1. HABERLER

  2. GENEL

  3. İşte Erzurum'u bekleyen tehlike!
İşte Erzurum'u bekleyen tehlike!

İşte Erzurum'u bekleyen tehlike!

Erzurum'da dere yataklarının üzerlerine oteller, iş merkezleri ve siteler yapıldı. İşte bu tehlikeli yapılaşmayı ve Erzurum'da yaşanacak muhtemel bir faciayı Derya Doğan köşesinde "Erzurum muhtemel bir felakete ne kadar hazır?" başlığıyla gündeme getirdi.

A+A-

Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür" demiş büyükler. El hak doğru... Bilimsel olarak da ispatlanmış ki, insanoğlu "unutan" bir canlı. Aslında bu hal, insanoğluna Allah tarafından bahşedilmiş bir nimet ve lütuftur da aynı zamanda... Düşünün ki unutma hali olmasaydı, nasıl dayanırdık bu kadar acıya, üzüntüye, garabete, çapsızlığa, kabalığa, vurdumduymazlığa, yalana, ihanete ve kötülüklere... Bu sebeple, iyi ki insan hafızası unutmaya programlanmış. Fakat bu unutma hali, bazen de hayatımızı kabusa dönüştürebiliyor. Büyüklerin "beşerin hafızası zayıftır" mealindeki teşhisi de zaten, ders çıkarmamız gereken hadiseler için geçerlidir. Misal; tarihte yaşanılan olaylardan ibret alınabilmiş olsaydı, yahut da insanoğlu o olayları unutmamış olsaydı, benzer acıların yaşanmasını istemez ve aynı sahnelerin tekrarlanmasına fırsat vermezdi. Merhum Akif de diyor ya, "İbret alınsaydı, hiç tekerrür eder miydi" diye... Bireysel hayatımızda da, toplumsal yapıda da, ne yazık ki balık hafızalıyız... Ders çıkarılması gereken ne kadar olay varsa, hepsinin üstüne sünger çekip, hiç yaşanmamış gibi davranabiliyoruz. Bu yüzden de, doğal afetler karşısında her seferinde duvara tosluyoruz, her seferinde ağır bedeller ödüyoruz. Ama birkaç gün veya birkaç ay sonra sanki o felakete maruz kalmamış gibi, hata üzere yaşayıp gidiyoruz. İstanbul ve Tekirdağ'ı alt üst eden sel felaketi bize bunu yeniden hatırlattı... Oysa aynı İstanbul ortalama üç beş yılda bir, irili ufaklı tabii felaketlere maruz kalabiliyor. Deprem, sel, fırtına gibi... Sadece İstanbul mu? Hayır... Ülkemizin tamamında öyle ya da böyle hemen her yıl, toplumsal drama dönüşen bir yıkımla yüz yüze gelebiliyoruz. Felaketin adresi İstanbul veya Ankara gibi metropol kentler olunca, medyada işin rengi hayli değişiyor. Yoksa başka şehirlerimiz güllük gülistanlık değil ki... Dikkat ettiyseniz fark etmişsinizdir, medya artık ne Tekirdağ'dan söz ediyor, ne de birkaç hafta önce neredeyse yerle bir olan Artvin'in Şavşat'ından... Yalnızca medya değil, millet olarak biz de unuttuk gitti. Şayet bazı büyük felaketlerin yıldönümlerindeki anmalar da olmasa, çoğumuz Marmara depremini de, Erzincan depremini de hatırlamayacağız. Terör olaylarında da durum farklı değil... Bölücü PKK, vaktiyle bir çok köyde, kasabada veya şehirde öyle insanlık dışı katliamlar yaptı ki, eğer o yörenin halkı o acıları diri tutmasa, yahut da resmi kayıtlara geçmemiş olsaydı, Başbağlar Köyü'ndeki çoluk çocuk onlarca masum insanın öldürüldüğünü pek çoğumuz hatırlamayacaktı. Tıpkı Yavi'deki katliamı hatırlamayanların çoğunlukta olduğu gibi... Haber dün Erzurum basınında geniş yer buldu. