Partilerin altı kaynıyor!
Seçmenler mutsuz partilerin altı kaynıyor... Satır arası...
Erzurum Güncel- Son zamanlarda siyasetin dilindeki sertleşme ve Meclis'teki gergin ortam, Türkiye'nin seçim atmosferine girdiğini gösteriyor. Önümüzde yerel, genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri olmak üzere üç kritik seçim var. Bu arada başkanlık veya yarı başkanlık sistemi tartışmalarının da yeniden alevlenmesini bekleyebiliriz. Hem şu andaki siyasi durumu anlamak hem de önümüzdeki bu çetrefilli döneme ilişkin ipuçları edinebilmek için, siyaset okumalarına güvendiğim isimlerle konuştum. İlk olarak Türkiye'nin önemli siyasi analistlerinden A&G Araştırma Şirketi'nin sahibi Adil Gür'ün yorumlarına yer veriyoruz. Yarın KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır'ın görüşlerini okuyabilirsiniz. Üçüncü ve son bölümde ise Piar Gallup Araştırma Şirketi'nin kurucusu ve CHP eski Milletvekili Bülent Tanla ile yaptığım söyleşiyi yayınlayacağız. Her üç söyleşi de farklı konularda ufuk açıcı değerlendirmeler içeriyor. Seçmenler mutsuz partilerin altı kaynıyor Kararsız seçmenlerin oranının giderek arttığına işaret eden Adil Gür, 'Her partinin altında yavaş yavaş odun ateşiyle kaynayan, memnuniyetsiz bir grup var. Bir gün mevcut siyasi partilerden mutsuz olanları kapsayacak yeni bir kadro partisi gelebilir' diyor. Son birkaç yılda Kürtlerin taleplerinin farklılaştığını belirten Gür'e göre 'Bu talepleri hiçbir iktidarın karşılayabilmesi mümkün değil. Karşılama yolunda adım attığı an siyaseten bittiği gündür' Şenay YILDIZ/ senay.yildiz@aksam.com.tr Araştırmacı ve siyasi analist Adil Gür , güncel siyasi gündemi AKŞAM'a yorumladı. Gür'ün yorumları çok konuşulacak türden... l 12 Haziran Referandumu'nun ardından siyasette gerilimin yükseldiği değerlendirmeleri arttı. Bu durumun seçmende bir yansıması var mı? Siyasette gerilim olduğu doğru ama bugüne mahsus bir şey değil ve seçim süreçlerinde bu hep daha sertleşir. Özal ile Demirel, Çiller ile Mesut Yılmaz da birbirlerine neler söyledi. Fakat liderlerde yıllarca devam eden bu sert üslup ve gerilim seçmene yansıdı, seçmendeki siyasi kutuplaşma arttı. Bugün “Oyumu CHP'ye vereceğim' diyenlerin yaklaşık yüzde 70'i 'ağzıyla kuş tutsa asla AK Parti'ye oy vermem', 'AK Parti'ye oy vereceğim' diyenlerin yüzde 60-70'i 'asla CHP'ye oy vermem' diyor. Seçmen düzeyinde siyasi kutuplaşma artmış durumda. Siyasetçiler, bunun ardına sığınıyor. l Nasıl oluyor bu sığınma? Siyasi kutuplaşma, parti liderlerinin işine geliyor. Çünkü insanlar düşünmeden, kafa yormadan, politikalara, çözüm önerilerine bakmadan biat kültürüyle parti taraftarı oluyor. Bunlar konuşulmasa, eğitim, sağlık, ekonomi, kültür gibi temel sorunları konuşacağız. Onun için tüm siyasetçiler buna alet oluyor. Araştırmalara göre, halk siyasetteki sert üslubu tasvip etmiyor. Türk halkı kavga seyretmeyi sever ama kavga edenleri sevmez. KARARSIZLAR ARTIYOR l Peki ya alternatifi olsa... Bundan 6 ay, 1 yıl önce seçmenin yüzde 80-85'i kararlı bir şekilde parti ismi söylerdi ve kararsızların oranı yüzde 10-15 civarındaydı. Bugünse kararsızların oranı yüzde 25-30'lara çıkmış. Dolayısıyla -BDP hariç- her parti oy kaybediyor ve Türkiye'de kararsızların oranı artıyor. Bugün terör ve şehit cenazelerinden rahatsız olduğu için AK Parti tabanında partisinden memnun olmayanlar var. CHP'nin yeni politikalarından rahatsız olan klasik CHP tabanı var. MHP'de değişim isteyen farklı bir taban var. Dolayısıyla her partinin altında yavaş yavaş odun ateşiyle kaynayan bir grup var. Siyasi partiler şayet buna bir çözüm