÜMBETLE VAKIF ARASINA SIKIŞTIRMAYIN!
Mehmet ŞENER

Mehmet ŞENER

Yazarın Tüm Yazıları >

ERZURUM’U KÜMBETLE VAKIF ARASINA SIKIŞTIRMAYIN!

A+A-

Büyük vatan şairi Namık Kemal'in, tam da böylesi konular için şöyle demiş: Barika-i hakikat musademe-i efkardan doğar Yani fikirlerin açık ve net çarpışmasından hakikat güneşi doğacaktır. Muhteşem bir söz… Bu sözün hakkını vererek yapılan her tartışma, Erzurum’a büyük katkı sağlar. Bütün mesele, zarf yerine mazrufa bakabilmeyi başarmaktır. Erzurum, zaman zaman bu olgunluğu göstermekle beraber, bazen de kişiler eksenine takılıp kalan münakaşa yüzünden, özneyi ıskalıyoruz. Neyse ki bu sefer tartışma doğru bir zeminde yapılıyor. “ETÜ’nün kurulduğu yer doğrudur” diyenler ile “Hayır ETÜ yanlış yere kurulmuştur” şeklinde düşünenler, şu günlerde, Danıştay’ın “yürütmeyi durdurma” kararı yüzünden yeniden tartışmaya koyuldular. Bendeniz işin en başında, bu tartışmanın neresinde durduğumu, hem de üst üste yazdığım birkaç yazıyla zaten ilan etmiştim. Unutmuş olanlar için tekrar hatırlatalım: “Bu yeni üniversitemiz yani Erzurum Teknik Üniversitesi, şehrin Doğu yakasına kurulmalı. Böylelikle uzun yılların ağır ihmali sonucu, giderek “ötekileşen” Mahallebaşı, Gölbaşı ve Dağ Mahallesi gibi semtler gelişme trendine girer” demiştim. Olmadı… Neredeyse şehrin tamamı böyle düşünmesine rağmen, Recep Akdağ’ın başını çektiği bir “lobi” sayesinde, üniversite, adeta Atatürk Üniversitesi’nin “yedeği”ne alındı. Bu sebeple, bendeniz ETÜ’nün ölü doğduğuna inananlardanım. Çünkü o miktar arazide büyük bir üniversite vücuda gelemez. Birileri illa da “biz butik üniversiteye razıyız” diyorsa, sorun yok; kendileri bilir. Gelelim şu günlerde alevlenen tartışmanın, bendenizi yeniden konuya müdahil kılan yanına… Aralarında gazetemiz yazarlarından sevgili Murat Ertaş ile Kardelen TV Genel Yayın Yönetmeni ve de aynı televizyonda birlikte program yaptığımız sevgili Sinan Özçaylak’ın da bulunduğu bir grup, ETÜ’nün kurulduğu alanın tarım arazisi olduğu gerekçesiyle, yapılan eleştirilere şiddetle itiraz ediyor. Her ne kadar Danıştay “yürütmeyi durdurma” kararı verirken, o arazinin “tarım arazisi olduğu” gerçeğinin altını kalınca çizmiş olsa da, bendeniz de bu gerekçeyi tutarlı bulmuyorum. Başında da ifade etmiştim, itirazım; yeni üniversitenin kurulduğu yön’edir. Bu saatten sonra artık ne değişir bilemem ama yanlış en başta yapıldı ve geri dönüşü çok zor. “O arazi tarım arazisidir, Atatürk Üniversitesi orada tarımın gelişmesi için araştırmalar yapıyor, köylüye örnek oluyor” biçimindeki bir itiraz, içinde kısmi haklılık barındırsa da özünde gerçekçi değildir. Zira, ETÜ’nün yer aldığı o arazi zaten tarım arazisi olmaktan çıkarılmış, imara açılmış hatta bir çok yapılaşmaya sahne olmuştur. Atatürk Üniversitesi tarımı geliştirmek için başka yerde de araştırma yapabilir. Yer sorunu yok ki… İtiraz edilmesi gereken asıl husus, yön olmalıydı. Rektör Muammer Hoca küsüyor ama bendeniz bugün bile ETÜ’nün yanlış yere kurulduğuna inanıyor ve bu inancımı da savunuyorum. Fakat… “ETÜ yanlış yere kurulmuştur” diyenler, tez’lerini sırf “tarım arazisi” gerekçesine dayandırırlarsa kaybederler. Evet; işin özünde bu tez doğru, hatta mahkeme de o doğruyu teyit ediyor, lakin Atatürk Üniversitesi arazi fukarası bir üniversite değil ki, o alanı kaybetmekle şapa oturmuş olsun. Sevgili