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın resmi kayıtlarına dayanılarak hazırlanan bu çarpıcı habere göre, Erzurum tabii afette yüksek risk taşıması bakımından ilk beş il içinde... Zaten yaşanılan felaketlerin sayısı da bu tespiti doğruluyor: Son 58 yıl içinde, Erzurum toplam 349 felakete maruz kalmış. İrili ufaklı toplam 349 felaket... Çok şükür ki, bu felaketlerin çoğu misal, Erzincan depremi gibi büyük yıkımlara ve acılara meydan verecek boyutta değil. Ama sonuçta Erzurum her yıl büyük küçük bir çok tabii afete maruz kalmış. Çığ, sel, deprem ve heyelan gibi... Eskiler, "Bir musibet, bin belayı defeder" demiş...… Doğru, doğru ama aynı insan o bir musibeti savuşturur savuşturmaz, daha büyük belaların doğmaması için ne tedbir alıyor, ne de ibret... Uzmanlar diyor ki, "Erzurum birinci derecede sel, çığ, deprem ve heyelan tehdidine gebe bir yerleşim alanıdır" Pekii bu teşhis karşısında, bizi yönetenler başta olmak üzere, bu şehir halkı yeterli ölçüde önlemler almış mıdır, bundan sonrası için bir önlemimiz var mı? Ne gezer! İşte şehir ortada... Ne kadar dere ve su yatağı varsa hepsinin üzerine yıllardan buyana caddeler, sokaklar açtık, bununla da yetinmeyip mahalleler ve semtler kurduk... Çaykara'yı mı dersiniz, Dere Mahallesi'ni mi? Eskiler daha fazlasını biliyor. Ama insanın hafızası aciz olduğu için, dereyi de unutmuşuz, 50-60 yıl içinde şehri alt üst eden felaketleri de... İstanbul üzerinden hareketle bir çok uzman, muhtemel bir sel baskınında Erzurum ve birkaç vilayetin daha büyük bir yıkıma uğrayabileceğini ve ağır can kayıplarının olacağını söyleyip duruyorlar. Basında haritalar yayımlanıyor, uzman görüşleri kara ve iri puntolarla gazete sayfalardan haykırıyor... Fakat bu tablo hiçbir yerel yöneticinin zerre kadar umurunda değil. Herkes keyfine keyif katmanın derdinde, hatta bazıları hemen her gün yeni imar katliamları olsun diye ha bire imza atıp duruyor! Kimsenin bir hazırlığı filan yok. Bakmayın o kriz masasına veya afet işlerine hepsi hikayeden ibaret! Allah esirgesin bu şehirde ciddi bir felaket meydana gelse, ihtimal ki hayatta kalanlar da bakımsızlık ve açlıktan ya da soğuktan ölüp gider. Bize inanmıyorsanız telefon açıp bu şehrin belediye başkanlarına sorunuz; ne gibi tedbirler aldınız, hangi ilave hazırlıklarınız var veya aksiyon planınız nedir? Alacağınız cevabı biz söyleyeyim: Bir zaten belediye başkanlarına ulaşma şansınız olmaz; iki telefonunuza en fazla üçüncü derecede bir yetkili çıkar, o da "Yahu senin başka derdin yok mu, kaderinde ne varsa onu yaşarsın" şeklinde bir cevap verir. Daha da üstelerseniz okkalı bir küfür patlatır bilesiniz! Acı ama ne yazık ki bizim gerçeğimiz bu işte... Kim bilir belki de, bizim hakkımızdan hayırlı olan, hafıza-i beşerin nisyan ile malül olmasıdır. Yoksa insan hatırladıkça ve bildikçe çıldırırdı... Palandöken

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.