1. HABERLER

  2. SİYASET

  3. Liderlerden önemli açıklamalar
Liderlerden önemli açıklamalar

Liderlerden önemli açıklamalar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuşuyor. Erdoğan, muhalefete seslendi ve “Yahu Başbakan hala gerilimden yana.” Bunları söylemek gerilimse kusura bakmasınlar ben gerilimden yanayım." dedi. İşte Erdoğan'ın konuşması

A+A-

Erzurum Güncel-İsrail saldırısını, İran’ın nükleer programıyla ilgili yürüttüğümüz diplomatik girişimleri ilettik. Görüşmelerimizde ağırlıklı konu başlığı terördü. Yeterli uluslar arası desteği alamadığını, teröre destek verildiğini gizli veya açık olarak, bunları da kendilerine anlatma fırsatımız oldu. Buradan finansal desteği nasıl sağladıklarını liderlere aktarma fırsatımız oldu. Müttefiklerimizde somut adımlar beklediğimizi de ifade ettik. Artık sadece söylemlerle netice alınamayacağını, somut eylemlerle ortak hareketin ortaya kararlı bir şekilde konulması gerektiğini vurguladık. MEDYAYA SUÇLAMA Zirve öncesinde Obama ile uzunca bir görüşmemiz oldu. İran’ın nükleer programı, Gazze ambargosu, gemilere saldırı konularını açık ve samimi şekilde ele aldık. Obama’nın kaygılarımızı ve hassasiyetlerimizi paylaştığını görmekten memnuniyet duydum. İki dostun birbirini anlaması elbette çok önemlidir. Saldırı sonrasında da yaptığımız görüşmelerde de hissetmiştik. ABD’nin Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate aldığını görmek memnuniyetimizi artırmıştır. Bir şeyi özellikle ve üzülerek ifade etmek istiyorum. Türkiye’de medyanın bizim görüşmelerimizi farklı şekilde vermesi çok önemli. Yani bunların kimden yana olduğunu anlamakta ben zorlanıyorum. Yayınladıkları haberlerin, attıkları başlıkların bizim görüşmelerimizle alakası yok. Bunları yapmak, sadece teröre yataklık yapar başka bir şey yapmaz. Kendi ülkesinin başbakan’ını, kendine göre zorda bırakacak, yapmadığım konuşmadığım bu görüşmeleri, yapılmış görüşmeler gibi vermek insanın kanına dokunuyor. Siz bu ülkenin medyası olacaksınız ve sadece Ak Parti’yi nasıl yıpratırız diye uğraşacaksınız, bir yandan sağdan bir taraftan soldan vurmak ne basın ve ahlak ilkelerine ne de insani ilkelere sığar. "BEN GERİLİMDEN YANAYIM" “Yahu Başbakan hala gerilimden yana.” Bunları söylemek gerilimse kusura bakmasınlar ben gerilimden yanayım. Kimse bizden sululuk beklemesin. Biz ciddi bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetiyoruz. Ciddiyetimizin gereğini her zaman ortaya koyacağız. Açık ve net söylüyorum. Müttefikler arasında yöntem ve uslüp farklılıkları olabilir. Bunu kimse bir kopuş olarak lanse etmemelidir. Bunu G-20 toplantısında da gördük. İki ülke arasındaki tarihi ilişkiler lobilerin rüzgarlarıyla oluşmamıştır, Ak Parti iktidarı Obama yönetimi gibi bu ilişkilere büyük önem vermektedir. Türkiye’nin küresel krize ve krizden çıkış tezlerini bu zirvede bir kez daha vurguladık. Yarın büyüme verileri açıklanıyor. Bunu iyi takip edin. Uzmanların görüşü birinci çeyrekte büyümenin yüksek olacağı şeklinde. Türkiye küresel mali krizin etkilerini en asgari düzeyine indirerek, krizden en hızlı çıkan ülke konumuna gelmiştir. 