Peki, Erzurumlu ne istiyor!...
Eskiler Erzurum'a "dev memleketi" derlermiş… Şimdilerde ise yapılan hiç bir şey beğenilmiyor. Yapılanlar görülmüyor. İşte usta gazeteci Mehmet Şener, Erzurum’un manzarasını yazdı…
Erzurum Güncel- İşte o yazı... Manzara bu… Seçimlere iki haftadan az bir zaman kaldı; başta adaylar olmak üzere partiler kıran kırana bir mücadele veriyor. Sonuç ne olur elbette bilinmez ama bugün için seçim atmosferinin hiç de iyi geçmediğini söylemek mümkün… Sokak, siyah’la beyaz arasında… Aradaki başka renkler neredeyse yok sayılıyor! Oysa siyasette izafi, bilim de… Şu günlerde acayip tartışmalara tanık oluyoruz. Herkes uzman, herkes siyaset kuramcısı! Ne garip değil mi? İflah olmaz müştekilerin safına bir de müzmin şüpheciler katılınca manzaranın tadına doyum olmuyor! Kim ne yaparsa yapsın beğenmiyorlar; kim ne kadar iyi niyetli olursa olsun, her adımdan şüphe ediyorlar, her olaya septik bir bakışla yaklaşıyorlar. Sonra da aynı koroda aynı ortak nakaratı seslendiriyorlar:"Erzurum mahvoldu, Erzurum bitti" Neyse ki, eskiye göre sayıları çok değil ve de eskisi gibi dominant değiller... Yoksa çekilir olmazlardı. Aslında ne istediklerini tam olarak bilmiyorlar. Kendilerini, "her şeye itiraz et" moduna programlamışlar, yaşayıp gidiyorlar. Bir süre önce yazmıştık, "Özer Ayık başardı: 2012 Dünya Gençler Kayak Şampiyonası Erzurum'un" Tıpkı bugün olduğu gibi, olumlu gelişmeden rahatsız olanlar o yazımıza da, aşırı sert eleştiriler de bulunmuşlardı. Ama bugün görüyoruz ki, o yarışmalardan nemalanmak isteyenler sıraya girmiş durumda! Olsun, herkes para kazansın, herkes varlıklı olsun; lakin dürüst ve namuslu olmak kaydıyla… Bu şehirde kimi adamlar arızalı… Çünkü; beğenmiyorlar ve her şeyden kuşku duyuyorlar. Zaten 2011'i hiç ciddiye almamışlardı ki, 2012'yi önemsesinler. Açıkça yazmışlar: "Bunlar lüzumsuz şeyler, siz fabrikadan haber verin" Keşke vaktimiz ve yerimiz imkan verseydi de, bu arkadaşlara niçin yanlış yolda olduklarını anlatabilseydik hatta bu kafayla gitmeleri halinde, neden bir baltaya sahip olamayacaklarını gösterebilseydik... Gerçi biz ne anlatırsak anlatalım, hangi gerçeği gösterirsek gösterelim, ön yargı girdabında debelenip duran o tipleri ikna etmemiz mümkün değil. O kafasında yargılamış ve hükmünü vermiş: "Erzurum sadece ve sadece fabrikayla kalkınır" Sorsanız ki, nasıl bir fabrika istiyorsun ve bu fabrikada nelerin üretilmesi gerektiğini düşünüyorsun? Emin olunuz ki, cevapları yoktur. Ama illa da istiyoruz, diyorlar... -Ne istiyorsun? -Fabrika! Fabrika yerine; sana hayvancılık, kış turizmi, hizmet sektörü, sağlık ve eğitim merkezi versek olur mu? -Hayır; olmaz… İlla da fabrika istiyoruz! Siz ne verirseniz verin, adamların dekoderleri sadece "fabrika"yı çekiyor! Bilmeyen de zanneder ki, fabrikalar şehrinde doğup, fabrikalar şehrinde yaşamışlar… Yahu etmeyin eylemeyin, biz bu şehrin cemaziyülevvelini de biliriz. Dün kaç tane fabrika vardıysa, bugün de onlar var... Şeker, kombina, çimento, yem ve un fabrikaları... Başka? Biz hatırlamıyoruz, hele siz şu Erzurum'un fabrikalar zincirini bir sayıp dökün de, biz de öğrenelim... Kaç fabrikamız kapandı, bu fabrikalardan ötürü kaç bin kişi işsiz kaldı? Merhamet... Bilmiyoruz, acaba birileri gelip Erzurum'a fabrika kurmak istedi de, kimse onlara mani mi oldu? Sevgili dostum Kayak Federasyonu Başkanı Özer Ayık, haklı bir sevinç ve coşkuyla "2012 Dünya Gençler Şampiyonası Erzurum'un oldu" derken, ne fabrika kurmak isteyenlere engel çıkarmış oldu, ne de bu şehrin kalkınıp gelişmesinin önüne geçti... Keşke sorumluluk mevkiinde bulunan herkes Özer'in onda biri kadar bu şehre bir katkı sunsa ve O'nun yarısı kadar bu şehir için kaygı duysa... Söyler misiniz Allah aşkınıza; ne demektir, "2012 hikayedir, fasa fisodur?" Nasıl bir anlayış ve izandır bu böyle? Yapılan bu tesisler boş kalsaydı, kapılarına kilit vurulup ardiye haline getirilse daha mı iyi olacaktı? Olsun... Nasıl ki, adına "sanayi bölgesi" denilen organize sanayi bölgesi vaktiyle depo haline geldiği halde kimse bundan rahatsızlık duymamışsa, spor tesislerinin bomboş kalması da bunların umurunda olmayacaktı. Bereket, şehir bunların tekelinde değil ve bereket şehirde halen aklıselim çoğunlukta... Çağrı merkezini beğenmiyorlar, sağlık yatırımlarını yok sayıyorlar, kış turizmini tu kaka ilan ediyorlar, üniversiteyi zaten görmüyorlar, hayvancılığı ise "köylü işi" olarak gördüklerinden, tenezzül edip meşgul olmuyorlar... İlla da fabrika olacak! Hoş fabrikayı da bilmiyorlar, üretimi de, ülke şartlarını da... Eleştiriye ve farklı görüşe saygı duyuyoruz. Yeter ki, bir şey söylüyor olsun ve akla uygun bir yanı bulunsun... Eskiler Erzurum'a "dev memleketi" derlermiş… Önceleri bu yakıştırmayı, iklim ve rakıma bağlardım... Neden sonra öğrendim ki, "dev"den murat, o masal yaratığı değilmiş... Dev'den kasıt; soyları az da olsa bugün de devam eden, ön yargılılar, iflah olmaz muhalifler ve şifa bulmaz kuşkucularmış... Siz zannediyor musunuz ki, fabrika kurarsanız bu kişiler "tamam, işte budur" diyecekler? Hayır... O zaman da ya fabrikanın bacasını ya da üretimini beğenmeyecekler... Dedik ya, şifa bulmaz müştekidir bunlar... Ne diyelim Allah iyi etsin.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.