Geliyorum diyen facia!
Doğal afete çıkarmak isteyenlerin hevesleri kursağında kaldı. Kule gerçeği bir bir ortaya çıkıyor. Milliyet'ten Cemal Ersen, geliyorum diyen faciayı kaleme aldı...
Erzurum Güncel- Olay önce sıradan bir üçüncü sayfa haberi olarak yansıdı medyaya. Ciddiyeti ve üzeri örtülemez bir skandal olduğu ise sonradan anlaşıldı. 2011 yılında Erzurum’da gerçekleştirilen Dünya Üniversiteler Kış Oyunları için yapılan atlama kulesi pistlerinin çöküşü, istinat duvarı olmayan bir binanın boşaltılması gibi algılandı. Oysa Türk spor tarihine kara harflerle kazınacak bir sorumsuzluk örneği vardı karşımızda. Yetkililer de başlarına gelecekleri kestirerek, bildik söylemlerini hazırlamıştı zaten; “Bu bir doğal afet. İnşaatla ilgili sorun yok.” Doğal afete evet, teknik hataya ilk dakikada hayır... Tıpkı dere yatağına yapılan evlerin selle yok olup gitmesi gibi yani. “Kader” deyip, kötü kadere davetiye çıkaranların kendini aklama aymazlığından farksızdı bu savunma. Yapımı sırasında toprak kayması yaşanan atlama kuleleri için Palandöken dağındaki Sultan Sekisi alternatif gösterilmesine karşın, proje değiştirilmemiş, meslek odalarının ısrarlı uyarıları ise kulak ardı edilmişti nedense! Uzmanlar olası tehlikeye dikkat çekmek için bas bas bağırmış, ama işler raconuna uygun devam etmişti. Neden dinlemediler? Kurumuş da olsa, dere yatağına ev yapılmaz. Olmaz derken 30 sene sonra sel iner, alıp götürür önüne ne çıkarsa. Toprak kayması tespit edilen, doğa şartlarının her harekete geçebileceği coğrafyada böyle bir tesis inşaa edilemez. Doğal afet dediğiniz ama geliyorum diyen tehlike, sizin yüz milyonlarca liralık mükemmel (!) mühendislik hesaplarınızı altüst, ülkeyi de dünyaya rezil eder. O tesislerin yapımı aşamasında ortaya atılan iddiaların niçin ciddiye alınmadığı ve araştırma gereği duyulmadığıdır asıl mesele. Tıpkı Türkiye’nin dört bir yanına inşaa edilen ve bir kısma devam eden sayısız spor tesisinde olduğu gibi! Kafa karıştırıcı değil mi? Kılıç peşini bırakmamalı Bir musubet, bin nasihattan iyidir demiş atalarımız. İyi midir kötü müdür, bu örnekten sonra net biçimde göreceğiz. Gelinen noktada yapılacak tek şey var. Olay soğutulmadan ve unutturulmadan, çıkıp birileri hesap soracak, birileri de kamuoyu önünde hesap verecek. Spor Bakanı Akif Kılıç’ın ilk günden bu yana gösterdiği hassasiyeti yakından takip ediyoruz. “Araştırma, soruşturma, gerekirse yargı yolu” diyor bakan. Konunun tarafsız şekilde incelendiğini söylüyor. Samimiyetine inanıyoruz. Lakin; dönemin Spordan Sorumlu Bakanı başta olmak üzere, Genel Müdürü, Tesisler Daire Başkanı, İhale komisyonu ve yüklenici firması, “Kader”, “Fıtrat” ve “Yazgı” gibi sözcükleri bir kenara bırakıp, “İhmal”, “Fesat” ve “Kötü niyet” gibi kavramlar üzerinden ucuz(!) atlatılan facianın hesap veren tarafında saf tutmaya hazır olmalıdır. En önemlisi, o siyasi iktidarı döneminde yapılan bir yanlışın, yine o iktidar tarafından tespiti ve sonuçlarıdır! Yeri gelmişken. Sayın Kılıç, sizden önceki dönemlerde bakanlığınız bünyesindeki büyük ihalelerin niçin pinpon topu gibi 2-3 şirket arasında gidip geldiğine de bir baksanız... Kim bilir?.. Erzurum rezaletinin ipuçlarını oradan yakalamaya başlayabilirsiniz! * * * İsmet Iraz, Başbakan’a sesleniyor! İsmet Iraz, Türk spor tarihinin efsane şahsiyetlerinden biridir. Ülkeye tekvando sporunu sevdiren, geliştiren ve uluslararası arenada büyük başarılar kazanılmasında emeği olan bir spor adamıdır. Yıllarca milli takımlarda hocalık yapmış, vekaleten federasyon başkanlığını yürütmüş, uluslararası federasyonların teknik komitelerinde görev üstlenmiş, adı dünya tekvando camiasında saygı ile anılan İsmet Iraz, bugünlerde buruk ve sitemkâr. Tek dileği sesinin Başbakan ve Spor Bakanı tarafından işitilmesi. Iraz, Tekvando federasyonuna sormuş; “Benim sizdeki resmi kaydım ne?” Yanıtına şaşırmış, “Falanca yılında İspanya’da hakem hocası olarak görev yapmışsınız.” Ne sporculuk dönemi başarıları, ne milli takımlar antrenörlüğü, ne de fahri görevleri... Bunlarla ilgili tek belge yok. Önce inanamamış sonra çok üzülmüş. Şimdi diyor ki : “Yıllarca ülke sporuna hizmet ettim. Tek kuruş almadım. Ödül ve takdir beklemiyorum. Sayın Başbakan ve bakan uğradığım manevi zararı bilsin yeter...” Adına uluslararası turnuvalar düzenlenen Iraz’ı tanıyanlar bilir. Hocanın parayla pulla işi olmaz. O sadece iade-i itibarını geri istiyor. Fazla mı sizce?.. * * * Ekincik’e kıymayalım! Ekincik koyu, ülkemin cennet köşelerinden biri hâlâ. Mavi ile yeşil kucak kucağa. İki kilometrelik plajı halka açık. İki küçük butik otelin önündeki kumsal bakımlı, temiz. Muhtarlığın denetimindeki diğer bölümler ise hafta sonları adeta çöplüğe dönüyor. Pet şişeler, boş kutular, izmaritler, çekirdek kabukları, çocuk bezleri, karpuz kabukları. Ne kadar uyarsan boş. “İnsanlar evlerinde de böyle mi yaşıyor?” diye düşünmeden edemiyoruz. Yazıktır, etmeyelim. Halka açılmak böyle bir şey ise, bırakın açılmayalım.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.