2009’un ilk yılında dip yaparak, son çeyreğinde yüzde 6’lık büyüme gerçekleştiren yegane ülke Türkiye’dir. Yarın yine yeni bir rekor kıracağız. TERÖRLE MÜCADELEDE HERKES SORUMLU Açılımın kapandığı gibi tamamen haksız ve bilgi eksikliğinden kaynaklandığına inandığım bir yaklaşım sergileniyor. Bu konuda birkaç noktayı değerlendirmek istiyorum. Terörle mücadele milli bir meseledir. Bu mücadelede yegane sorumluluk hükümete ait değildir, güvenlik güçlerinde de değildir. en az onlar kadar tüm siyasi partilerin, STK’ların, kanaat önderlerinin, medyanın bu alanda sorumluluğu vardır. 26 yıldır her hükümet bu soruna muhatap oldu. Çözüm için uğraştı. Ancak terör bitirilemedi. Son terör saldırılarıyla birlikte herkesin şunu görmesi gerekiyor. Terör saldırılarını, faaliyetlerini, hükümeti ve kurumları yıpratmak için bir fırsat olarak görmek, terörle mücadele azmine vurulacak en ağır darbedir. ŞEHİTLER ÜZERİNDEN FIRSATÇILIK YAPILIYOR Daha Şemdinli’de şehit olan 11 mehmetçiğimiz toprağa verilmeden, ne yazık ki Ankara’dan açıklamalar yapılmaya başlandı. Hiç yeri ve zamanı değilken, erken seçim çağrılarının yapılması, OHAL’in istenmesi, yaşanan saldırılardan dolayı, hükümetin kurumların suçlanması, en hafif ifadesiyle fırsatçılıktır. Böyle zamanlarda dosta düşmana karşı birlik ruhunun yüceltilmesi gerekirken, buradan kendi partime nasıl bir çıkar sağlarım mücadelesi başlatıldı. Şununda altını çizmek istiyorum. Bizim söylemlerimizi, her fırsatta eleştirenler, akıl yoksunu, ahlak yoksunu ifadeler kullanmak suretiyle bize yaklaşanlar, önce kendi üsluplarına baksınlar. Şu grup konuşmalarındaki konulara baksınlar, iğneyi kendilerine çuvaldızı başkasına batırsınlar. TAŞERON TARTIŞMASI Bizim terör örgütünü taşeron olarak nitelendirmemizden ne hikmettir bilinmez bazıları rahatsız oldu. Demek ki taşeron olarak kabul etmiyorlar, herhalde bildikleri bir şey var. Bu taşeron polemiği adeta terör örgütünü temize çıkarmak noktasına götürüldü. Bir örgütün dışarıdan finans yardımı almadan ayakta durabilmesi, silah alabilmesi mümkün değildir. biz bu noktada gerekeni çok yoğun şekilde yapıyoruz. Ama örgütün desteğinin sadece uluslar arası sınırda kalmadığını, içerden de destek aldığını hatta içerdeki kimi örgütlerle çetelerle işbirliği içinde olduğunu bazı iddianameler ortaya konuyor. Ergenekon iddianamesinde buyurun bunları görüyoruz. Ak Parti buralara çetelerin, hukuk dışı örgütlenmelerin kirli tezgahlarıyla gelmedi, onlara rağmen geldi. Ak Parti buralara manşetlerle gelmedi manşetlere rağmen geldi. Ak Parti hayır dualarıyla yola çıktı, yoluna milletle birlikte devam etti. Ülke içinde ve dışında, en küçük olumsuz meseleyi saldırı olarak kullananlar, bu noktada milletin menfaatlerini çiğneyecek kadar sağduyuyu çiğneyenler, bilin ki bu millet her şeyi görüyor. Soruyorum sizlere Allah aşkına DTP’ye Ak Parti mi kapattı? Biz parti kapatmayı hoş karşılamadık. Ama DTP kendisini kapattırmak için elinden ne geliyorsa bunları yaptı. Partilerin kapatılmasını zorlaştırmak için değişikliği biz gündeme getirdik. Peki buna kim karşı çıktı? Bunlar karşı çıktı. CHP’si, MHP’si, BDP’si. Nasıl oluyorda siz parti kapatılmayla ilgili bizi suçlarsınız. Habur’dan gelenlerin tutuklanmasıyla ilgili hükümete yüklüyorlar. Hükümet mi tutukladı? KCK yargılanmasını hükümet mi yaptı? Bazı belediye başkanlarının götürülmesi tarzını benimsemediğimi söyledim, o ayrı bir konu. Ama yargılanma olayı ayrı bir olay. Biz tutuklanma şekline yönelik