üretmezlerse, günün birinde memnun olmayanları bir araya toplayacak yeni bir siyasi parti ortaya çıkar. Ben bu yeni yapının bir lider partisi olacağını düşünmüyorum. Türkiye'nin dış politikasını iyi bilen, terör meselesini çözebilecek, ekonomide geçmiş deneyimleri, projeleri, çözümleri olan bir takım insanların bir araya gelerek oluşturabileceği bir kadro hareketi olacağını zannediyorum. BDP'NİN BARAJ SORUNU OLMAZ l BDP'yi daha çok ideolojik temelli oy aldığı için mi ayırdınız? Evet, BDP tamamen Kürt milliyetçiliği üzerine oy alıyor ve son 1 yılda bu manada en karlı parti. Böyle devam ederse BDP'nin bir dahaki seçimlerde baraj problemi olmayacaktır. l Kürt meselesinde 2 yıl önce açılımı konuşurken şimdi güvenlik politikalarını konuşuyoruz. İktidarın bu yaklaşımı seçmen algısında bir değişiklik yaratıyor mu? Geçtiğimiz yıl Kürt sorunu konusunda çok büyük bir örneklemle yaptığımız araştırmanın sonucunda şunu gördüm: Bundan 2-3 yıl önce Kürtlerin talepleri seçmeli Kürtçe ders, köyüme, kasabama, çocuğuma Kürtçe isim, mahkeme ve hastanelerde Kürtçe konuşabilmek, Kürtçe hizmet alabilmek vs idi. Habur'dan önce yapılan araştırmalarda bu ülkede yaşayan Kürtlerin yüzde 55'i 'özerklik' istiyordu. Uzun lafın kısası, Kürt sorununun çözümüyle ilgili talepler farklılaştı. Bu talepleri hiçbir iktidarın karşılayabilmesi mümkün değil. Karşılama yolunda adım attığı an siyaseten bittiği gündür. l Farklılaşmayı neye bağlıyorsunuz? Birincisi BDP'nin söylemleri, ikincisi ve belki daha da önemlisi çevremizdeki, Türkiye dışındaki Kürt hareketleri. Yani Kuzey Irak'ta resmen fiili bir Kürt devletinin kurulması, son dönemde Suriye'nin kuzeyinde PKK'nın bazı bölgeleri ele geçirmiş olması... Bundan belki 5–10 yıl önce bu iş hayalmiş gibi görünüyordu ama şimdi Türkiye'nin sınırlarının dışında gelişen olaylar da bu ülkede yaşayan milliyetçi Kürt vatandaşların taleplerinin daha keskinleşmesine neden oldu. CHP'NİN ALGI VE GÜVEN SORUNU VAR l CHP, Kılıçdaroğlu süreciyle birlikte nasıl gidiyor? CHP'de bir değişim süreci yaşandı ve yıllardır alışık olduğumuz üslup terk edildi. Bundan tabanın bir bölümü ve bazı milletvekilleri rahatsız. Yıllardır CHP'yle ilgili “Bu adamların söyleyecek bir şeyi yok' eleştirisi yapılırdı. CHP'nin bugün söyleyecek çok sözü var ama algı ve güven olmak üzere iki temel problemi var. CHP ne söylerse söylesin, kamuoyuna bir şekilde farklı yansıyor. O nedenle Kemal Kılıçdaroğlu'nun ve CHP yönetiminin vakit kaybetmeden etraflarındaki bazı kişileri değiştirip; profesyonel adamlarla çalışması şart. Bu algı yönetimini iyi yapmadığınız takdirde halk size güvenmiyor. Mesela CHP'nin Aile Sigortası toplumu heyecanlandıran, karşılığı olan bir projeydi ama partinin genel başkan yardımcıları, ekonomistleri bile halka 8-9 milyar gibi önemsiz bir paranın kaynağını anlatamadı, ikna edemediler. İşte bu gibi algı sorunları bir müddet sonra güven bunalımına yol açıyor. MHP politika üretmiyor l MHP'yi nasıl görüyorsunuz? MHP, hem AKP'ye hem CHP'ye yakın bir parti. İki tip seçmen var içinde. MHP'nin Orta Anadolu'daki seçmeniyle Ege veya Akdeniz'deki seçmeni aynı dünya görüşüne sahip insanlar değil. Onun için MHP, CHP'ye yaklaştığında seçmeninin bir bölümünü; AKP'ye yaklaştığında başka bir bölümünü kaybediyor. Bence MHP'nin görevi ne AKP'ye ne CHP'ye zaman zaman koltuk değneği olmak değil; kendi ayakları üzerinde durmak olmalıdır. MHP tabanından ciddi biçimde yükselen politika eksikliği şikayeti var. Artık ibadet aleni eğlence ise gizli l Toplumda muhafazakarlık artıyor mu? İnsan kendini muhafazakar olarak tarif edebilir. Kavram