Nevşin Mengü bilinmeyenleri anlattı: Burak Mengü'ye ne oldu?
Birgün gazetesi yazarı Nevşin Mengü bugünkü köşesinde, kardeşi Burak Mengü'nün gözaltına alınmasını ele alırken, olayın arkasında daha büyük bir resim olduğunu belirtti...
Erzurum Güncel- Gazeteci Nevşin Mengü, kardeşi olan Avukat Burak Mengü'nün polis kimliği gösterilmeden sivil ekiplerce gözaltına alındığını, daha sonra da dövülerek İstanbul Ümraniye’de boş bir araziye bırakıldığını iddia etmişti.
Burak Mengü'nün babası, eski CHP Milletvekili Şahin Mengü de Odatv'ye yaptığı açıklamada, oğlunun Dudullu’da bir arazide dövülüp serbest bırakıldığını belirtmişti.
"GALİBA BENİ ÖLDÜRECEKLER BU SEFER"
Birgün gazetesi yazarı Nevşin Mengü bugünkü köşesinde, bu konuyu ele alırken, olayın arkasında daha büyük bir resim olduğunu belirtti.
"Kardeşim Fetöcü değil, bu insanlarla gönül bağı olan birisi de değil. Muhtemelen 'suçu', yaptığı savunmalarda hükümet-FETÖ ilişkisini sorgulamak" diyen Mengü, birkaç ay önce de kardeşinin Vatan Emniyet'e götürüldüğünü belirtti. Mengü, kardeşinin bu olaydan sonra bir süre kan işediğini ve yürüyemediğini ifade etti.
Nevşin Mengü, son olayda ise, kardeşinin araçtayken, kendisine mesaj attığını belirterek, "Burak, davaları nedeniyle gerginliğe alışkın ama bu sefer farklı hissettiğini yazdı bana 'galiba beni öldürecekler bu sefer' diye mesaj attı" dedi. Mengü, "Ben hep Burak’ı sakinleştirmeye çalıştım. 'Vatan’a gitmiyoruz ikinci köprüden geçtik' deyince, hemen tweet atmamız gerektiğini söyledim. Olay sosyal medyaya taşınınca siyasilerin haberi oldu, milletvekilleri araya girdi" diye belirtti.
"Olay duyuldukça büyüdü, bana sorarsanız iyi ki de büyüdü" diyen Mengü, Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Tuna Coşkun'un da kendisini bizzat aradığını belirtti.
Aklına birçok sorunun geldiğini ifade eden Mengü, "Bu kadar kendine güvenen, gündüz gözüyle İstanbul’un merkezinden, hiçbir şeyden çekinmeden, bir avukatı alabilenler kimler? Bu kişiler sağda solda kendilerini polis olarak tanıtabilme, insanları darp etme cesaretini nasıl bulabiliyor? Bu kişiler polis içinde belli kişilere veya odaklara mı güveniyor" diye sordu.
Mengü'nün yazısı şu şekilde:
"İnsanın kendi başına gelen bir şeyin haberini yazması zor ama kimi detayları aktarmak için gerekli. Zira bu sefer bu yaşanan, sadece benim ve de kardeşimin başına gelen bir şey değil, arkasında daha büyük bir resim var.
Kardeşim Burak Mengü bir avukat. FETÖ suçlamasıyla yargılanan müvekkilleri var. Kardeşimin hayatında ne Fethullah Gülen’e ait bir konuşmayı dinlemişliği, ne de o gruba ait sohbetlerin birine katılmışlığı var. Milliyetçi çizgide siyasete yatkın ve seküler biri. Müvekkillerinin hepsinin, suçlu ya da suçsuz, adil yargılanma ve kendini savunma hakkı var. Kardeşim Fetöcü değil, bu insanlarla gönül bağı olan birisi de değil. Muhtemelen 'suçu', yaptığı savunmalarda hükümet-FETÖ ilişkisini sorgulamak. 15 Temmuz gecesine ait 'bazı adli tıp raporlarını' ısrarla talep etmek, 15 Temmuz’da hangi yazılı emrin askerlere iletildiğini sorgulamak.
