Erzurum Güncel-Gazetemden ve emniyetten ricam Üç ay kadar önceydi. 80 yaşlarında annem aradı ve "Oğlum beni ev telefonundan biri aradı, 'Ben Ali'yim. Biraz paraya ihtiyacım var, gönderir misin' diye para istedi" dedi. "E sen ne dedin anne" diye sordum. Annem şöyle yanıt verdi: "Ne diyeyim oğlum? Önce inandım. Sonra 'Ali sesin değişmiş, derinden geliyor' dedim. O 'Hastayım o yüzden' dedi. Sonra 'Hadi git oradan sen Ali değilsin' diye tersledim, kapattım." Annem yalnız yaşadığı için çok korkmuştu. Hemen ablamla birlikte sakinleştirdik. Emniyet mensubu birkaç arkadaşa danıştık. Böyle şeylerin olduğunu, yakalamanın pek mümkün olmadığını ifade ettiler. Annemin ev telefonu numarasını değiştirdik. Annem yine de korkmaya devam etti. Uzun süredir yanına bir yardımcı almayı reddediyordu, bu sayede bir yardımcı bulduk. Korkularından biraz arındı. O gün bugündür bir sorun yaşamadık. İki gün önce yaşadığımız benzer bir olay beni bu yazıyı yazmaya ve sizi uyarmaya zorunlu kıldı. İki gün önce bu kez ablam cep telefonundan aranmış. Hem de cep telefonu görünüyor. Telefondaki kişi şöyle demiş: "Ben Ali'nin patronuyum. Şimdi sana Ali'yi veriyorum." Ali almış: "Ben Ali" demiş. Ve beklemeye başlamış. Ablam "Buyur Ali ne istiyorsun" deyince de telefonu kapatmış. Ablam "Sanırım anladı yemediğimi o yüzden kapadı" diyor. Ablam da korkmuş çünkü soyadlarımız aynı değil ve onun cebini bulmaları gerçekten karşımızda örgütlü bir çaba olduğunu gösteriyor. Gördüğünüz üzere dolandırıcılar sürekli başka yöntemlerle para sızdırma çabalarına devam ediyorlar. Bunu yaparken de insanlara verdikleri korku cabası. Medyaya düşen görev aynen Canan Karatay ve benzeri olaylarda olduğu gibi halkı sürekli bilgilendirmek ve dolandırıcıların yemlerini "yememelerini" sağlamak. Örneğin bugün Genel Yayın Yönetmenim Erhan Başyurt'tan ricam yazımı ön sayfaya taşıması ve dolandırıcıların yeni yöntemleri ile ilgili BUGÜN okuyucularını uyarması. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden de ricam var. Lütfen bu tür dolandırıcılıklarla ilgili yeni bir telefon hattı kurup, bu telefon numarasının da duyurumunu yapmaları. Emniyet içinde bu konuyu "kırmızı alarm" durumuna geçirmeleri. Ki başına bir olay gelen "nasıl olsa ilgilenmezler" deyip aramaktan kaçınmasın. Bizimki gibi çok sayıda olay polise başvurmadan kapanıyor ve suçluları cezasız kalıyor. Belki de izi sürülse onlarca, yüzlerce olay önlenebilir. Dolandırıcı şerefsizler de insanları korkutmanın, içlerine korku salmanın cezasını çekebilir. 80 yaşındaki bir kadının o korkuyla her gece yastığa başını nasıl koyduğunu düşünsenize? "Bugüngazetesi"