1. HABERLER

  2. KÜLTÜR/SANAT//MAĞAZİN

  3. Her dem yeniden doğarız...
Her dem yeniden doğarız...

Her dem yeniden doğarız...

Fethullah Gülen Hocaefendi’nin yeni kitabı ‘Yenilenme Cehdi’, ağırlıklı olarak, insanın önündeki kara deliklere, tuzaklara dikkat çekiyor. Ruhu pörsüten, çürüten, atalete düşüren sebeplere karşı insanı uyarıyor. Dupduru bir insan portres

A+A-

Erzurum Güncel- Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bir önceki kitabının adı, “Yaşatma İdeali’ydi. Modern dünyanın tanışık olmadığı, çok da umursamadığı bu kavram, Gülen’in fikir dünyamıza armağanı. Sadece bir kelimeden ibaret değil, içi doldurulmuş, örnekleri verilmiş ve meyveleri alınmış... Son kitabı “Yenilenme Cehdi”, bir manada öncekinin devamı gibi okunabilecek muhtevaya sahip. Bu iki kavram, ‘yaşatma ideali’ ve ‘yenilenme cehdi’ Gülen’in upuzun tefekkür, yaşama ve insanlığa hizmet yolculuğunun çıkış noktası adeta. Yalnız bu kavramlara ve bu iki kitaba bakarak bile Gülen’in düşünce dünyasını kavramak, vesile olduğu ‘hizmet hareketi’nin dinamiklerini okumak mümkün olabilir. Gülen’in düşünce ve hareket tarzı, göl ya da deniz değil, ‘ırmak’ metaforuyla açıklanmaya uygun düşüyor. Onun dünyasında durağanlık, bulanıklık, tekdüzelik ve kokuşma yok. Daima hareket, yenilenme ve durulma var. Tıpkı bir ırmak gibi, geçip gittiği vadileri sulayıp, daima kendinden birşeyler vererek, uzak denizlere doğru akıp gitmek… “Bir Alman Üstat Heidegger” adlı kitabının hemen başında Rüdiger Safranski, “Felsefi olarak Heidegger çok uzaklardan gelir” diyordu. “Herakleitos, Platon, Kant’la sanki çağdaşlarıymış gibi arkadaşlık etmiştir. Onlara o kadar yaklaşmıştır ki, onlarda söylenmeyenleri duyabilmiş ve kelimeye dökebilmiştir.” Safranski’nin deyişiyle Heidegger’in yaptığı, “modernlikte kaybolma tehdidi altında bulunan yaşamın gizemini yaşama geri vermekten başka bir şey değildi.” Bu cümleler, bana daima Gülen için söylenmiş gibi gelir. Fethullah Gülen, yaşayış ve hizmet anlayışıyla çok uzaklardan gelir… Sanki, Hz. Muhammed (sas), halife efendilerimiz ve bütün sahabeler, âlimler ve evliya onun arkadaşları; İslam tarihi de onun geçip geldiği upuzun bir yoldur. Gülen, aradaki onca zamanı aşarak ‘arkadaşları’nın soluklarını bugünün insanına duyurmaya çalışıyor. İnsanlık onulmaz hastalıklarından kurtulup bir kere daha diriliş yaşayacaksa bu, o ilk dirilişi gerçekleştirenlerin ayak izlerinden yürüyerek mümkün olacaktır. “Yenilenme Cehdi”, Gülen’in sohbetlerinde sorulara verdiği cevaplardan oluşan Kırık Testi serisinin 12. kitabı. “Dindarlık ve Dini Hassasiyet” başlıklı konuşmada Gülen, ‘başkalarını diriltme hassasiyeti’nden söz ediyor. Bu kavram, kitabın ana düşüncesi bir bakıma. ‘Duyup hissettiklerini başkalarına da duyurmak, mazhar olduğu nimetleri başkalarına da ulaştırmak’ arzusu… Bugün Türkiye’de ve dünyada “Gönüllüler hareketi” yahut “Hizmet hareketi” olarak