Hürriyet yazarı Sarı yazdı!
Hürriyet gazetesi yazarı Yücel Sarı, "İki önemli insan, iki önemli karar" başlığıyla bir yazı kaleme aldı. Bakın o yazdıklarında biri kim...
Erzurum Güncel- Çok önemli bir devlet kademesinde görevlisiniz. Yılların deneyimi ile koca bir kentin güvenliği size emanet. Bir gün bir şey oluyor ve hiç düşünmeden yüreğinizin sesini dinliyorsunuz. Bu önemli görevi bırakıyorsunuz... Önemli bir mimarsınız. Başarılarınız herkes tarafından takdir ediliyor. Bir gün uluslararası bir yarışmada birinci seçiliyorsunuz. Bu büyük yarışmanın manevi ödülünün yanı sıra maddi ödülü de büyük. 500 bin dolar (yaklaşık 1 milyon TL)... Ve siz bu paranın kuruşuna dokunmadan, gençlere bağışlıyorsunuz... Kendinize sorun. Yapabilir misiniz? Yapabilir miyiz? Zor soru değil mi... İyilik dünyanın en kolay yapılabilir işlerindendir. Ama aynı zamanda belki de en zoru. Yolun ortasında duran bir taşı alır, kaldırırsınız bir kıyıya. Karanlıkta ona takılıp düşecek birini kurtarırsınız. Ya da o taşın yanından geçip gidersiniz. İşte o dünyanın yapması "en kolay" ve en "zor şeyini" iki adam yaptı. Hem de bir saniye bile düşünmeden. Çünkü iyilik böyledir. Ya şak diye yapılır ya da yapılmaz... İLK İSİM: Emre Arolat. O ünlü bir mimar. Dünyanın en saygın ödüllerinden birini "2010 Ağa Han Mimarlık Ödülü"nü kazandı. İpekyol Tekstil Fabrikası projesiyle 500 bin dolar ödül de ona verildi. O bu parayı ne yaptı peki? 1986 yılında mezun olduğu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencilerine burs olarak bağışladı. Kuruşuna dokunmadığı 500 bin dolar, bundan böyle mimar adaylarının geleceği olacak. İKİNCİ İSİM: İbrahim Çelik. O 1979 yılından beri polis. Görevi gereği memleketin her köşesinde çalışmış. Ailesi de o nereye giderse peşinde. Çelik, 13 ay önce Emniyet Müdürü olarak Erzurum'a atandı. Çok da sevildi. Bekledi, Erzurum'da yapılan Kış Oyunları geçti. Ve kararını açıkladı: Bu önemli görevinden affını istedi. Herkes şaşırdı. O hiç şaşkın değildi, hatta huzurluydu. Çok sevdiği eşi uzun zamandır hastaydı. Görevi gereği tedavisine gereken özeni gösteremiyordu. Ancak, her öğlen evine dönüyor, eşine kahvaltısını hazırlıyor, yediriyor ve işine geri dönüyordu. Çok zordu... İşteyken aklı eşinde, eşinin başındayken aklı kentindeydi. Baktı olmuyor, görevinden affını istedi. Artık zamanının çoğu eşine kalacak.Hürriyet
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.