Kimse polisliğe soyunmamalı!
Usta gazeteci Mehmet Şener, bugün gündeme bomba gibi düşecek bir yazıyı kaleme aldı. İşte o çok konuşulacak yazı…
Erzurum Güncel- Kimse polisliğe soyunmamalı... Aslında çok da büyütülecek bir olay olmamasına karşın, yaygın medya haberi öyle bir köpürttü ki, bilmeyen de sanır ki bu ülkede hiçbir üniversitede öğrenci olayları olmuyor, karşıt görüşteki gençler birbirine girmiyor. İstanbul ve Ankara’daki üniversitelerde neredeyse saat başı kavga gürültü çıkıyor! O görüntüler çoğu kere televizyonlara bile yansımıyor. Fakat haberin adı Erzurum, hele de Atatürk Üniversitesi olunca, medya mal bulmuş mağribi gibi balıklama dalıyor. En kötüsü de, o haberlerde kullanılan dil ve yapılan yorumlardır. Televizyon spikeri haberi sunarken, cümleye şöyle başladı: “Erzurum’da Kürt kökenli öğrencilere saldırı” Bu yaklaşım, ROJ TV’de olsa, üzerinde bile durmayız. Çünkü ROJ TV’nin amacı zaten toplumu ajite etmek ve olayların büyümesini sağlamaktır. Ne var ki, bu dil, merkez medya sayılan Kanal D’de kullanıldı. Oysa gerçek bu değil. Malumunuz, eğitim fakültesindeki kavgayı çıkaranlar BDP’li gençlerdir. MHP’liler yapılan tahrik ve provokasyona tepki gösterdi. Dolayısıyla ortada Kürt asıllı vatandaşlara veya öğrencilere bir saldırı söz konusu değil. Önceki gün de dile getirmeye çalışmıştık: Bölücü PKK ve siyasi uzantısı BDP bir süreden beri Erzurum’da bir “çıkış” yapmanın peşindeydi. Asırlardan beri olduğu gibi, günümüz Erzurum’un da da halk arasında Türk-Kürt diye bir ayrışma ve kavga yoktur. Bu durum PKK’yı ciddi biçimde rahatsız ediyor. Eğitim fakültesinde yapılmak istenen; öncelikle PKK sempatizanı öğrencilerle, MHP’li öğrenciler kanlı bıçaklı kavga etsin. Sonra da bu kavga büyüyerek şehre sirayet etsin. Vali Sebehattin Öztürk, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, özellikle “provokasyon” uyarısı yapma ihtiyacı duydu. Takdir edersiniz ki, Vali Bey durup dururken “provokasyon”a dikkati çekmez. Demek ki, Vali Öztürk’ün elinde bu tespiti haklı çıkaracak istihbarat bilgileri mevcut. Biz de Vali Bey gibi düşünüyoruz. PKK ve uzantısı BDP, öğrenciler üzerinden şehre mikser sokmak istiyorlar. Madem bunu artık sağır sultan da duydu, biliyor. Şu halde yapılması gereken öncelikli iş nedir? MHP’li gençlerin sağduyusunu ve demokratik itirazlarını elbette ki haklı bir tepki olarak kabul ediyorum. Lakin unutmayalım ki, ne MHP, ne de ülkücü camia “cezalandırıcı” değildir. Unutmayalım ki... Bu çirkin girişimin öncelikli muhatabı güvenlik birimleridir. Erzurum halkı sus-pus olsun demiyoruz. Ülkücü gençler başlarını kuma soksun, şehre ve üniversite üzerine oynanmak istenen oyunlara bigane kalsın da demiyoruz. Dediğimiz tam olarak şudur: PKK, ülkücü camiayı bir kavganın içine çekmek için, türlü oyunlar oynuyor. Erzurum gibi bir şehirde PKK lehine slogan atıp, bildiri okumaya kalkmak, başka neyle izah edilebilinir ki? PKK çok iyi biliyor ki bu aşırı tahrik karşısında, ülkücü öğrenciler anında harekete geçerek sert tepki gösterecek. Hele o sert tepki, şiddete dönüşürse dört dörtlük olur. Be sebeple… Demokratik tepkiye evet, ama fazlasına hayır diyoruz. O provokasyonu planlayanlar suç işledikleri için, karşılarında polisi ve yargıyı bulmalılar, MHP’yi değil… Vali Bey’in uyarısı, bu açıdan çok anlamlıdır. Dün de Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, benzer bir değerlendirme yaptı. Hoca, Atatürk Üniversitesi’nin son derece huzurlu ve sakin bir üniversite olduğunu hatırlattı ve birilerinin bu huzuru bozmak için sinsi oyunlar kurmak istediklerini söyledi. Artık herkes görmelidir: Hainlerin derdi davası, ülkücü gençleri kanlı bir kavganın içine çekmektir. Baksanıza kimi televizyon kanalları da bilerek veya bilmeden adamların değirmenine su taşıyıp duruyor: “Erzurum’da Kürt asıllı vatandaşa saldırı” Bu, şayet cehalet değilse, affedilmez bir ihanettir. MHP İl Başkanı Zekai Kaya, teşkilatlardan yetişen bir ülkücüdür. Bu oyunları en iyi bilecek kişilerden biridir. Dolayısıyla Zekai Kaya’nın acilen yapması gereken şey, öncelikle ülkü ocaklarına sahip çıkmak ardından da ülkücü gençlerle toplantılar yapıp, kurulan tezgaha karşı onları uyarmaktır. BDP’nin pervazsızlığını sineye çekip susalım demiyoruz. Tepkimizi, demokratik zeminde ve yasal çerçevede göstermeliyiz ki, birileri de çıkıp “Erzurum’da Kürt asıllı vatandaşa saldırıldı” şeklinde saçmalayamasın. Bir önemli husus da şudur: Kimseyi teselli etmek için söylemiyorum. İnanarak diyorum ki, Erzurum polisi ve istihbarat örgütü meselesine vakıftır. Kimin nasıl bir oyun peşinde olduğunu çok iyi biliyorlar. Bırakalım devlet gereğini yapsın. 12 Eylül’den önce, toplumu sağcı-solcu diye bölmüşlerdi ve özellikle öğrencileri ateş kuyusuna atmışlardı. Sonradan ortaya çıktı ki, o gençlerin eline silahları tutuşturup, birbirlerini öldürmelerini izleyenler, bu ülkenin kılcal damarlarına kadar çöreklenmiş derin güçlermiş. Hatırlayınız lütfen; oyun bittiğinde, şah’la piyonu aynı torbaya koymuşlardı. Bugün devletin içinde o derin güçler yok ama bu sefer de başka odaklar istiyor ki, tıpkı 12 Eylül’den önce olduğu gibi, gençler birbirlerini vursunlar ve Türkiye yeniden kaos ortamına girsin. Yoksa siz, PKK’yı gerçekten de bir Kürt özgürlük hareketi mi zannediyorsunuz?
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.