Murat ve Sinan kardeşlerime bir soru sormak istiyorum: Tamam; eleştirilerinizde büyük oranda haklısınız. Ancak söyler misiniz, ETÜ doğru yere kurulmuş mudur? Cevaplarını bekleyeceğim… O yer’le ilgili aslında tarım arazisi meselesinden daha mühim bir husus var. O da şudur: Orası Erzurum’un yeraltı su havzasının merkezidir. Bundan üç beş yıl öncesine kadar, şehrin içme suyu o arazideki kuyular marifetiyle elde ediliyordu. Barajdan sonra artık kuyular çalıştırılmıyor, yani havzadan su çekilmiyor. Bu sebeple yeraltı su seviyesi her yıl biraz daha yükselmeye başladı. Şayet drenaj kanalları yani tahliye yapılmaz ise, belki de birkaç yıl içinde bölge göl’e dönüşecektir. Son yıllarda, o civardaki sis oranının artması da bu yüzdendir. Size şaşıracağınız bir bilgi vereyim: Ulaştırma Bakanlığı, artan sis sebebiyle sık sık iptal edilen uçak seferleri için yeni havalimanı arayışına girdi. Evet; vaziyet bu kadar ciddi… Erzurum’un dört bir yanında yeni bir üniversite için istemediğin kadar arazi mevcutken sırf birilerinin egosu yüzünden, ETÜ’yü götürüp sorunlu bir alana hapsetmek, akılla izah edilir bir durum değildir. Can alıcı soru şu: ETÜ oradan kaldırılıp başka bir yere mi götürülsün? Neden olmasın ki… Madem üniversite henüz yolun başında, daha bir tane hizmet binası yapmış: yani yerleşkede olması gereken diğer yapılar inşa edilmemiş. Tutunuz ki Danıştay bugün yarın esastan karar verdi ve “ETÜ orada yapılamaz” dedi. Ne olacak o zaman? Mahkeme kararı ’yok’ hükmünde olmayacağına göre, şimdiden tedbir alınmalıdır. Ama bu tedbir sırf “tarım arazisi” gerekçesi yüzünden olmamalı. Çünkü o gerekçe, ne yazık ki çok inandırıcı değil. Bana soracak olursanız derim ki, işin başında yanlış yapıldı ve o yanlışı da bizzat rektör Muammer Yaylalı ve İdare yaptı. Şöyle ki: O arazi ETÜ’ye tahsis edildiği sırada, Ziraat Odası tahsisi yargıya taşımıştı. İtiraz etmiş, ’üniversiteyi bu alana kurmayın’ demişti. Başka bir ifadeyle konu artık yargıdaydı. Hem Milli Emlak, hem de ETÜ yönetimi yargı sürecini beklemek zorundaydı. Onlara kim garanti verdi ki, ’yargı lehinizde karar verecek’ diye… Sonuç olarak diyoruz ki, ETÜ’nün yeri yanlış olmuştur. Danıştay ETÜ lehine karar verse bile bu gerçek değişmez. Muammer Yaylalı “zafer kazandım” diye düşünebilir, ama uzun vadede kaybeden ETÜ ve Erzurum olacaktır. Kaldı ki Danıştay’ın ne diyeceğini de şimdiden kestirmek mümkün değil. Sözkonusu olan Erzurum’un geleceği ise eğer fotoğrafın tamamına bakmalıyız. “ETÜ, AÜ’yü alt etti”, yahut da “AÜ’nün dediği oldu, ETÜ yenildi”, şeklinde bir mülahaza, kişileri tatmin edebilir ama ne üniversitelerimize, ne de şehre bir kazanç sağlamaz. Biz her iki üniversitemizin de, bu tartışmaların uzağında ilim irfan yolunda ilerlemelerini istiyoruz. Bu şehir, kümbetle vakıf arasına sıkıştırılmasın. Çünkü o kurumlar şahısların egolarını giderecekleri yerler değil. Erzurum için en doğrusu ne ise, o tahakkuk etmelidir. Unutmayalım ki, nasıl hesaplarsanız hesaplayın iki yanlıştan bir doğru çıkmaz. Yazıya muhterem hemşerimiz Ziya Paşa’nın beytiyle başladık, bir başka beyitiyle de bitirelim. “Eyvah bu bâziçede bizler yine yandık; Zira ki ziyan ortada, bilmem ne kazandık?” Yani diyor ki, eyvah bu oyunda bizler yine yandık, çünkü zarar ortada, bilmem bu konuda biz ne kazandık.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.