1. HABERLER

  2. SPOR

  3. Hayret, yola düşen olmadı!...
Hayret, yola düşen olmadı!...

Hayret, yola düşen olmadı!...

'Universiade 2011'de kayakla atlama en çok ilgi gören disiplindi. Merak edilen, 'Rampadan atlayan sporcular caddeye düşer mi' sorusu da cevap buldu: Kimse zayi olmadı

A+A-

Erzurum Güncel-

Universiade 2011’i, ya da resmi adıyla Dünya üniversitelerarası Kış Oyunları 2011’i düzenleme hakkı Erzurum’a verildiğinden bu yana hiç kuşkusuz ki oyunların en fazla merak edilen disiplini ‘Kayakla atlama’. Aslında bu durum Türkiye’ye özel değil. Yurtdışında da kayakla atlama için ‘Kış sporlarının Formula 1’i derler. Kiremitliktepe’de yapılan Türkiye’nin ilk atlama rampalarında dün oyunların ilk ‘resmi’ atlayışları gerçekleştirildi. önce ‘Kuzey kombine disiplini’nin normal tepe yarışında sporcular, rampada performans gösterirken ardından da kayakla atlamada normal tepe kadınlar yarışı koşuldu.

Kadınlar yarışı ‘full’ çekti
Kuzey kombine yarışının ilk kısmı olan kayakla atlama performansları sırasında seyircilere ayrılan bölümün neredeyse yüzde 60’ı doluyken, yedi sporcunun yer aldığı kadınlar yarışı sırasında tribünler ‘full’ çekti. Hatta tribünde kendilerine oturacak yer ya da o tribüne girecek bilet bulamayanlar, İnönü Stadı’nda olduğu gibi kendilerine bir ‘Beleştepe de yaratmayı ihmal etmedi. Tribün de giremeyen yaklaşık 40 kişi sporcuların atlayışlarını yaptıktan sonraki iniş bölümüyle yol arasında kalan bölümden yarışları takip etti.

Aklıselim kazandı
Oyunlar başlamadan önce bir tartışma alevlenmişti. ‘Rampadan atlayan sporcular caddeye düşer mi?’ diye. Aklı selim her insan bunun olmayacağını biliyordu. Sanıyorum ki ‘Reklamın iyisi kötüsü olmaz’ diye bu tartışmaya nokta konamıyordu. Dün gördük ki kimse yola düşmedi. Hatta beklenilenlerden çok daha iyi atlayışlar izledik. Kuzey kombine sporcusu Japon Shun Yamamoto, 95 metrelik hesaplama çizgisinde 109 metreye kadar ulaşıp seyircilerden hak ettiği alkışı aldı. Aynı dalda yarışan sporcumuz Mustafa öztaşyonar ise 77.5 metreye ulaşabildi.

Universiade gelmiş neyime? Kış sporları soğuyan havayla birlikte artık iyiden iyiye mana bulurken, biz bu oyunların esnafa ne katkısı vardır diye ‘Erzurum çarşı Pazar’ türküsü eşliğinde biraz dolaştık. Açıkçası biraz beklediğimiz, biraz da beklemediğimiz cevaplar aldık. Son söyleyeceğimizi ilk sırada söyleyelim: Oyunların kent esnafına pek bir katkısı yok.
Nasıl mı? Oyunlar köyünde sporcuların istediği her şey olunca, bir de üstüne sadece otobüsle gezmek için kente gidilince esnaf beklediği ekonomik hareketliliği bulamamış. Bu aslında beklediğimiz kısımdı. çünkü bu tür organizasyonlar, etkilerini dolaylı yoldan gösterir. Yani bu oyunlarda tabii ki sporcular olimpiyat köyünden çıkmazlar lakin bundan sonra düzenlenecek olan yarışlarda sporcular şehirde gezme zamanı bulabilirler. örneğin, Kirimitliktepe’deki rampalar bir Dünya Kupası yarışı için kullanılırsa, bu yarışa gelen atletlerin şehir ekonomisine katkıları daha fazla olabilir. Esnafla konuştuğumuzda çok dertli olanlar da var. Sporcuların, oyunlar köyünden çıkmamasının yanında, Universiade nedeniyle Atatürk üniversitesi’nin erken kapanması, şehirde yaklaşık üç aydır öğrenci olmaması, merkez dışındaki esnafın belini hayli bükmüş durumda.