kanaatimizi söylüyoruz. Doğru olmamıştır, o şekil yanlıştı. Ondan sonra gerekli talimatlar verilmiştir. Peki belediyeleri örgütün arka bahçesi haline getirenlerin, belediye başkanlarını, örgüt üyelerinin talimatları karşısında hazır ola geçirenlerin, kabahati yok mu? Biz hükümet olarak risk aldık. Cesaretle kararlılıkla, elimizi gönlümüzü bu taşın altına koyduk. Gencecik fidanlar toprağa düşmesin dedik. Küçük yavrular mahrumiyet yaşamasın. Kimse mağdur olmasın, kimse dışlanmasın istedik. Ama birileri çok rahatsız oldular. Peki terörün artmasından, güvenlik kaygılarının ön plana çıkmasından kim kazanacak. Kim kaybedecek? Biz hükümet olarak bu kısır döngüyü kirli oyunu bozmak istiyoruz. Kimse destek vermese de biz halkımızın desteğiyle bu yolda yürümeye devam edeceğiz. OHAL TARTIŞMASI Biz sözümüzü yere düşürmeyeceğiz. Türkiye artık eski Türkiye değil. Medya kendi hesabına göre hareket edebilir. Birileri istismar kanalları kurumasın diye çaba gösterebilir. Milletimiz her şeyi görüyor, biliyor. Türkiye bugün hep birlikte OHAL’e karşı çıkıyor. Türkiye bugün kanın durması için sesini yükseltiyor. Türkiye tek yürek halinde terörün karşısına dikiliyor. Bu az şey midir? Bize OHAL kalksın yeter diyenlere cevap veriyorum, OHAL’i Ak Parti iktidarı kaldırmadı mı, söyleyin bakalım. Çevik kuvveti vs. kim çıkardı bu topraklardan? Biz çıkardık. Bu ülkede yıllarca bunlar giderken, bütün yahu Ak Parti iktidarı bunları yaptı teşekkür ediyoruz dediler mi? Sadece o anlık. Şimdi görevimizi yaptı diyorlar. Tamam da bizden önce gelenler neden yapmadı? Bu ülkede yıllarca konuşulmayanlar konuşuluyor. Tartışılmayanlar tartışılıyor. Köylerin boşaltılması sorgulanıyor. Çeteler bir bir açığa çıkıyor ve yargılanıyor. Devlet ilk kez bu ülkede etnik unsurları tek tek muhatap alıyor. Romanları, alevi vatandaşları tek tek muhatap alıyor. Bunlar ilk kez oluyor. Devletin bir kanalı tamamıyla Kürtçe yayın yapıyor. Bir Arapça kanalının yayına girmesini küçümseyenler var. Bu ülkenin ne demek istediğini o ülkenin diliyle onlara ulaştırıyoruz. O Türkçe bilmeyen vatandaşına sen devlet olarak o gün cevap verseydin biz bu günlere gelmezdik. İşte biz bunu yapıyoruz. Tek başına bunlar bile kardeşlik için büyük bir adımdır, büyük bir devrimdir. Biz toplumun çeşitli kesimleriyle çok verimli toplantılar yaptık. Bu ülkede birinci sınıfla çok trajik şekilde tanışanları gördük. Kürt olduğunu, Rum olduğunu, Alevi olduğunu kız istemeye gittiğinde öğrenenleri öğrendik. Kendisini ötelenmiş hisseden toplumun tüm kesimlerinde, demokratik açılım sayesinde bir umudun oluştuğunu gördük. Elinde çekiç olanlar her şeyi çivi olarak görürler. Biz milli birlik ve kardeşlik projesiyle en başta bu anlayışın kalkmasını sağladık. Ok yaydan fırladı. Süreç elbette ki sancılı olacak, sizlerden defalarca sinirleriniz çelik gibi olmalı ricasında bulundum. Milli birlik ve kardeşlik projesi. Şu ismin güzelliğine bak. Ben milli birlik istemiyorum, kardeşlik istemiyorum. Çık bunu söyle. Buna karşı değilsen içini nasıl dolduracağız gel bunu söyle. Eğer açılımlardan vazgeçersek, Türkiye kaybeder, çocuklar kaybeder. Biz vazgeçmeyeceğiz. Müsaade etmeyeceğiz. Kandan beslenenlerin bu süreçte galip gelmesine asla izin vermeyeceğiz. DAVET YAPACAĞIM, KİMLER GELECEK GÖRECEĞİZ En kısa zamanda davetimi yapacağım bakalım kimler gelecek göreceğiz. Bizim bugün de çekincemiz, kompleksimiz yok. Bizimle görüşmek isteyenler, eğer sürece katkı sağlamak isteyenler varsa, bugün de partimizin de başbakanlığımızın da dinlemeye hazır olduğunu belirtmek isterim. Bu meseleyi çözmekten başka bir seçeneğimiz yok. Biz büyük bir milletiz. 