Özal'ın Adlî Tıp raporu!
Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümü nedeni tekrar tartışma konusu oldu.
Erzurum Güncel
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘özal zehirlendi’ sözleri Adli Tıp raporunu yeniden tartışmaya açarken, şüpheli ölümle ilgili soruşturma cephesinde de önemli bir gelişme yaşandı.
PEK çOK ŞEY GöZ ARDI EDİLMİŞ
‘Zehir var, zehirlenme yok.’ diyen Adli Tıp raporunu mercek altına alan Ankara Cumhuriyet Savcılığı, bunun için bağımsız bir bilirkişi heyetini görevlendirdi. Uzman heyet, özal’ın naaşından alınan doku örneklerinde kadmiyum zehrinin 18,15 ppm çıkmasına rağmen söz konusu verinin Aralık 2012 tarihli Adli Tıp raporunda dikkate alınmadığını belirtti. Zehrin, normal değerlerin üstünde olduğunu gösteren bu testin görmezden gelindiği, kadmiyumun 1 ppm’nin altında çıktığı bir başka verinin esas alındığı tespit edildi. Uzmanlar, naaşın altındaki çamurda bulunan DDE miktarının (tarım zehrinin parçalanmış hali) mezarın diğer bölgelerindeki DDE miktarından 50 kat fazla olduğu bilgisinin de göz ardı edildiğini belirledi. Diğer bir önemli tespit ise raporun ham analizlerinde görülen hekzaklorobenzen (HCB) isimli zehrin sonuç kısmında yer almaması oldu. Heyet, bu kritik verilere ve özal’ın vücudunda birden fazla zehir bulunmasına raporda yer verilmemesine dikkat çekti.
Hazırlanan raporda ciddi bir eleştiri de analizlerin kadmiyumda ani zehirlenmeleri gösterecek böbrek analizlerinin yapılmasına geldi. Normalde kadmiyum zehirlenmesinde kronik maruz kalma kemikte kendini gösterirken, akut (ani) zehirlenmelere böbrekten bakılması gerekiyor. Fakat bu analizler Adli Tıp incelemelerinde yapılmadığı aktarılıyor. Kadmiyum böbreklerde biriken ve kan kimyasını da bozan ağır bir metal olarak biliniyor.
SONUCA GİRMEYEN İKİ ZEHİR VAR
Dışarıdan bilirkişilerin yaptığı çalışmada kimyasal analizlerde tespit edildiği halde raporun sonuç kısmına girmeyen iki zehre daha dikkat çekildi. Hekzaklorobenzen (HCB) ve hexabromobenzene (HBB) isimli zehirlerin varlığına vurgu yapılmaması, bunlara ilişkin detaylı çalışma yapılmaması da eleştirildi. Savcılığın isteği üzerine raporun tümü ve eklerini inceleyen ekip, özellikle HCB oranının normalin çok üzerinde olduğunu tespit etti. Fakat bunun miktar tayininin ve açıklamasının raporun sonuç kısmında yer almaması eksiklik olarak görüldü. Aslında HCB söz konusu Adli Tıp Kurumu raporunun sonuç kısmında sadece bir cümle ile geçiyor. Kurul, Adli Tıp Kimya İhtisas Dairesi Toksikoloji Şubesi raporuna atıfta bulunarak, ‘arama sonuçlarında DDE’nin ve yine bir pestisit olan HCB’nin maddelerine rastlanıldığının belirtildiği’ şeklinde aktarılıyor.
ZEHİR TOPRAKTA MI? NAAŞTA MI?
Savcılığın talebiyle Adli Tıp Kurumu raporunu inceleyen bağımsız bilirkişiler, özal’ın naaşının bulunduğu mezarın etrafından alınan farklı toprak numunelerinde belirlenen değişik DDE zehri miktarlarının iyi yorumlanmadığı görüşünde. İncelemelere göre, özal’ın mezarın yan duvarlarında DDE oranı 0,8823 ppm (zehir miktarı) değerindeyken bu mezarın tam altındaki noktada 49 ppm’ye çıkıyor. Kısaca yaklaşık 49 kat daha fazla. Bu da gösteriyor ki özal’ın naaşındaki zehir topraktan değil bizzat naaşında vardı ve yıllar içinde naaşının oturduğu taban kısmında birikti. Uzmanların görüşüne göre, eğer zehir toprakta olsa idi mezarın her bölgesinde miktarı aynı ya da benzer olurdu. Rapora göre, yağan yağmur ve toprağın emdiği su düşünüldüğünde zehir miktarı yıllar boyunca azalma göstermiş olmalı. Tartışmalı Adli Tıp Kurumu’nun raporunda, özal’ın vücudunda yapılan incelemede zehir tespit edildiği aktarılıyor, ancak, özal’ın ‘dışarıdan bir müdahaleyle zehirlendiğine dair bir bulguya rastlanmadığı’ ifade ediliyordu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.