Meteoroloji’nin haritasında korkutan görüntü!
Meteoroloji’nin haritasında korkutan görüntü! Olağanüstü ve çok şiddetli olabilir...
Erzurum Güncel- Meteoroloji Genel Müdürlüğü, son üç aylık ve 2020 Kasım ayı kuraklık durumu ile ilgili resmi internet sitesi üzerinden haritalar yayınlandı. Yayınlanan haritalara göre, Türkiye’nin önemli bir bölümünün yağış almadığı ve şiddetli kuraklık yaşandığı görüldü. Yağışların giderek azalması büyük bir kuraklık tehdidi oluştururken, uzmanlar da bu konu hakkında son dakika açıklamalarda bulundu. İşte Meteoroloji’nin yayınladığı korkutan kuraklık haritaları…
Sabah
Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün resmi internet sitesinden yayınladığı kuraklık haritaları korkuttu. Son yıllarda yağışların giderek azalması büyük bir kuraklık tehdidi oluştururken, paylaşılan verilerde de olağanüstü ve çok şiddetli kuraklık tehlikesi dikkat çekti. Uzmanlar, kuraklığın önüne geçebilmek için uyarılarda bulunurken, esas sorunun vahşi tarımsal sulama olduğunu belirtti.
OLAĞANÜSTÜ VE ÇOK ŞİDDETLİ KURAKLIK TEHLİKESİ
Yayınlanan haritalarda Türkiye'nin büyük bir bölümünün çok şiddetli kuraklık yaşadığı gözler önüne serildi.
İşte detaylar;
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Standart Yağış İndeksi (SPI - Standardized Precipitation Index) metoduna göre 2020 Eylül-Ekim-Kasım ayları meteorolojik kuraklık analizi ve Normalin Yüzdesi (PNI - Percent of Normal Index) metoduna göre, son üç aylık ve 2020 Kasım ayı meteorolojik kuraklık durumuna ilişkin haritalar yayımlandı.
Haritalarda, Türkiye'nin büyük bölümünün olağanüstü, çok şiddetli ve şiddetli kuraklık yaşadığı görülüyor. Küresel ısınma, tarımda yüzde 75-80'in üzerinde vahşi tarımsal sulama kullanımı, baraj-göletler, zirai ilaç kalıntıları, evsel ve sanayi atıklar nedeniyle kirletilmesi gibi nedenlerle tatlı su kaynakları ve göllerin hızla yok olduğu, son yıllardaki yağışların giderek azalmasıyla da büyük bir kuraklık tehdidi yaşandığı kaydedildi.
ÇÖLLEŞMEYLE İLGİLİ ADIMLAR SAĞLIKLI DEĞİL
Son üç aydaki verilere ilişkin değerlendirmede bulunan Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, iklim değişikliğinin etkilerinin yıllardır söylenegeldiğini belirterek, "Bizde de 70'li yıllardan itibaren erozyonla mücadelede olumlu adımlar atılmaya başlandı. Ama çölleşmeyle ilgili adımların sağlıklı atılabildiğini söylemek mümkün değil. Ne toplum olarak biz buna hazırlık yapabildik, ne de kamu öngörerek bu işle ilgili gerekli planları yapabildi" dedi.
TÜKETİM ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞMELİ
Özellikle gıda ürünlerine ulaşımda riskin arttığı bu dönemde Türkiye'de beklenenin çok altında yağış alındığının görüldüğüne dikkat çeken Çandır, "Bu anlamda gerek kamu, gerek yurttaşlar olarak daha duyarlı olmalı, suyumuzu daha dikkatli tüketmeliyiz. Belki de böyle bir durumda tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek, daha az suyla üretilen ürünleri üretmenin yollarını bulmalıyız" diye konuştu.
1 KİLO DOMATES İÇİN 184 LİTRE SU
Bazı ürünlerin üretimi için kullanılan su miktarlarıyla ilgili çarpıcı örnekler veren Ali Çandır, "1 kilo domates için 184 litre, 1 kilo havuç için 133 litre, 1 portakal (100 gr) için 50 litre, 1 elma (100 gr) için 70 litre, 1 kilo kırmızı et için 15 bin 455 litre (813 damacana), 1 hamburger (150 gr biftek) için 2 bin 325 litre, 1 kilo kahve için 21 bin litre, 1 fincan kahve (7 gr) için 140 litre suya gereksinim var. Bugün yediğimiz 1 kilo domates, sadece 1 kilo domatesten ibaret değil. 1 kilo domates yemek için 184 litre su tükettiğimizi unutmamalıyız ve israf etmememiz gerekiyor" dedi.
TASARRUFUN BİRİNCİ BASAMAĞI TARIMSAL SULAMA
Türkiye'deki suyun yüzde 75'inin tarımsal sulamada kullanıldığını, büyük bölümünün de vahşi sulama sistemleri olduğunu anlatan Çandır, "Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı 2021 yılı için sulama yatırımlarını önceledi. Bu olumlu bir gelişme. Bu anlamda bütün tarımsal alanlarda bireysel sulama yerine toplu sulama sistemlerinin organize edilmesi, tarımsal sulamada tasarrufun birinci basamağını oluşturacaktır" dedi.
