1. YAZARLAR

  2. Mehmet ŞENER

  3. Reyhani'yi anarken Kudüs'ü düşünmek...
Mehmet ŞENER

Mehmet ŞENER

Yazarın Tüm Yazıları >

Reyhani'yi anarken Kudüs'ü düşünmek...

A+A-

ÇIRAK ARANIYOR

 

Elim sanata düşer usta

Dilim küfre, yüreğim acıya

Ölüm hep bana

Bana mı düşer usta?

 

Sevda ne yana düşer usta

Hicran ne yana

Yalnızlık hep bana

Bana mı düşer usta?

 

Gurbet ne yana düşer usta

Sıla ne yana

Hasret hep bana

Bana mı düşer usta?

 

Bu dizelerin şairi, Erzurumlu bir hemşehrimizdir. 

Şair Refik Durbaş... 

O da her ehli vicdan gibi haksızlık karşısında vicdanının sesini haykıran bir insan... Yani iklimi sert bu toprakların çocuklarından biraz Nef'i'dir, bi hayli Ziya Paşa'dır, Emrah'tır da aynı zamanda, ama aslında tam olarak Reyhani'dir.

Bu toprakların hakiki ozanları, bu toprakların hicranını kaleme almış ve bu toprakların sevdasını yazmıştır.

Bir de müteşairlerimiz vardır ki, Allah ocağımızdan bucağımızdan ırak kılsın onları... Hepsi birer hacı yatmazdır, eyyamcıdır ve üç para karşılığında en iğrenç bir adama dahi medhüsena dizecek kadar şiir kaçkınlarıdır.

Oysa öz geçmişi içerisinde Erzurum Valiliği görevi de yer alan şair Mehmet Emin Yurdakul ne diyor:

"Şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir"

Anadolu'nun çatısı bu şehrin toprakları mana planında çorak olduğundan buyana, etraf; kendisine üç beden büyük ceketleri giyip dolaşan palyaço kılıklı adamlardan geçilmez oldu.

"Sür arabayı Erzincan il sınırına nasılsa riyakârlıkta menzil yoktur" diyen bir milli vicdandan, arabaya hudut tanımayan ve aymazlıkta her türlü kırmızı çizgiyi silip süpüren adamların zelil dünyalarına geldik.

Haykırdık, avazımızı çıktığı kadar bağırdık. 

Yine de kimse duymadı sesimizi, kimse bu şehri saran ateşe bir tas da olsa su alıp koşmadı.

Biz söyledik, biz dinledik...

Öyle bir an geldi ki "kundakçı tulumbacılar"ı bile arar olduk, ama onlar dahi yoktu ortalıkta...

İlkelerimiz, izzetini servetine tercih eden kimi haramzade tüccarların ucuz çıkarlarına feda olurken hep birlikte oturup izledik, hatta alkış dahi tuttuk!

Kendi ocağına sahip çıkamayan bir irade nasıl Kudüs'ü kafir istilası ve işgalinden koruyacak?

Ah Kudüs, ah... Ne kanlar aktı senin uğruna, ne cenkler verildi bir taşın için...

Bugün içerisi altınlarla kaplanmış uçaklarıyla şeytanın dahi aklına gelmeyecek keyif süren o pislikler yok mu o pislikler, onlar senin çektiğin acıyı hiç bir zaman anlamayacak. Çünkü onlar, şu rezil hayatları boyunca uşak olmaktan, esir düşmekten ve en kötüsü de onurlarını kaybetmekten fırsat bulup da alem-i İslam'ın çektiği acıyı anlayamadılar.

Onlar bilmiyor; oysa, biz öldükçe çoğalan bir neslin soyuyuz. Cahit Sıtkı'ya göre artık bütün mevsimler sonbahardır:

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

 

Daha biz ölmedik, biz ki en müşkül anlarda bile bir çıkış yolu bulmuş bir milletiz.

Bugün Kudüs, egemenlerin belirledikleri yol haritasına göre "Yahudileşmiş" olabilir, ama bu, asla ve asla o haritanın bir paçavra olduğu gerçeğini değiştirmez.

İsrail ve Amerika aleyhine slogan atıp ardından da onların ürettiği ürünlere "kutsal" muamelesi yapmak nasıl bir haldir anlayamıyorum.

