İki şehir kaydırılıyor!
Başbakan Davutoğlu: Hakkari ile Şırnak şehir merkezleri Yüksekova ve Cizre'ye kaydırılacak
Erzurum Güncel- Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hakkâri ile Şırnak şehir merkezlerinin Yüksekova ile Cizre’ye kaydırılacağını açıkladı. Yeni anayasa konjonktürü son bir haftadaki gelişmelerle zehirlense de umudunu koruduğunu belirtti.
Akademisyenler bildirisinde hukuki sorumluluğun tek tek imzacılar yerine metni düzenleyenlerde aranması gerektiğini vurguladı. HDP Milletvekili Feleknaz Uca’nın, Elazığ’dan cenazelerini almak için bölgeye giden bir aileyi tehdit ettiğini belirten Başbakan, Londra yolunda uçakta gazetecilerle sohbetinde özetle şunları söyledi:
BİRBİRİNİ TAMAMLAYAN ADIMLAR ATILACAK
Bakanlar Kurulu’nda bu hafta görüşülecek Terörle Mücadele Master Planı’nda neler var?
Bunun birkaç ayağı var, detaylı olarak çalıştık. Bizim genel olarak yaklaşımımız, sistematik olarak şu: 1-Operasyon öncesi, 2-Operasyon süreci, bir de sonrasında atılacak adımlar, bunlar birbirini tamamlayan adımlar.
Operasyon öncesi iyi planlanmazsa bu sivil kayıplara yol açar. Birçok sıkıntı doğar, hizmetler aksar. Operasyon süresince iyi bir koordinasyon olmazsa istenilen netice hasıl olmaz. Operasyon sonrasında iyi bir planlama yapmazsanız 3 ay sonra bir operasyona daha ihtiyaç hissedersiniz. Hiç tavizsiz yapacağımız husus şu: Bir kere birbirini tamamlayan adımlar konusunda ciddi bir planlama yapıldı. Mesela Silopi, Cizre’de başlayan operasyonlar öncesinde ben çok detaylı, neredeyse sokaklara inene kadar bir brifing aldım. Hedef ne; hiçbir illegal yapının, tekrar hiçbir sokağı dahi kontrolü altına alamayacağı, hayatın normal akacağı bir kamu düzeni tesis etmek.
Mesela Silopi’de şu anda operasyon süreci büyük ölçüde tamamlandı ve bütün mahalleler, bütün sokaklar, temizlendi. Barikatlar kaldırıldı, çukurlar kapatıldı.
Ama sokağa çıkma yasağını bir müddet daha uzattık ki hayatın normale dönüşü sağlanırken, bir taraftan da yeni bir güvenlik yapılanmasını sağlayabilelim. Yani eskiden olduğu gibi operasyonlarda sokaklar temizlenip geri çekilinmeyecek, oralarda daha düzenli işleyen bir güvenlik varlığı söz konusu olacak. Sonraki aşama hayatın normale dönmesi, okulların açılması, diğer şeyler bunlar da Silopi için mesela planlandı. Cizre’de de büyük ölçüde bu aşamaya doğru geliniyor. Sur’da da aynı şekilde. Ama yavaş yürümesinin sebebi açıkçası çukurlarda, o barikatlarda mayınların yerleştirilmesi sebebiyle sivil kayıpların en düşük seviyede tutulması için adım adım gidiliyor bazı yerlerde.
Mesela bugün normalleşmenin bir önemli göstergesi olarak Habur kapısı açıldı. 2 bin TIR, Silopi’den eskiden baypas yoluyla geçiyordu bugün rahat şekilde seyrüsefer sağlanıyor.
Sonrasında bir kere esnafın kayıpları karşılanacak. Buraya çıkmadan önce Sur’a tekrar 5 milyon Türk Lirası gönderdik.
Esnafın afet bölgesi ilan edilsin gibi bir talebi vardı...