bilinen hizmetin özünü teşkil eden fikir, Gülen’in bu kısacık tanımlamasında kendini buluyor: Başkalarını diriltme hassasiyeti… Yenilenme Cehdi, bu düşüncenin hem ateşleyicisi hem de koruyucusu. Yenilenme, sürekli yolda olmak düşüncesi terk edildiğinde, bencillik ve atalet içinde yok olup gitmek kaçınılmaz. Gülen, hemen bütün konuşmalarında, sorulara verdiği cevaplarda, konuyu daima insanın Allah ile münasebetine getiriyor ve bunu birinci mesele olarak görüyor. Allah ile bağını koparan yahut zayıflatan insanın, cehalet, menfaat, bencillik, atalet, nefret, gaflet gibi beşeri hastalıklara tutulması sürpriz değil. İşte bu yüzden, “Mü’min,” diyor Gülen, “bulunduğu atmosferde Allah’la irtibatına, dini ve manevi hayatına zarar verebilecek her türlü tehlikeye karşı bütün menfezleri kapamalıdır.” Yenilenme Cehdi, ağırlıklı olarak, insanın önündeki bu kara deliklere, tuzaklara dikkat çekiyor. Ruhu pörsüten, çürüten, atalete düşüren sebeplere karşı insanı uyarıyor. Dupduru bir insan portresi çiziyor Gülen, bencilliğin ve çürümenin karşısına ‘adanmışlık ruhu’nu, aşk ve heyecanı çıkarıyor. “Eskimemenin, başka bir ifadeyle sürekli yeni kalabilmenin önemli bir vesilesi de insanın yaşadığı zamanın farkında ve şuurunda olmasıdır. Biz, ibnü’l-vakt yani zamanın çocukları olduğumuza göre, içinde yaşadığımız zamanı iyi bilmemiz ve zamanın gereklerine göre bir usûl takip etmemiz gerekiyor.” diyor Gülen konuşmalarından birinde. Sıradanlığı, ülfeti reddediyor ve uyarıyor: “Aşkla, heyecanla başlayan işler bile, standart hale getirilmiş, yeni renk, desen ve nakışlarla onlara ayrı bir farklılık ve derinlik kazandırılmamışsa insanın bir müddet sonra ülfet ve alışkanlığın boğucu atmosferi altında bir kadavra haline gelmesi mukadderdir…” Tam da burada, yenilenme gayretinin, ‘her dem yeniden doğma’nın gereğini anlatıyor Gülen: “Bu açıdan şayet biz Allah’ı, Peygamber’i gönüllere duyurup sevdirme gibi çok ulvî bir iş peşinde bulunuyorsak sürekli formatla oynamalı, farklı formatlar bulmalıyız ki, hem muhatabımız olan kimselerde bir bıkkınlık hâsıl olmasın, hem de biz, yaptığımız işlere karşı bir kanıksama duygusu içine girmeyelim.” Hocaefendi, 290 sayfalık kitapta günümüz insanının, özellikle insanlığa hizmet için yola çıkan ‘karasevdalılar’ın derdine derman olacak sorulara, her zaman olduğu gibi engince cevaplar veriyor. İslam tarihinin, Asrı Saadet’in aydınlık koridorlarında dolaştırarak, bir kere daha “neredeyiz ve nereye gidiyoruz?” sorusunu sorduruyor okura. Bu soruları sormak, yenilenmeye başlamak bir bakıma. Gülen’in yaptığı, Safranski’den ödünç alarak söylersek, masivada kaybolmak tehdidi altında bulunan insanın idealini, insana geri vermekten başka bir şey değil. Kanıksama ve bıkkınlık duygusunun panzehiri, o ırmak olmalı… Kıvrıla kıvrıla akmak, daima; denizleri bile düşünmeden… Zaman

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.