Hakan Oral, sen koşmana bak; bırak katırlar çatlarsa çatlasın…
Şehir dışında olmam sebebiyle o toplantıya katılamamıştım.
Çok da merak ediyordum, Hakan Oral ne diyecek, hangi konuların üzerinde duracak…
Ticaret Borsası Başkanı Hakan Oral, bu şehrin aydınlık yüzünü, ümit vadeden yarınlarını, kendisine güvenen ve “ben de başarabilirim” diyen gençliği, cesareti ve girişimciliği temsil eden bir isimdir.
En namüsait şartlarda bile çözüm üretebilen, zorluklar karşısında “pes” demeyen bir genç adam…
Ticaret Borsası’nı nereden alıp bugün nasıl zirveye taşıdığı ortada…
Bu göreve seçileli tam altı yıl olmuş.
İşinsanı mantığıyla demiş ki, “Hele şu bilançoyu getirin de kamuoyuyla paylaşalım. Altı yılda ne yaptık, neleri yapamadık.”
Toplantıda yoktum, ama İhlas Haber Ajansı’nın abonelerine servis ettiği o ayrıntılı haberi dikkatlice okudum.
A’dan Z’ye en esaslı meselelere değinmiş, kimi yerde üstü kapalı kimi yerde de üstü açık net mesajlar vermiş.
Niyeti daha mamur bir Erzurum olan bir kimsenin, elbette ki kelamı da anlamlı oluyor.
Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Oral, “Şehrin kalkınması için birlikte dertlenmeliyiz. Bu şehir dertlisine ve delisine sahip çıkmak zorunda… Kurumlar arası koordinasyon eksikliği nedeniyle mevcut potansiyeli değerlendiremiyoruz” şeklinde çok esaslı bir tespitte bulunmuş. Hakan Oral sonra şöyle devam etmiş: “Her türlü eleştiriye açığım, iftira ve karalama olmamak kaydıyla. Sosyal medya üzerinden gazeteci kisvesi altında birileri itibar suikastları yaparak şehre yön vermeye çalışıyor. Bunlar bizi hedeflerimizden ve hayallerimizden vazgeçiremez.”
Söyler misiniz bu tespitin neresine itiraz edilir ki…
Kitabın ortasından bir değerlendirme…
Korkak birinden ne lider ne de kahraman olur…
“Hedeflerimizden ve hayallerimizden vazgeçmeyiz” diyor.
Başlı başına inanmışlığın ve azmin işareti…
Şehir bizim, elin günün içinde ne atarız ne de satarız.
Lakin bizim acilen ıslaha ve tedaviye muhtaç bir yanımız var:
Dedikodu, çekememezlik, küçük görmek ve iftira!
Hakan Oral, ayrıntıya girmeden memleketin kronik hale dönüşen bu illetinden dert yanıyor.
Başkaca da çok güzel işlere imza attı, ama süt projesi başlı başına bir başarı öyküsüdür.
Köylüye can suyu oldu.
Ahmet Hamdi Tanpınar, o çok meşhur eseri “Beş Şehir”de Erzurum’u anlatırken memleketin “deli”sine bile özel parantez açmıştır.
Haberi okurken gördüm ki Hakan Oral da aynı yolda:
“Bu şehrin dertlisine de delisine de sahip çıkmak zorundayız.”
İşte budur tüm meselenin özeti…
Hakan Oral, bu şehre çok büyük hizmetler sunan, ciddi emek harcayan köklü bir ailenin ferdidir.
Beslendiği damar, O’na işte bu ahlakı yaklaşımı kazandırmış.
Kurumlar arası diyalog diyor.
Çağı okumak gerekiyor diyor.
Teknolojiye ve bilme ziyadesiyle ehemmiyet vermemiz gerektiğini diyor.
Filan benden daha fakir anlayışından kurtulup zenginlikte ve insanlıkta yarışalım diyor.
İşbirliği diyor.
Devletin sunduğu imkanların doğru dürüst kullanılması gerektiğini diyor.
Tespitlerinin her cümlesine imzamı atarım.
Zira yıllardır bu sütunda zaten bu anlaşışı seslendirip durduk.
Bu şehir, Hakan Oral ve O’nun gibi düşünen genç insanların sayesinde makus talihini yenecektir.
Eski defterleri açmak istemiyoruz ve fakat…
Biz bu şehirde kimlere şahit olmadık ki…
Bir ömür boyu başkanlık edip de, bir arpa boyu yol alamayanları isim isim biliyoruz…
Hakan kardeşim…
Şair diyor ki, “Biz her yarışta koşan atlarız; biz yarış bittikten sonra da koşan atlarız.”
Sen koşan ve koştukça da üreten güzel bir insansın…
Ne arkana bak ne de tribünlerden savrulan küfürlere aldır…
Memleketin mukadderatı laf cambazları ile belirlenmiyor ki, iktisadi yapısı da yanında bir tek sigortalı çalışanı bile olmayan kimselerin eliyle yoğrulsun.
Yine şair diyor ki, “İyi insanlar iyi atlara binip gittiler.”
İşte bu noktada ben şaire itiraz ediyorum. Diyorum ki:
“Bu şehirde hala iyi insanlar ve iyi atlar var ve üstelik hiçbir yere de gitmiyorlar.”
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.