Burada gerekirse her türlü destek verilir de kalıcı bir afet bölgesi tanımı doğru değil. O zaman hayatı normale döndürdük diyemeyiz. (Soma’daki gibi) O imkânların çoğu sağlanacak. Yani mesela Diyarbakır’da işte Mehdi (Eker) Bey oradaydı. Sur dışındaki Diyarbakır’ın hayat akışında bir problem yok. Bence en önemli başarı, birkaç yerde başarı var... Bir, olayı izole ettik, yani onlar yaygın olarak bunu bütün bölgede kalkışmaya dönüştürmek istediler. Birçok yerde özerklik ilanı, arkasından halk peşlerinden gidecek, büyük bir kalkışma olacak. Sonra bir şey ilan edecekler kendilerince, bir kere bu olmadı. Biz çok başarılı bir şekilde önce bunları dağlarda izole ettik. Oramar Tepe, İki yaka, Tendürek vesaire buralarda. Sonra ilçelerde belli yoğunlaştıkları yerlerde izole ettik.
Şimdi militanlarını ayakta tutmak için işte marttan sonra başka yerlerde de bu işlere kalkışacağız diyorlar. İşte Van’da öyle bir niyetle hissettiğimiz anda Edremit’te bir baskında ne kadar yoğun silah yakaladık. Arkadaşlar Cizre’ye, Sur’a yoğunlaşıp diğer yerleri ihmal etmeyelim demiştik. Zaten bunun için, başarılı gittiği için çınar’daki saldırıyla dikkatleri başka yere çekmeye çalıştılar. Yani güvenlik birimlerimizin oradaki yoğunluğunu engellemeye çalıştılar. Bu noktada ciddi başarı sağlandı. Yani izole ettik, marjinalize ettik ve o mücadele böyle yürüyor.
KİTLE DESTEĞİ SAĞLAYAMADILAR
İkincisi Güneydoğu’daki vatandaşlarımıza müteşekkiriz, bir kitle desteği sağlayamadılar. Hiçbir yerde... Mesela haince bir plan yaptılar ki Silopi’de 7 cenaze vardı, bu sayı sonra belki bir iki artmış olabilir. Israr ettiler, bize teslim edin diye. 15 gün biz tutuyoruz ailelere veriyorduk öncesinde. Ondan sonra genelgeyi ben imzaladım. 3 gün tutulacak, 3 gün sonra aile gelip almıyorsa defnedilecek ve aileye yeri haber edilecek, ‘cenazeniz şurada’ diye. çünkü istismar ediyorlar, cenazelerimizi gömemiyoruz diye. Belediye gelip almıyor, aile almıyor, devlet ne yapsın. Elinde tutup bir gün aile gelip alsın diye bekliyor.
O genelge çıktı, ertesi gün geldiler aldılar. Ailelere bu sefer baskı yapıp cenazeleri mezbahaya götürdüler. O gün akşam arkadaşlarım konuyu bana aktardı. Mezbahaya cenaze götürülür mü... Düşünebiliyor musunuz? ‘Eğer yarın gömmeyeceklerse alacaksınız ve siz gömeceksiniz’ dedim, cenazeye saygı esas.
Bu kadar haince, alçakça bir şey olur mu? Ertesi gün alıp biz cenazeyi gömmeyi planlayınca halkı da kışkırtmak gayesiyle gömmeye niyetlendiler. Toplanan halk, toplam sayı 300 kişi. Sur’da da benzer bir olay Oldu. Bir cenazeyi almıyorlar etmiyorlar, aile Elazığ’dan geldi cenazeyi almak için, bu milletvekili Feleknaz Uca aileyi tehdit etti. Onun üzerine bizim teşkilat devreye girip aileyle konuşup cenazeyi teslim etti. Bir de bunlarla uğraşıyoruz.
Halk bunlara destek vermediği gibi operasyonların yanında durdu.
ASKER-POLİS KOORDİNASYONU
üçüncü önemli başarı bence asker polis işbirliği ve koordinasyonu mükemmel. İlk defa bu anlamda, bu kapsamda bir harekâtı birlikte yapıyorlar. Silopi ve Cizre’de askerin de ekspertizini gerektiren şeyler var, mayınlar vesaire alanlarla ilgili. Mükemmel bir koordinasyon yürüyor.
