Gülen sustu sulh havası hakim oldu!
Hasar tespit raporu-3
Erzurum Güncel- Cemaat-hükümet savaşı hakkında çıkardığımız ikinci hasar tespit raporunun yayınlandığı Perşembe günü çok sıradışı olaylara tanık olduk: Önce ikinci dalga yolsuzluk soruşturmasını açan ama daha sonra dosya kendisinden alınan savcı Muammer Akkaş bir basın açıklamasıyla soruşturma yapmasının engellendiğini söyledi. Ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı basının karşısına çıktı ve Akkaş’ı kendilerini yanıltmak ve basına bilgi sızdırmakla suçladı. Daha sonra Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu tarafından yapılan açıklamada “Hukuka aykırı eylem ve işlemlerde bulunulması halinde yönetenlerin de herkes gibi yargı tarafından denetlenmesi demokratik hukuk devletinin bir gereğidir” denildi. Daha önemlisi HSYK, hükümetin 17 Aralık soruşturmasından dört gün sonra çıkardığı “Adli Kolluk Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”in 2’nci ve 3’üncü maddelerinin, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı ilkeleri ile Anayasanın ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ilgili hükümlerine açıkça aykırı olduğunu savundu. Nitekim bir gün sonra Danıştay, oy çokluğuyla bu yönetmeliğin yürütmesini durdurdu. Aynı gün Başbakan Erdoğan da Sakarya’da, “Yetkim olsa HSYK’yı yargılardım” dedi. (Partisinden teker teker kopmaların yaşandığı da düşünülecek olursa Erdoğan’ın böyle bir yetki elde etmesi pek mümkün gözükmüyor ama HSYK’da inisiyatifi Cemaat’e kaptırmış olduğu için 12 Eylül referandumunu yapmamış olmayı tercih etmesi ihtimal dahilindedir.) Gülen’in suskunluğu Bütün bu yaşananlardan hareketle, daha önceki iki hasar tespit raporunda çıkardığımız hükümetin ağır yaralı, buna karşılık Cemaat’in sapasağlam ayakta olduğu sonucunu tekrarlamamız gerekebilir. Lakin Cuma günü akşam saatlerinden itibaren (görüldüğü gibi artık grafik saatlere göre bile oynayabiliyor) savaştan çok, barış, tarafların tercih ettiği sözcükle “sulh” atmosferi hakim olmaya başladı; üstelik bunda Cemaat’in geri adım attığı/atmaya hazır olduğu iddiaları belirleyici oldu. Sulh beklentisine esas olarak Zaman yazarı Hüseyin Gülerce’nin attığı birkaç tweet’in yol açtığı ortada. Hatta kendisinin arabuluculuk yapmak için Ankara’ya gittiği bile ileri sürüldü ki Gülerce bunu redddetti. Bana göre Fethullah Gülen’in, Başbakan’ın “İnlerine kadar gideceğiz, didik didik edeceğiz” çıkışına “Kimin ‘in’de olduğunu Allah görüyor” diye cevap verdiği “Birlik, Dirlik ve Beraberliğin Yolu” başlığıyla sunulan konuşmasından, yani 22 Aralık’tan sonra sesinin çıkmaması daha önemli. Bu suskunluk “geri adım”, oradan hareketle “sulh arayışı” anlamına gelir mi, emin değilim. Fakat daha önceki raporda belirttiğimiz şu üç noktanın, yani Cemaat’in “siyasetüstü” olma iddiasının hiçbir anlamının kalmaması; sürekli konuşan, Başbakan’la polemiğe giren Gülen’in bir din adamından çok siyasetçi profili çizmeye başlaması ve Gülen’in 20 Aralık’ta yaptığı “Yolsuzluk” başlıklı konuşmanın, onun ve Cemaat’in imajında ciddi yaralar açması, Gülen ve Cemaat’i yeni bir strateji arayışına ittiği, en azından varolan stratejiyi gözden geçirmeye sevk ettiği anlaşılıyor. Misillemenin ön işaretleri Bu arada Cuma ve Cumartesi günü Sabah Gazetesi’nin manşetinden verilen “Cemaat’in Emniyet imamı Osman Hilmi Özdil” haberlerini de önemsemek, o hep beklenen, hükümetin Gülen cemaatinin devlet içindeki yapılanmasını tespit, teşhir ve tasfiye sürecinin startı olarak görmek yanıltıcı olmaz. Bu ismi Hanefi Avcı 2010 Ağustos ayında çıkan kitabında yazmış, ama Özdil’e hiçbir şey olmazken Avcı kendisini cezaevinde bulmuştu. Üç yıl sonra aynı kişi hakkında elde edildiği ileri sürülen çok özel bilgilerin medya üzerinden kamuoyuna sunulması, devletin misilleme için kamuoyu oluşturmak istemesi şeklinde yorumlanabilir. Diyelim ki sulh oldu Belki de “sulh” havalarının esmesinde bu yayınların da etkisi olmuştur. Her ne olursa olsun, şu soruları sormak şart: 1) Cemaat ile hükümet arasında sulh tesis edilirse yolsuzluk soruşturma dosyaları ne olacak? 2) Sulh tesis edildi diye hükümet, altını çizerek vurguladığı “devlet içindeki devlet” yapılanmalarını tasfiye hedefinden vaz mı geçecek? Üçüncü hasar tespit raporunu şöyle bitirmek mümkün: Savaşı sonlandıracak bir sulh, hatta tansiyonu bir ölçüde düşürecek bir ateşkes çatışan her iki tarafın da lehine gözüküyor, ancak o kadar kısa sürede o kadar şiddetli bir savaş yaşandı ve bu arada her iki taraf hakkında bilinmeyen o kadar çok şey öğrenildi ki istense de bunu durdurmak ve sulh halini kalıcı kılmaz çok zor gözüküyor. Yine de imkansız diyemeyiz.Vatan
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.