73 milletin her biriyle omuz omuza vereceğiz. Kardeşliğimiz için, yüreğini ortaya koyanlar, bizim başımızın üzerindedir. Kardeşliğin karşısında duranları tarihe ve milletime havale ediyorum. BAHÇELİ ASIN.... Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli konuşmasında Öcalan'ın idamı ile ilgili olarak hükümete destek vermeye hazır olduklarını söyledi. Toplantı sonunda ise Başbakan ile görüşüp görüşmeyeceğinin sorulması üzerine Bahçeli 'Başbakan ile görüşmeyi kabul etmeyi düşünmüyorum. Liderleri Cumhurbaşkanı toplasın' dedi. İşte Bahçeli'nin konuşmasından satır başları: Türkiye şehitlerine sahip çıkmıştır. Hükümet bozguna uğramıştır. Yıkıma ayrılığa ve teröre çanak tutanlar bilmelidir ki, yatacakları yerde, kaçacakları delikte yoktur. Stratejik siyasal sosyal ve güvenlik eksenli kısa-orta vadede yapılacakları içeren önerilerimiz içinde OHAL önerimizin eleştirildi. Açılım çığırtkanları, ortak ağız geliştirerek, OHAL uygulamasının PKK’yı durdurmaya yetmediğini, öfkeleri artırdığını, uygulandığı yöreye baskı zulüm getirdiğini, dile getirmeye başlamışlardır. Biz bunların kimler olduğunu ifşa etmiştik. Mehmetçiği PKK’lılardan daha tehlikeli gören bu rezil zihniyetin nasıl bir maksadın arkasına gizlendiğini belirtmiştik. BAŞBAKAN AKIL VE AHLAK SORUNU YAŞIYOR Başbakan’ın geçtiğimiz günlerdeki açıklamaları, Başbakan’ın akıl ve ahlak sorunu yaşadığını göstermiştir. Başbakan Erdoğan, OHAL’in kendileri tarafından 2002’de kaldırıldığını, birilerini söz verildiği için İmralı canisinin asılmadığını, terörün sıfırlanmış olmasına yönelik sözlerin yalan olduğunu utanmadan söylemiştir. Yalan ve saptırma bununla da fren tutmamış, açılımdan geri adım atmak isteyenlerin teslimiyet politikası içinde olduğunu, tüm hükümetlerin terör karşısına geri adım attığını, ‘açılım terörü azdırdı’ şeklinde beyanlarını, terör örgütünün ağzından konuşmak olduğunu milletimizin gözünün içine baka baka açıklamıştır. Biz bu konuşmaların hangisini düzeltelim, bu sözlerin hangisine bakalım? OHAL uygulaması anayasal bir tedbirdir, geçmişte uygulanmıştır, gelecekte de uygulanabilir. “OHAL YASAL BİR UYGULAMADIR” Geçmişte OHAL uygulamasında yanlışlar olmuş olabilir, ama bu yanlışlar yöntemin yanlışlığını gösteremez. Olağan tedbirlerle önlenemeyecek gelişmeler karşısında, başka imkan kalmamışsa, milletin birliği ve beraberliği için OHAL uygulaması yasaldır. Devletin öncelikli görevi kişilerin yaşama haklarını korumaktır. Eğer bir yönetimin gücü veya niyeti olağan niyetlerle bunu sağlamaya imkan vermiyorsa, alınacak tedbirlerin de olağanüstü olması gereklidir. Ancak 7.5 yılın ardından Başbakan’ın Türkiye’sinde, terör olağan, huzur aranır hale gelmiştir. Yolsuzluk olağan, dürüstlük aranır hale gelmiştir. Teslimiyet olağan dik duruş aranır hale gelmiştir. Bugün OHAL’e karşı çıkanlar, işin gereği terörün icabı olarak görme yanlışlığına baştan düşmüş olanlardır. “EĞİLDİĞİN SİPERDE OHALE’E KARŞI DURACAKSIN” İtirazımız ve teklifimiz