Ben her hafta Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı, bu haftalık olağan görüşmede İçişleri Bakanı’nı da çağırıp ayrıca üçünden de bilgi alıyorum. Hiçbir koordinasyon eksikliği yok. Bu üç başarı konusunun üzerine şimdi yapacağımız hayat akışını normalleştirmek, ekonomik hayatı canlandırmak, bu yerlerdeki yeni güvenlik unsurlarıyla hiçbir mahalleyi, mesela Cizre’nin Nur Mahallesi zaten 80’li 90’lı yıllardan beri girilmezdi. Şimdi yok. Her mahallede bunu gerçekleştireceğiz. Orada yeni karakollar, gerekirse yeni güvenlik şeyleriyle bunu yapacağız. Gereken yerde kentsel dönüşüm yapacağız. Yalnız bu kentsel dönüşüm denilince akla hemen imar dönüşümü falan gelmesin. Hayır...
Mesela Sur’da tarihi doku niteliği taşımayan, virane şeklindeki yapılar tasfiye edilip o tarihi dokuya uygun yapılar söz konusu olacak. Sur, kadim medeniyetin en önemli mekanlarından biri terör ve virane odağı haline geldi. O viraneler kaldırılıp bir de öyle şeyler yapmışlar ki zaten evlerin oturulacak hali kalmamış, evlerden evlere geçişler yapılıyor. Yani o duvarın bir depreme filan dayanması mümkün değil. Kıra kıra geçmişler. Dolayısıyla bunları da tasfiye edip oranın insanca yaşanır hale gelmesi sağlanacak.
YüKSEKOVA HAKKâRİ, CİZRE ŞIRNAK OLUYOR
İdari bazı tasarruflarımız olabilir. Cizre’nin ve Yüksekova’nın il merkezi haline dönüşmesi gibi çünkü dokuları buna çok uygun. Şırnak’ta Cizre’nin, Hakkâri’de Yüksekova’nın bu anlamda Yüksekova Havalimanı ve şehrin yayılması da dahil olmak üzere bunları da çalışıyoruz yani idari yapı itibariyle... İl merkezinin değişmesi. İçel ve Mersin denir ya mesela. Şırnak’a gidenler bilir, çok dar bir alanda. Halbuki Cizre çok geniş bir alan. Aynı şekilde Hakkâri’nin genişlemesi zor, Yüksekova genişliyor fakat vilayet yapılanması haline dönüşmediği için de o genişlemeye uygun bir güvenlik ya da hizmet altyapısı olmuyor.
Yani şehir merkezi taşınacak...
Bunu planlıyoruz, yani üzerinde çalıştığımız hususlardan biri... Diyarbakır’a olan muhabbetimi, Sur’a olan özel ilgimi biliyorsunuz. Bizzat takip edeceğim, bütün o tarihi eserler restore edilecek. Biz Rumeli’de restore etmedik tarihi eser bırakmadık. Sur’u mahrum ve mahzun bırakır mıyız? Mehdi (Eker) Bey’le kaç sefer gittik, en fazla haz aldığım, Ulu Cami’de namaz kılıp etrafta dolaşmak. Bunların hepsini restore edeceğiz, tek bir rant unsurunun oraya girmesine izin vermeyeceğiz. Hani böyle bir şey çıkıyor, ‘rant için’. Hayır hiçbir rant unsuru girmeyecek. Eski Mardin’in içi gibi, orijinal Diyarbakır’ın mimarisinde olan taşlarla korunacak, surlar, burçlar minareler, hepsi. Gerekiyorsa bununla ilgili özel bir kanun çıkaracağız. Ben çevre ve Şehircilik ile Kültür Bakanımıza söyledim. Böyle tarihi nitelikteki şehirlerin merkezi, hele sur içindeyse bir kanunla korunması için özel bir tasarrufta bulunulması. Buralarda tarihi dokunun korunması için gerekiyorsa şehre özel Bakanlar Kurulu kararı ya da yasal düzenleme yaparız. Buraların terör odağı, virane yatağı olmasına izin vermeyeceğiz. Operasyon sonrasında inşaat faaliyetleri başlamış olacak. Cizre’nin de göçlerle getto, varoş şekline dönüşmüş yapıları tümüyle düzenlenecek.
