İşte İşsizliğin Sebebi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TOBB Genel Kurul'unda gündeme dair öneli açıklamalarda bulundu
Erzurum Güncel - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TOBB Genel Kurul'unda konuştu. İşte o konuşmadan satır başları "TÜRKİYE'NİN İTİCİ GÜCÜ DEMOKRASİ" Bugün hamd olsun Türkiye artık kendisine güveniyor, kendisine inanıyor. Türkiye bugün başardıklarıyla övünmek yerine çok daha fazlasını başaracağına yürekten inanıyor. Demokrasi pedalını 9,5 yıl boyunca olduğu gibi bugün ve bundan sonra da asla yavaşlatmadan çevirmek zorundayız. Türkiye'nin itici gücü demokrasidir. Türkiye'yi geleceğe taşıyacak olan, büyütecek olan, 2023 hedeflerine ulaştıracak olan hiç kuşkusuz tıkır tıkır işleyen, kusursuz işleyen, ileri standartlarda işleyen bir demokrasidir. "DARBE DÖNEMLERİNDE BİR AVUÇ SEÇKİN BÜYÜDÜ" Antidemokratik dönemlerde işini büyütenler, kazancını artıranlar, işleri ciddi manada tıkırında olanlar oldu. Ama bu bir avuç seçkin büyürken, bu bir avuç seçkinin işleri tıkırında giderken Türkiye'de geride kalanların tamamı yoksullaştı, işsiz kaldı, çarklar durdu, kepenkler kapandı. Gazetelerde çarşaf çarşaf belli markalar karalanırken, bazı imtiyazlılar pazarda rakipsiz kaldılar, tek kaldılar, tekel oldular. Bakın şurası çok ama çok enteresandır; 28 Şubat döneminde bazı sivil toplum kurulularının yöneticileri de yapılan haksızlığa, hukuksuzluğa, antidemokratik girişimlere maalesef aleni destek vermiştir. Düşünebiliyor musunuz, dönemin en soldaki işçi örgütüyle, en büyük işveren örgütü hiçbir konuda anlaşamazken, uzlaşamazken o dönemin hükümetine, Meclisine karşı işbirliği, ittifak yapmıştır. Örgütler böyle bir tavır takınırken gerek 28 Şubatın olduğu yıllarda gerek arkasından gelen tarihimizin en büyük krizlerinde faturayı ödeyen TOBBun mensupları, üyeleri olmuştur, işçiler, esnaf, memurlar, işveren olmuştur. Erdoğan, 2000 ve 2001 krizlerinde Türkiyenin varını, yoğunu her şeyini, hatta geleceğe dair ümitlerini kaybettiğini, o krizlerden doğan faturayı kendi iktidarları döneminde de ödediklerini, yapılan borçlanmaların daha 2010da tamamlandığını anlattı. O dönemdeki bankaların durumlarından örnek veren Erdoğan, Koskoca Ziraat Bankasının hali neydi? Halk Bankasının, Vakıfbankın hali neydi? Özel bankalara girmeyeceğim. Ancak şu anda bu bankalarımız hamd olsun Avrupadaki bankalarla yarışıyorlar ve örnek gösteriliyorlar dedi. İktidara geldiklerinde 2002de devletin IMFye 23,5 milyar dolar borcu olduğunu, 9,5 yılda bu borcu ödeyerek artık 2 milyar doların altına indirdiklerini anlatan Erdoğan, Size müjdeyi veriyorum. 23,5 milyar dolar olan borç artık şu anda 1,9 milyar dolar. Bu çok önemli. 1,9 milyar dolar ve biz IMF ile 4 yılı aşkın süredir stand-by anlaşması yapmıyoruz diye konuştu. YENİ ANAYASA Yeni bir anayasa konusunda bizim parti olarak, hükümet olarak hiçbir önyargımız yok. Elbette ülkenin ve milletin sınırları bizim sınırlarımızdır. Ama bu sınırlar dairesinde huzuru, barışı, refahı, dayanışmayı, kardeşliği pekiştirmek isteyen her adımın yanında oluruz, arkasında oluruz. Dayatma ile yapılan reformların, dayatma ile yapılan anayasaların Türkiye'ye fayda sağlamadığını tam tersine zarar getirdiğini hep birlikte gördük ve yaşadık Birincisi, yeni anayasa çalışmalarında masadan kalkan taraf asla biz olmayacağız. İkincisi bu alınan yolu asla heba etmeyeceğiz. Uzlaşma tarafların birbirine doğru adım atmasdır. Farklılıkları değil ortaklıkları öne çıkartmaktır. Ben sivil, özgürlükçü, demokratik bir anayasa yapabileceğimize inanıyorum. Anayasa için oluşan güzel manzarının heba olmasına izin vermeden mutlu sona ulaşacağız. 2023 hedeflerimiz ancak yeni bir anayasa ile mümkün olabilir. "KAN KARŞILIĞI ALIŞVERİŞ YAPIYORLAR" Terör de tıpkı demokrasi gibi belli bir bölgeyi kesimleri değil, Türkiyenin tamamını ilgilendiren bir sorun. Birileri gitmiş Kuzey Irakta, Kandil Dağında bir taşeronluk ofisi açmış. Bu taşeronluk ofisinde ne yazık ki kanla alışveriş yapılıyor, canla alışveriş yapılıyor. Oradan sadece belli kişiler, belli gruplar da değil, altını çizerek söylüyorum Türkiyeye karşı hasmane tutumu olan belli ülkeler, belli odaklar da gidiyor kan karşılığı, can karşılığı alışveriş yapıyorlar. Böyle her işe uygun taşeron bir firma varken o firmayı kiralayalar, o firmanın faaliyetlerine neden engel olsunlar. Türkiyede adının başında milletvekili sıfatı olanlar, adının