‘Uyanıklık yapıyoruz’
Adını vermemizi istemeyen bir esnaf, hem bir itirafta bulundu hem de öğrencilerin Erzurum için önemini şu şekilde açıkladı: “Yazın burada fiyatlar tabana vurur. çünkü öğrenciler gider. Onlar yokken esnaf zaten zorlanır. Ne zaman öğrenciler gelir fiyatlar da yükselmeye başlar. Universiade’a gelince, oyunların esnafa katkısının olmaması biraz da bizim yüzümüzden. Ben kendimi de içine katıyorum. Biz esnaflar, uyanıklık yapıyoruz. Gelenlere fiyatların neredeyse 4-5 katını söylüyoruz. Yani suçun bir kısmı da bizde.”
Bir başka esnaf ise oyunların kendilerine şimdilik bir katkısı olmadığını ama şehre etkisinin çok büyük olduğunu belirtip, “Sonuçta artık buraya artık daha çok turist gelecek. O zaman kazanırız” ifadelerini kullandı.

Türk’ün Curling’le imtihanı

Dün Erzurum güne ‘curling’ mücadeleleriyle başladı. Organizasyonun kayakla atlamayla birlikte en fazla ilgi çeken sporlarından biri olan curling maçları, bin kişilik rink’te oynandı. Sabah erken saatte olmasına karşın tribünlerin yarısı doluydu. Seyircilerin birçoğu tam olarak anlamasa da (kendi ifadeleri) maçları ilgiyle takip etti. Gelelim kişisel notlara: Herhalde maçlar sabahın erken saatlerinde oynandığı için gördüğüm en sessiz curling rink’iydi. Genelde atışlar sonrasında atışı yapan sporcu bağırarak taşın gitmesini istediği yeri süpürücülere bildirir ama Erzurum’da sporcular yavaş yavaş açıldı. üçüncü end’in/devrenin (curling 10 end ya da başka bir deyişle 10 devre üzerinden oynanır) sonlarına doğru sporcular açıldı! İkinci bir not da Curling Arena’ya gelişimizle ilgili. Biz basın mensuplarını Arena’ya götüren minibüsün şoförü, salonun tam olarak nerede olduğunu bilmediği için (evet yanlış okumadınız) yolda bir taksinin yanında durduk. Şoförümüzle taksici arasında geçen diyalogları aynen aktarıyorum:
Bizim şoför: Curling salonu nerededir kardeş?
Taksici: Curling mi, o ne ki?
Bş: Curling işte...
Bunlar yabancı basın.
T: Haaa, şimdi buradan sağa dönün, kavşaktan da sağa dönüp düz gidin...
Son not: Yazının başından beri ‘sabah’ diye bahsettiğim saat 09.00. Buna rağmen rink’e gitmek için kar ve buza aldırmadan yola dökülmüş seyirciler vardı. Bir kısmını otobüse aldık, bir kısmını alamadık ancak Erzurumlular, hangi spor olursa olsun, tribünleri doldurmak için ellerinden geleni yapıyor...

İyi süpüremedik
Curling’de dün kadınlarda ve erkeklerde maalesef buzu iyi süpüremedik. Kadınlarda, Türkiye dün iki maça çıktı. Günün ilk maçında Polonya’ya 8-3, ikinci maçında çek Cumhuriyeti’ne 9-1 yenildi. Erkeklerde de Türkiye’nin rakibi çek’lerdi. Bu mücadelede çek Cumhuriyeti 9-2 galip geldi.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.