kargaşasına düşmemek için belirteyim, biz burada dindar muhafazakarlıktan bahsediyoruz. Bunu ölçmek için insanlara düzenli ibadet alışkanlarıyla ilgili sorular soruyoruz. Gördüğümüz şu: Türkiye'de oruç tutan, namaz kılan, örtünenlerin sayısı azalıyor. Son 10 yılda AK Parti iktidarıyla beraber milli gelirimizin 2 binden 10 bin dolara çıktığı söyleniyor. Parasal olarak bu ekonomik büyüme muhafazakarlığın azalmasına neden oluyor. l Kapitalizm muhafazakarlığa ters mi? Aynen öyle. Para insanı esnetiyor. Adam önce yaşam tarzını, arabasını değişiyor. Sonra eşini değiştiriyor, sevgili buluyor, namazı bırakıyor. AK Parti iktidarıyla beraber bir muhafazakarlık tartışmasıdır gidiyor. Türkiye'de görünür muhafazakarlık artıyor. Eskiden insanlar ibadetini evde, günahını dışarıda işliyordu. İçkisini dışarıda içiyor, dışarıda eğleniyor, evde de namazını gizlice kılıyordu. Şimdi ibadet aleni yapılıyor, öbürü gizli yapılıyor. Kabak çiçeği gibi açılmaya adaylar l Neden peki böyle oluyor? İnsanlar gerçek kimliklerini mi saklıyor? Bir tabaka var ki, 'Muhafazakar bir iktidar var. Ben de nimetlerinden faydalanmalıyım' diyor. Gerçek manada muhafazakar dindar insanları tenzih ederek söylüyorum ama bugün bu ülkede gusül abdesti almasını bilmeyen muhafazakarlar var! Bu ikisini birbirine karıştırmamak lazım. Çünkü bunlar Türkiye'de olası bir iktidar değişikliğinde her an kabak çiçeği gibi açılmaya adaylar. Baskanlık Sistemi'nin kablolarını dösüyoruz l Yerel yönetimlerle ilgili değişiklik tasarısını nasıl okuyorsunuz? Seçimleri etkiler mi bu haliyle? Yerel yönetimler yasa tasarısı Türkiye genelindeki oy oranı bakımından hiçbir şey değiştirmez, etkisi sıfır olur. Fakat bazı belediyeler el değiştirecektir doğal olarak. Ama muhalefetin “AKP kendi menfaatine olduğu için belediyelerin sınırlarını yeniden düzenliyor' eleştirilerini haksız buluyorum. Bugün Türkiye'de büyük şehirlerden değil; bütün şehirlerden söz ediyoruz. Bunun pilot uygulaması Kocaeli'nde yapıldı. Sonuçlarından halk memnun olmasaydı 2023-2071 hesapları olan bir siyasi partinin göz göre göre kendini ateşe atması mantıksızlık olurdu herhalde. O nedenle bütün şehir yasa tasarısını ben başkanlık ve yarı başkanlık sistemiyle daha fazla örtüştürüyorum. Geniş yetkili yerel yönetimler, güçlü yerel yönetim modeli o sisteme daha uygun. l Bu tasarıyla başkanlık veya yarı başkanlık sisteminin altyapısı oluşturuluyor yani... Yapanların niyeti budur, değildir, onlara sormak lazım. Ama ben ilk çıktığı günden bugüne başkanlık ve yarı başkanlık sisteminin kablolarını döşüyoruz diye düşündüm. l Meclis'teki 8 fire olayını nasıl yorumluyorsunuz? Eğer AK Parti ve MHP içerisinde 35 kişilik bir fire olsaydı 'Bir kazan kaldırma var' diyebilirdik. Fakat 360 adamın içerisinde 8 kişi farklı oy kullanabilir, çok önemli bir sayı değil bence. l Bu tür fireler artacak diye düşünüyor musunuz? İleride giderek görüş ayrılıkları artacaktır; fireler artabilir, o fikre katılırım. Bir sonraki milletvekili genel seçimlerinde AK Parti'den aday olamayacak 70 küsur milletvekili var. Başbakan'ın; Cumhurbaşkanı, başkan, yarı başkan olma arzusunu herkes biliyor. AK Parti bugün Milli Görüş'ün, cemaatlerin, liberallerin, hatta sosyal demokratların, milliyetçilerin oluşturduğu büyük bir koalisyon ve Başbakan bunların hepsini bir arada tutan çekim gücü, yüksek bir mıknatıs gibi. O geri çekildiği takdirde neler yaşanabileceğini kestirebilmek zor değil. Ben yerel seçimlerle birlikte siyasi partilerdeki kazanların fokur fokur kaynayacağını düşünüyorum.Akşam
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.