REKOLTE KAYBINI YÜZDE 50-60'A YÜKSELTTİ
İklim değişikliğinin sadece su olarak görülmemesi gerektiğini de vurgulayan Çandır, "İklim nedeniyle verimlilik düşüşleri yaşanması riski de var. Özellikle kar yağışı ve soğuk olmadığı takdirde zararlılarla mücadelede de hayli zorlanabiliriz. Son üç ay düşük giden yağışın, rekolte tahminlerini de olumsuz etkileyeceği öngörülmektedir. Örneğin zeytinde rekolte tahminiz mayıs ayındaki çöl sıcakları nedeniyle yüzde 30 düşük olacakken, son üç ayda yağış olmaması rekoltedeki kaybı yüzde 50-60'a kadar yükseltti" dedi.
YÜZDE 80'İNDE METEOROLOJİK KURAKLIK
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici ise Meteoroloji'nin, birçok ülkeden çok daha başarılı sonuçlar veren bir kurum olduğunu söyledi. Dr. Erol Kesici, son üç aylık kuraklık haritalarına bakıldığında, Türkiye'de kuraklığın üç temel etkeninden biri olan iklimsel kuraklığın söz konusu olduğunu açıkladı. Türkiye'nin birçok yerinin, neredeyse yüzde 80'inin meteorolojik kuraklıkla karşı karşıya olduğunu kaydeden Dr. Kesici, ülkede son 60 yılda, 70'e yakın doğal gölün kuruduğunu söyledi.
HİDROLOJİK VE TARIMSAL KURAKLIK
Meteorolojik kuraklığa ek olarak Türkiye'de aşırı oranda hidrolojik ve tarımsal kuraklık yaşandığını belirten Dr. Kesici, "Bu üç kuraklık birbirine bağlı. Örneğin meteorolojik kuraklık olunca dünyanın en önemli doğal su kaynakları bulunan ülkemizde doğal göller, göletler ve nehirlerde suya artan taleple birlikte sularımız aşırı kullanımla azalmaktadır. Bunun yanında tarımda suyumuza göre bilimsel kurallar doğrultusunda üretim metotlarını uygulamamız gerekmektedir. Hidrolojik kuraklık göller, göletler ve derelerde suların azalmasına, ülkemizde yaşanmakta olan tarımsal kuraklığa neden olmaktadır" ifadelerini kullandı.
SUYUN DÖNGÜSÜ İLKESİ
Göl, gölet, dere, çay gibi kaynakların su seviyelerinin korunması ve bu kaynakların yüzde 80 oranında kullanımına neden olan tarımsal üretim metodundan vazgeçilmesi gerektiğini söyleyen Dr. Kesici, "Bilinçli tarım yapılarak bu kaynakların kurumasına engel olunursa, bu bölgelerde nemin artması, yağışın da artmasına neden olacaktır. Bu ilke çok basit bir suyun döngüsü veya suyun çevrimi ilkesidir. Birçok ülkede yer altı, yer üstü doğal su kaynaklarının kirletilmemesi, bilinçli kullanımı sonucu meteorolojik kuraklık önlenebilmektedir. Elbette ülkemizde de bütün dünyada olduğu gibi meteorolojik kuraklığa neden olan koşullardan bir tanesi de sera gazı oluşumu, küresel ısınma" diye konuştu.
TARIM ALANI VE MERALARDA YAPILAŞMA
Birçok tarım alanı ve doğal meranın yapıya açılmasının da suyun toprak tarafından tutulmasını engellediğini anlatan Dr. Kesici, "Suyu tutacak en önemli doğal yapılarımız çalılar, otlar, ağaçlardır. Sellerin önlenmesi de doğal olarak suyu depo eden dere, çay ve doğal göllerin kurutulmaması ve korunmasıdır. Küresel ısınma elbette dünyada olduğu gibi buna etki etmekteyse de bizim ülkemizde en önemli sorun dünyanın en zengin su kaynaklarına sahip olmamıza rağmen bu kaynaklarımızın ilkel tarımla yok edilmesidir" dedi.
ESAS SORUN, TARIMSAL SULAMA
Bazı insanların su tasarrufunu çeşmeyi açık bırakmamak, duş alırken veya diş fırçalarken daha az su kullanmak gibi örneklere bağladığını kaydeden Dr. Kesici, "Elbette bunlar önemlidir ve yapılmalıdır. Ancak esas sorun tarımsal sulama ve ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi ana şebekelerdeki su kaçakları kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken temel noktalardır. Çeşmeden kullandığımız su gelişen teknolojiye göre aç-kapa sistemiyle gayet güzel ayarlanabilirken, ne yazık ki ülkemizin birçok yerinde yüzde 80'e varan ve bu durumun giderek artacağını da belirtirsek, aşırı ve bilim dışı tarımsal sulamadan kaynaklanmaktadır. Bu derin su ve toprak kaybına neden olmaktadır" diye konuştu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.