ESAS SORUMLU O METNİ YAZANLAR
Akademisyenler bildirisiyle ilgili gelişmelere ne diyorsunuz?
Açıkçası dikkat ederseniz ben konuşmalarımda bu metnin söylediği şeylerin sonucundan daha çok metnin arkasındaki zihniyeti deşifre etmeye çalıştım. Burada bir zihniyet sapması ve yanlış bir zihniyetin egemenliği var. Onların kanaatlerini sorgulamaktan çok o kanaatlerin açıklama yöntemine eleştiri getirdim. Doğu’da ve Güneydoğu’da bir devlet katliamı var ve hiç terör örgütü yok mu, olgusal gerçekliğe bu uyuyor mu? Ben eminim bunun üzerine böyle gidersek birçok akademisyeni özeleştiriye zorlamamız lazım. Benimle hesaplaşmak istiyorlarsa ben buna hazırım. Bana bir tek demokratik hukuk devleti göstersinler ki meşru güvenlik güçleri dışında başka bir güce izin versin. PKK’nın silahı orada dursun ama polis dokunmasın, bunu demokratik ülkede savunmak mümkün mü?
öZELEŞTİRİ BEKLİYORUZ
İkincisi herhangi bir demokratik ülke göstersinler ki yerelden marjinal bir deklarasyonla anayasal düzeni bir yolla değiştirmeye kalksın ve desinler ki ‘Ne olur onlar da öyle deyiversin’. Böyle bir de facto duruma kimse tahammül etmez. O metin kesinlikle bu akademisyenlerin elinden çıkmamıştır, o metin bir yerden çıktı, onlar da imza attı. Aydının en önemli vasfı sürü psikolojine kapılmamasıdır. Birçok arkadaşım bana dedi ki ‘Görmeden imza attık’. Esas sorumlu o metni bu şekilde çıkarmış olanlara. Yoksa ben bu metne imza atanların özeleştiri yapacaklarına inanıyorum. Bu akademisyenler metin doğrudur diye savunmadıkça ben onların okuyarak ciddiyetle imza attıkları kanaatinde değilim. ümit ederim ki bu tartışma zihniyet düzeyinde kalır. İki zihniyetin burada yüzleşmesi var. Orada eleştiri varsa bunu göğüslemeye hazırız. Bir polis aracına cenaze takılıp sürüklendiğinde biz özeleştiri yaptık. Bizim de aynı eleştiriyi aydınlardan beklememiz doğrudur.
KİMSE BENİM DERSİMDE UYUYAMAZ
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, Londra’ya ayak bastığı önceki akşam konakladığı Mandarin Otel’de, İngiltere’de eğitim gören Türk öğrencilerle bir araya geldi. Davutoğlu, Türken Vakfı’nın organize ettiği görüşmede İngiltere’deki yüksek lisans ve doktora öğrencilerine kitap sevgisini anlattı. Davutoğlu, “Bir daha geldiğimde sizi kitapçılardan imtihan ederim. Burada yüksek lisans yapacak, doktora yapacak, Londra kitapçılarını bilmeyecek... Charing Cross’taki (Londra’da bir cadde) bütün dükkanları sorarım” diye konuştu. öğrencilere ‘içinde bulunduğunuz ortamın kültürüne nüfuz edin’ tavsiyesinde bulunan Davutoğlu, akademisyenlik yıllarından bahsederken, “Ben ders verirken bir öğrenciyle göz göze gelemedim mi rahatsız olurum. Onun için kimse benim dersimde uyuyamaz” dedi. Dünkü programı kapsamında ekonomi ve yatırım toplantılarına katılan Davutoğlu, İngiltere ve Avrupa’da 270’ten fazla şubesi bulunan İngiliz kitapçı zinciri Waterstones’u ziyaret etme fırsatı da buldu. Waterstones’un raflarını inceleyen Davutoğlu, Peter Frankopan’ın ekonomi tarihinde Doğu’nun önemini anlatan ‘The Silk Roads’ (İpek Yolu) adlı kitabına da baktı.Hürriyet
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.