şudur. Bir yandan bizi Sivas’ın ötesinde olduğumuzu söyleyip, durduğu yerlerde kendince düellolara davet edeceksin, karanlık oyunlara çekmeye çalışacaksın. Sonra zırhlı araçlarla, polis ve asker ordusuyla yanan lastikler ve ıssız sokaklarda Başbakan olarak sindiğin yerde, eğildiğin siperde OHAL’e karşı duracaksın. Önerdiğimiz tedbirleri görmezden geleceksin, açılımı sürdüreceksin, bölücüye göz kırpacaksın, peşmergeyle kucaklaşacaksın, sonra da muhalefetten destek beklediğini utanmadan söyleyeceksin. Bir yandan terörün ve bölücülüğün kaynağının, okyanus ötesinde ve Irak’ın kuzeyinde aranması gerektiğini söylemimize katılmayacaksın, Kandil’e gitmekten korkacaksın, sonra şehit törenlerini eleştirerek, koruma sayını artırarak terörü önleyeceğini zannedeceksin. Partimizin açılımın yıkım getireceğine dair ikazlarına aldırmayacaksın, sonra gidip ekseninin kaymadığına dair başkentlere ikna ekipleri gönderecek, kendinde maçların devre aralarında görüşmeler yapacaksın. Bizi ve tekliflerimizi eleştirenlerin, kendilerine ait tek bir görüşleri varsa buyursunlar paylaşsınlar. Katılmasak da dinlemeye hazırız. “OHAL’E OY VERENLER ŞİMDİ KARŞI ÇIKIYOR” Önerimize tepki gösterenler arasında eskiden TBMM’de OHAL’in uzatılmasına oy verenlerde var. Bugün neden teröre hizmet ediyor olsun? Bu sorular için Başbakan’a tavsiyemiz, hükümet ortağı oldukları dönemde OHAL’e evet diyen mesai arkadaşlarına sormasıdır. Bizim terör ve bölücülükle ilgili tek tedbirimiz elbette ki OHAL değildir. Ancak bunun bütün şartları olgunlaşmıştır. Bunun olmasın için daha ne olması, hangi felaketlerin gerçekleşmesi gerekmektedir? “TERÖR SOKAKLARI BELEDİYELERİ ELE GEÇİRDİ” Öyle MGK bildirileriyle geçiştirilecek seviyeyi çoktan aşmıştır. Dün terör dağlardaydı, bugün bölücülük sokakları salonları belediyeleri ele geçirmiştir. Açılımda son noktayı koymak ve kanlı pazarlıkta yer almak için İmralı canisini ortak yapmak isteyenler ortaya çıkmıştır. Bölücü odaklar hükümetten aldıkları cüretle federasyon provaları yapmaya başlamışlardır. Bunca tehlike sağanak halde yağarken, Başbakan Erdoğan’ın tutuk hali kuşku vericidir. Terörü önlememek adına birilerine söz mü vermiştir? Barzani’yi incitmemek Kandil’e gitmemek için pazarlık mı yapmıştır? Milletimizi parçalamak için birilerine taahhüt mü etmiştir? “TERÖR HAFİFE ALINAMAZ” Cumhuriyeti de kamu düzenini toplumsal barışı korumak ve bunlara karşı çıkan, terör örgütü mensuplarıyla mücadele edecektir. Terör hafife alınacak, bahane bulunacak bir yol değildir. Böyle bir bakışın neden olduğu sonuçta ortadadır. Maalesef AKP yönetiminde ihanet de olağan hale gelmiştir. Artan terör eylemleri nedeniyle, Güneydoğu Anadolu bölgesindeki şehirleri de kapsayacak şekilde, 19 Temmuz 1987’den 30 Kasım 2002’den itibaren, 4’er aylık süreyle, 42 defa OHAL uygulandığı bilinmektedir. Tedbirlerin sonuç vermesiyle azalan terör eylemleri karşısında, yıllar içinde kademeli olarak kaldırılmıştır. Bu son kaldırma kararını TBMM’ye teklif eden partimizin de ortağı olduğu 57. cumhuriyet hükümetidir. Bu görüşmenin oturum tarihi 19 haziran 2002’dir. Son kalan iki ilde ise uzatılması için 57. cumhuriyet hükümetince karar alınmadıoğından 30 Kasım 2002 tarihinde, 58. hükümet tarihinde OHAL son bulmuştur. “2002’DEKİ ŞEHİT SAYISI 6’DIR” Başbakan’ın ‘OHAL’i biz kaldırdık’ sözü yalandır. Başbakan ne kadar inkar ederse etsin, gerekçesi ne olursa olsun, ortada olan gerçek teröre binlerce insan vermiş bir ülkeden, 2002’de sıfır denecek kadar az bir kayıpla iktidarı devralmasıdır. Başbakan’ın ‘Sıfır terör yalandır’ sözü ise külliyen yalandır. Biz askerlerimizi istatistik bilgi olarak asla göremeyiz. Onları yan gelip yatmakla suçlayamayız, kelle diyerek hakaret edemeyiz. 