Zahir tezeğe mübarek deyip, öküzün gözüne sövmek bu olsa gerek!

Şairleri anmak demek, müteşairlere ulufe dağıtmak olsaydı eğer en çok o şairler ayağa kalkar ve tüm kâğıttan kaplanlarımızı yerle bir ederdi.

Bazıları bu meseleyi anlamadı galiba...

Halbuki mağlup aşık Cemal Süreyya ne güzel özetliyor tüm olup bitenleri:

"Köpek, diliyle içer suyu

Kurt, soluğuyla..."

Düşünün ki...

Padişahın sarayında bir eli yağda bir eli balda yaşayıp gitmek dururken, vezirlere dair eleştiriler yazan Nef'i neye itiraz ediyorduysa, valilik makamındaki devlet adamı Ziya Paşa da aynı dertten sancılıydı. Çünkü bu topraklar, ortalama elli yılda bir işgal görmüş ezilmiş bir milletin yurduydu. Bu yüzdendir ki, bu topraklar, iki tane methiye yazsa devlet sanatçısı olabilecekken bunu reddeden Reyhani'nin ocağıdır. Yani haksızlık karşısında susmanın dilsiz şeytandan farklı olunmayacağını bilen ozanların vatanı...

Erzurum, bugün sırf temsil noktasında yaşadığı zafiyet yüzünden tıpkı kanatları kırılmış bir turna kuşu gibidir...

Hangi yana uçarsa uçsun, her taraf tuzak, her taraf kalleşlikle dolu ve her taraf damardaki kanı donduran soğuk kadar öldürücü...

Bu şehirde uzun zamandan beri hakikati haykıran ehli vicdan çıkmadı.

Çünkü:  hakikat ateşten bir kor dişi kaplandan daha vahşi..

Ne Hüseyin Avni Ulaş'larımız ne de Süleyman Necati'lerimiz var.

En kötüsü de, bugün artık şairlerimiz de yok...

Bugün bir yetkiliye "şehir elden gidiyor, eğer müdahale etmeseniz, bütün bir şehir üçkâğıtçıların oyuncağı olacak" deseniz, o yetkili size istiskalle bakar ve anında içten içe ''acaba bu konuda Beyefendi ne der?" diye kendi kendine sorar!

Allah'ın hatırı tüm hatırların üstündedir, deseniz hiç tereddüt etmeden, başka hatırdan yana tavır alan o ucuz, kokuşmuş, pespaye ve emir erlerine bile rahmet okutan basit adamlar çıkar karşınıza...

Dün bu şehirde Reyhani'yi anma programı düzenlendi.

Kötü bi şey yapıldı demiyorum. Lakin; Reyhani'yi anlamadan Reyhani'yi anmanın bir kıymet-i harbiyesi yoktur.

Çünkü Reyhani, madden en zayıf olduğu bir dönemde bile madden en güçlü olanlara karşı boyun eğmemiş ve egemenlere karşı şakşakçılık yapmamış bir ozandır.

Uçaklarındaki klozetleri dahi altından olan haramzadelerin hiç bir zaman İslam diye bir dertleri olmadı ki Kudüs diye de bir hasretleri olsun...

Kudüs bizim hicranımızdır. Zira İslam'ın yeryüzündeki tek dertlisi biz Türkleriz... 

Şairleri anarken evlatlarının ne istediklerine değil, onların ne söylediklerine bakmak zorundayız.

 

Alemde bahtiyar insan olurdum

Keşfedip kusurum gören olursa

Umut var ki aradığım bulurdum

Bir kez doğru yol gösteren olsaydı

Belki bir er idim erlik çağımda

En yakın sevdiğim en uzağımda

Her bir çiçek bulunurdu bağımda

Zamanı geçmeden deren olsaydı

Katılsaydım bir kâmilin yanına

Götürseydi beni şah divanına

Katsaydılar bir kâmilin önüne

Hayvan mı insan mı soran olsaydı

Reyhani der dosttan bekle yardımı

Bilmem tabip saracak mı sardı mı

Ben söylesem o dinlese derdimi

Doğru söz söyleyen yaran olsaydı

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.