1. HABERLER

  2. GENEL

  3. Ruşen Çakır yazdı!
Ruşen Çakır yazdı!

Ruşen Çakır yazdı!

Cemaat şeffaflaşmadığı müddetçe suçlamalar bitmez. Ruşen Çakır Vatan'da yazdı...

A+A-

Erzurum Güncel - Ruşen Çakır'ın gözüyle olay kitap 4 Vatan Gazetesi’ndeki yazılarımı izleyenler bilir: Fethullah Gülen cemaatinin devlet içindeki örgütlenmesini ve ülkenin en güçlü iktidar odaklarından biri haline gelmesini ele aldığımı bilir. Örneğin 9 Nisan 2007 tarihli yazımın başlığı “Hükümet-Ordu-Cemaat üçgeni”ydi ve şu tespiti yapmıştım: “Özellikle son iki yılda yaşananlar Türkiye’de iktidar çekişmenin iki değil, üç ana aktörü olduğunu ortaya koyuyor: AKP hükümeti, TSK ve Fethullah Gülen cemaati.” Bu yazının ardından sohbet ettiğim üst düzey bir AKP’linin şu sözlerini hiç unutmayacağım: “İki taraf çok şiddetli bir siper savaşı yürütüyor ve her ikisi de bizi kum torbası olarak kullanmak istiyor.” O günden bu yana savaşta epey mesafe alındı. Öyle ki TSK’nın etkisi büyük ölçüde kırıldı, buna karşılık cemaat alabildiğine güçlendi. Peki bugün hangi noktadayız? Şu soruyu soralım kendimize: Bu ülkede gerçek bir demokrasi olmasını arzulayanlar, orduyu yıllarca neden eleştirmişlerdi? Cevap basit: Siyasete müdahil olmak; şeffaf olmamak; kendi halkına karşı psikolojik baskı yürütmek; yargıya müdahale etmek; suçluları suçsuz, suçsuzları suçlu göstermek; medyayı ve gazetecileri kontrol altına almak Liste uzayabilir. İşte bütün bu listenin, bugün Gülen cemaatine yöneltilen suçlamalarla büyük ölçüde örtüştüğü görülüyor. En azından Hanefi Avcı’nın kitabında dile getirdiği iddialar, bu ülkenin demokratlarının orduya yönelttiği suçlamalarla epey benzeşiyor. Çünkü bütün bu iktidar mücadelesi sürecinde, cemaat, hadi “düşmanı” demeyelim de “rakibi”ne, yani TSK’ya bayağı benzemeye başladı. Avcı’nın kitabının çıkmasından bugüne yaşananlara bakalım: Toplumun olağanüstü bir ilgi gösterdiği bir kitaba ülkenin medyası ne kadar yer verdi, veriyor? Çıkan yazıların ezici bir çoğunluğunun Avcı’ya ve kitabına karşı olması bir tesadüf olabilir mi? Avcı’nın kitabını “operasyonel” bulanlar, o kitaba karşı örgütlü bir operasyon yürütüldüğünü gerçekten görmüyorlar mı? İki derin devlet Avcı bize Türkiye’de aslında iki farklı “derin devlet”in bulunduğunu çok net bir şekilde gösterdi. Basitleştirip söylersek, bu ülkeyi yıllardır otoriter veya yarı-otoriter bir şekilde yöneten Kemalist elitler, bir aşamadan sonra, özellikle dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemizde de solun yükselişe geçmesiyle birlikte, milliyetçi-muhafazakâr kesimlere, denetimli bir şekilde iktidardan pay verdiler. İlginçtir, bir yandan polis alımlarında milliyetçi-muhafazakâr köken tercih sebebi olurken, diğer taraftan dini cemaatlerle ilişkileri olduğu gerekçesiyle çok kişi ordudan atıldı. İslam dünyasının dört bir yanında defalarca yaşanmış bir olgudur: İktidardaki otoriter ve totaliter rejimler, kimi zaman milliyetçi ama daha çok solcu muhalefete karşı İslami cemaat ve grupları sık sık kullanmış ama zaman içerisinde o gruplar kendilerinin en büyük rakibi olmuştur. Bunun nedeni, bu rejimlerin dini yapıları ve İslamcı ideolojiyi küçümseyip kendilerini epey önemsemeleridir. Bizde de böyle oldu ve gelinen nokta ortada. Cemaatçilik suç değil Türkiye’deki kızgın iktidar savaşında taraf olmaktan akıl, izan, vicdan ve insafları bertaraf olmuş bazı kişiler, Hanefi Avcı’yı (ve onun iddialarını önemseyenleri), insanları sırf Fethullahçı oldukları için suçlamakla, cadı avı düzenlemekle, hatta Nazi olmakla itham edebiliyorlar. Eğer kitabı okusalardı veya NTV’deki açıklamalarını izleselerdi ya da Avcı’nın kendisini az buçuk bilselerdi bu söylediklerinin hiç de doğru olmadığını görürlerdi. Öğrenciliğinde ışık evlerinde kalmış, iki çocuğunu Samanyolu Koleji’nde okutmuş, adı yıllarca “Fethullahçı”ya çıkmış ve bu kitabı yazana kadar Türkiye’deki milliyetçi-muhafazakâr camianın rol modellerinden biri olan Avcı, cemaatin eğitim başta olmak üzere birçok alandaki faaliyetlerini övüyor. Ama cemaatin devlet kurumları içinde örgütlenip yasadışı yollarla, suç işleyerek iktidarını güçlendirmeye kalkışmasından kaygılanıyor ve elindeki bilgilerden hareketle cemaati hem ilgili mercilere, hem de kamuoyuna şikayet ediyor. Avcı’nın iddialarının doğru olup olmadığını nasıl anlayacağız? Tabii ki öncelikle, layıkıyla yapılacak adli ve idari soruşturmalar sonucunda. Ama şu da şart: Cemaat artık bir an önce şeffaflaşmalıdır. Örneğin Avcı bazı isimler veriyor. Bu kişiler neden ortaya çıkıp iddialara cevap vermiyorlar? Cemaat psikolojik savaş yöntemleri kullanıp kamuoyu oluşturma alışkanlıklarını terk edip demokrasinin evrensel ilkelerine uygun, özgür, sivil, çoğulcu bir diyalog ortamının oluşumuna katkıda bulunmalı ve gerektiğinde hesap vermekten kaçmamalıdır. Aksi takdirde ne mi olur? Yarın, er geç bir gün, kendisine benzemekte oldukları TSK’nın bugün içine düştüğü duruma düşerler.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.