Bundan birkaç ay önce, bir grup polis ya da polis olduğunu sanıyoruz diyelim, Burak’ı duruşma arasında, ifadenizi alacağız diyerek Silivri’den aldı; Vatan caddesindeki Emniyet Müdürlüğü’nde bir avukat görüşme odasına götürdü. Avukat görüşme odalarında kamera olmadığını hatırlatmış olayım. O odadan çıktıktan sonra Burak günlerce kan işedi, yürüyemedi. Sorgusuz sualsiz, hakkında bir gözaltı kararı vb. olmadan, bir grup, polis olduğunu sandığımız kişi tarafından darp edildi.
Burak, o dönem sessiz kalmayı tercih etti. ‘Olur böyle şeyler geçer, büyütmeyelim’ dedi. Ama bu son olay, yaşananların olup geçecek gibi olmadığını gösterdi. Burak cumartesi öğleden sonra bana 'eve geldiler' diye mesaj attı. Polis mi? diye sordum, 'evet' dedi. Burak’a bir tür rozet gibi bir şey göstermişler. Burası aslında bana sorarsanız ilginç, Burak’ın telefonunu almadılar. Hyundai Accent tipi bir arabaya bindirip yola koyuldular. Burak, davaları nedeniyle gerginliğe alışkın ama bu sefer farklı hissettiğini yazdı bana 'galiba beni öldürecekler bu sefer' diye mesaj attı. Ben hep Burak’ı sakinleştirmeye çalıştım. 'Vatan’a gitmiyoruz ikinci köprüden geçtik' deyince, hemen tweet atmamız gerektiğini söyledim. Olay sosyal medyaya taşınınca siyasilerin haberi oldu, milletvekilleri araya girdi, İstanbul Emniyet Müdürü’ne ulaşıldı. O sırada Burak bana mesaj attı 'tartakladılar attılar' diye. Dudullu civarlarında bırakmışlar. Sırtına kemerle birkaç kez vurmuşlar.
Olay duyuldukça büyüdü, bana sorarsanız iyi ki de büyüdü. Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Tuna Coşkun, beni de bizzat aradı, Burak hakkında bir gözaltı kararı olmadığını, bu kişilerin polis olamayacağını, belki de para koparmak peşinde olan bir grup olabileceğini söyledi. Burak’ın Gayrettepe’ye gelip şikâyetçi olmasının en doğrusu olduğunu söyledi. Burak, Tuna’nın dediği gibi yaptı.
Burak’ı 'almaya gelen' üç kişinin Burak’ı aldığı yerde UKOME kamerasının çalışmadığı ortaya çıktı. Bırakıldığı yer UKOME kameralarının kör noktasına denk gelmiş. Burak’ı alan araç, İstanbul’u adım adım takip edebilen kameralarda bulunamadı. Buna rağmen Burak ifadesini verdi, şikâyetçi oldu.
Önemli mi diye sorsanız, şu anda benim için hiç değil. Kardeşim şu anda sağ ve belki bu olay bir çetenin şimdi olmasa da ileride ortaya çıkmasına vesile olacak.
Burak sonuçta bir avukat, hem de ceza avukatı, nasıl uyduruk bir rozete kandı anlamadım, onu sordum. 'evet o rozet tipi şeyler her yerde satılıyor biliyorum ama inan 'polisim, hakkınızda gözaltı kararı var' diyen üç kişi gelince herkes tıpış tıpış o arabaya biner' dedi. Ve bir de şöyle bir detayı anlattı. Normalde, polise gözaltı kararını tebliğ eden belgeyi sorma hakkınız var, ancak uygulamada hızlı olsun diye polis belgeyi yanında taşımayabiliyor ve size karakolda ibraz edebileceğini söylüyor. Burak ‘yine öyle olduğunu düşündüm’ dedi.
Benim aklıma gelen pek çok soru var, bu kadar kendine güvenen, gündüz gözüyle İstanbul’un merkezinden, hiçbir şeyden çekinmeden, bir avukatı alabilenler kimler? Bu kişiler sağda solda kendilerini polis olarak tanıtabilme, insanları darp etme cesaretini nasıl bulabiliyor? Bu kişiler polis içinde belli kişilere veya odaklara mı güveniyor?
İlk olayda Burak’ı Vatan Emniyet’te darp eden polis -ya da her neyselerse- kişiler kimler? Hükümetin, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bu çetelere ilişkin bilgisi var mı? Var ise bir önlem almayı düşünmüyor mu?"
Dansçı metrelerce yükseklikten düşerek öldü!
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.