“Öğrencilerimizin alacakları başarıda büyük pay sahibi olan fedakar tüm öğretmenlerimizi ve evlatlarını büyük sıkıntılar içerisinde en iyi şekilde yetiştiren, bunun için bin bir türlü sıkıntılara katlanan anne ve babalarını şimdiden kutluyoruz” diyen ikinci yaptığı açıklamada şunları kaydetti; “Öğrencilerimizin katıldığı sınavda diğer öğrencilere göre avantajlı olmasını sağlayan, dikkatini odaklama, odaklanmış dikkati sınav sonuna kadar sürdürebilme ve sınav heyecanını kontrol edebilme yeteneğidir. Adayların 'sınav öncesi hiçbir şey hatırlamıyorum' diye düşünmelerinin normal olduğunu bu konuda endişe etmelerine gerek yok. İyi hazırlanan bir aday sınavda gerekli olan şeyi hatırlar. Türkiye de sınavlar da bilgiye dayalı, ezberci bir anlayışla hazırlandığı için öğrencilerin A ve E şıkları arasında sıkıştığını görmekteyiz. Sınav merkezli, ezberci eğitim sisteminden kurtulmadığımız müddetçe daha ilkokuldan itibaren kabiliyetleri tespit edip buna göre yönlendirme yapıp düşünen, sorgulayan, akleden, fikir yürüten, çözüm üreten, yeteneklerini geliştiren bir nesil yetiştirmedikçe sorunlar ve kaygılar devam edecektir. Öğrencilerin kabiliyetlerine göre bir üniversitede değil de sadece 3 saat süren üniversite sınavlarda aldıkları puanlarla bölümlere yerleştirilmesi yanlışından da dönülmelidir. Okullarımızı gerçek eğitim yapılan arif insanlar, nitelikli bireyler yetiştiren yerler haline getirmeliyiz. Netlerle, notlarla bilgiler kontrol edilebilir. Ama duygular ve düşünceler kontrol edilemez. MEB’in uyguladığı yeni müfredat ile öğrencilerin elde etmesi beklenen kazanımlar, sınavlarda sorulan sorularla örtüşmemekte ve öğretmenler yeni müfredata rağmen, hala öğrencileri sınavlara hazırlamak zorunda olduklarından ikilem yaşamaktadırlar. Bir yanda öğrencilerin pratik yaparak öğrenmesini, bilgiyi araştırarak, ona ulaşmasını öngören bir sistem, diğer yanda ise, hala öğrencileri ezberciliğe iten bir sınav sistemi bulunmaktadır. Öğretmenlerin başarıları da, öğrencilerinin bu sınavlarda doğru cevapladıkları soru sayısına bağlı olduğundan, öğrencilerini pratik bilgilerle hayata hazırlama yerine, sınava hazırlamayı tercih etmektedirler” diye konuştu. Bir milyon 500 bin kişiyle sınav testi yapıldığını fakat yalnız yüzde 15'i, kazanılan puana göre üniversiteye giriş yapabildiğini dile getiren İkinci, “Bir milyon 300 bin kişi ise, okumak istese de üniversiteye alınmıyor. Ne yazık ki, Türkiye'de bir üniversitenin kapısından içeri girip "Ben burada okumak istiyorum" diyemiyorsunuz. Girseniz bile, eğitim gördüğünüz alan ve kazandığınız beceriler, iş dünyasının güncel beklentilerini karşılamaya yetmiyor. Tüm bu unsurların toplamında, Türkiye "diplomalı işşizler ordusu" diye adlandırılıyor. Binlerce mezun iş bekliyor. MEB in bu konularda milli çözümler üretmesi gerekiyor. 24 Mart 2013 Pazar günü saat 10.00'da başlayacak olan Türkiye genelinde ve Erzurum da yapılacak sınavların huzur içinde gerçekleşmesini ve gürültü kirliliğinin önlenmesi için tedbirlerin gerekli kurumlar ve halkımız tarafından alınması en büyük dileğimizdir. Sınava girecek tüm öğrencilerimize başarılar diliyor devletine, milletine, ailesine hayırlı evlatlar olarak yetişmelerini bekliyoruz.” Şeklinde konuştu.