2002’de şehitlerimizin sayısı 6’dır. Bugün tek bir saldırı da 10 askerimizin şehit olması durumuyla karşılaştırılamaz. Başbakan bu açıklamasında da çuvallamıştır. 2002’de 160 olan olay sayısı, yalnızca geçen yıl 1300’e yaklaşmıştır. Hem olay hem şehidimiz arttıysa, nasıl açılım başarılı olmuştur? Hem korku büyümüşse hem eşkıya yolları tuttuysa nasıl oluyor da ülkemiz huzur içindedir. Hem sınır ötesinden saldırılar sürüyorsa, nasıl oluyor da ABD’ye mükemmel uyum işlemektedir? Başbakan’ın diğer bir iddiası ise, bölücü başının asılmaması konusunda birilerine söz verildiği iddialarıdır. Bizim bu iddiaları bilmemiz, cevabını bulmamız söz konusu değildir. MHP’nin hükümette olduğu tarihler 28 Mayıs 1999 ile 19 Kasım 2002 arasıdır. Partimizin hangi pazarlıkları yaptığı, birilerine söz vermiş olması tarihen mümkün değildir. Başbakan’a önerimiz. Ortaya konuşacağına, konuyu doğrudan araştırıp sorumlularına hesap sormasıdır. Partimiz hiçbir şekilde verilmiş cezayı ortadan kaldıran bir kararın arkasında olmamıştır, yalnızca infazın Başbakanlık’ta bekletilmesine izin vermiştir. Gerçekler tutanaklarla sabittir. MHP’nin hükümet ortağı olduğu dönemde terör savaş ve çok yakın savaş suçlarına ölüm cezası verileceği hükmü konulmuştur. Başbakan içine sindirse de sindirmese de, döneminde bölücülüğü zayıflatan bu tedbirdir. İdam cezası 3 Ağustos 2002’de kaldırılmıştır. Bu karara sadece partimiz ret oyu vermiş, buna karşılık diğer partililer ölüm cezasının kaldırılmasına onay vermişlerdir. “DESTEK VERMEYE HAZIRIZ” Eğer Başbakan, bebek katilinin asılmaması karşısında pazarlık iddia ediyorsa, bu işbirlikçileri arayacağı yer, idamın kaldırılması için evet oyu veren AKP kadrolarıdır. AKP grubu adına, 2 ağustos 2002 tarihlerinde, Meclis’te yaptığı konuşmada, asamadınız bundan sonra da asamayacaksınız diyen milletvekiline bu garantiyi kimden aldığını sormanız gerekmektedir. Başbakan, samimi bir pişmanlık duyuyor da, bu cani için verilmiş kararı uygulamak istiyorsa, MHP destek vermeye hazırdır haydi hodri meydan. “BAŞBAKAN’IN ÖNERİSİ PKK’NIN KARARIYLA AYNI” Başbakan’ın 1991 raporundaki ana dilde eğitim önerisi PKK kararlarıyla aynıdır. 2000 yılının şubat ayında, sözde 7. kongresini yapan PKK’nın, bebek katilinin önerdiği barış projesiyle, hükümetin demokratik açılım dedikleri yıkım kavramının tanım ve anlam uyuşması dikkat çekicidir. Bu zamanla PKK ve AKP arasında açılım kardeşliği doğmuştur. Türk milletine açık düşmanlığı bilinen bir caniyle, ‘Ne Mutlu Türk’üm’ sözünden tiksinen bir Başbakan’ın, Anayasa’mızdan bunu çıkarmak isteyenler, yıkım projesinin gerçek sahiplerini ortaya çıkarmıştır. Başbakan’a kimin diliyle konuştuğunu hatırlatmak istedim. Başbakan Erdoğan ve yol arkadaşları sandıkta çömelecekler, ama bir daha bellerini doğrultamayacaklar. Çöküşleri daim olacaklar.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.