başında genel başkan sıfatı olanlar, pervasızca çıkıp dağdaki gençleri teşvik edebiliyorlar. Neden? Çünkü onlar da o taşeronluk ofisinden besleniyor, onlar da oradan nemalanıyorlar. Kürt kökenli kardeşlerimin çocukları dağda ölürken, bizim gençlerimiz, polisimiz, askerimiz şehit olurken bu baronlar semirdikçe semiriyor. Türkiyede adının başında milletvekili sıfatı olanlar pervasızca çıkıp dağdaki gençleri teşvike edebiliyorlar. Neden? Çünkü onlar da o taşeronluk ofisinden besleniyor. Gençlerimiz ölürken bu baronlar semirdikçe semiriyor. Bunlar örgütün yaptıklarını sorgulayamazla ama dağa çıkan PKKlı teslim olmasın deme pervasızlığını sergilerler. Telaffuzu dahi mümkün olmayan kavramlar üzerindeki gölgeyi kaldırdık Terörü, Türkiyenin en önemli meselelerinden biri olarak nitelendiren Erdoğan, terörün sadece belli bir bölgeyi, belli kesimleri değil Türkiyenin tamamını ilgilendiren ve huzursuz eden bir sorun olduğunu söyledi. Yaklaşık 30 senedir bu sorunun yaşandığını bildiren Başbakan Erdoğan, Gerek yanlış teşhis, gerek yanlış yöntemler nedeniyle iktidarı devraldığımızda yıllar içinde küçülen değil, büyüyen bir terör olgusuyla karşılaştık diye konuştu. Başbakan Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu: Öncelikle teşhis noktasında dar kayıplara, sloganlara, ön yargılara kapılmadan gerektiğinde eleştirimizi, gerektiğinde ülke olarak öz eleştirimizi yaparak temellere inmeye çalıştık. Sorun nereden geliyor, nasıl başladı, nasıl ilerledi ve nasıl terör boyutuna ulaştı? Sorun bir mağduriyetin telafisi talebinden çıkarak nasıl istismar boyutuna ulaştı? Bunları samimi şekilde ön yargısız şekilde konuştuk ve konuşuyoruz. 2002de konuşulmayan, konuşulamayan mevzuları gündeme taşıdık. Telaffuzu dahi mümkün olmayan kavramlar üzerindeki gölgeyi kaldırdık. Siyasetin ve diplomasinin dilinin ötesinde soğuk bir devlet diliyle değil, kardeşliğin diliyle meseleye yaklaştık. İnkar politikalarını çok kararlı şekilde reddederken eş zamanlı olarak bölgeye yönelik ihmali de telafi etmenin çabası içinde olduk. Doğu ve güneydoğu illerimizde Cumhuriyet tarihimizin en büyük kamu yatırımlarını gerçekleştirdik. İller, bölgeler arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak için eğitim, sağlık, adalet, emniyet hizmetlerinin, ulaşım hizmetlerinin bölgeye yaygın ve kaliteli şekilde ulaşması için yoğun yatırım yaptık. Yine eş zamanlı olarak kültürel ve demokratik alandaki reformları cesaretle uyguladık. Sadece sorunu değil, sadece sorunu ortaya çıkaran sebepleri değil, kardeşliğimizin önündeki engelleri, kardeşliğimize yönelik tehditleri de dikkate alarak çok kapsamlı bir süreci, çözüm sürecini başlattık. Toplumsal uzlaşma Şunu burada samimiyetle ifade etmek durumundayım. Bu kanlı örgütün de, bu kanlı örgütün gölgesindeki siyasetçisinin de bunların niyetlerinin görülmesi için Türkiye maalesef gönül birliği içinde bir yaklaşım sergilemeyemedi. Siyasetçi sergileyemedi, medya sergileyemedi, sivil toplum böyle bir gönül birliği içinde hareket sergileyemedi. Daha düne kadar Kürt meselesini inkar edenler, bugün son derece muğlak biçimde toplumsal uzlaşmadan söz ediyor. Peki nedir toplumsal sözleşme veya nedir toplumsal uzlaşma? Toplumsal uzlaşma, Hakkariye gidip Türk bayrakları olmaksızın miting yapmak mı? Toplumsal uzlaşma, istismar mı? Toplumsal uzlaşma acı ölümler üzerinden istismar siyaseti yürütmek mi? Toplumsal uzlaşma, kan üzerinden oy devşirmeye mi kalkışmak veya çalışmak mı? Toplumsal uzlaşma Anayasa değişikliği halk oylamasında hayır oyu kullanmak mı? Onlarla aynı kefede hareket etmek mi? Aynı şekilde medyaya bakıyorsunuz, terörün ekmeğine yağ sürecek, teröre oksijen sağlayacak, terörün propagandasını yapacak bir tavır sergileniyor. Bu ülkenin, bu milletin birliği, kardeşliği bir tarafa itiliyor, bakıyorsunuz farklı odakların, farklı çevrelerin operasyonları bizzat medyamız tarafından yürütülüyor. Bakın, tüm bu operasyonlara karşı tek yürek olmak zorundayız, sağduyulu olmak zorundayız. Bu ülke üzerinde operasyon yapmak, ameliyat yapmak isteyenlere karşı tek yürek olmak zorundayız. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Hiç kimse yeis içinde, ümitsizlik içinde olmasın. Çok mesafe kaydettik. İnşallah azimle, kararlılıkla yolumuza devam edecek, Allahın izniyle terör meselesini de bu ülkenin gündeminden er veya geç çıkaracağız.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.