1. HABERLER

  2. GENEL

  3. Şehir marka olur mu!...
Şehir marka olur mu!...

Şehir marka olur mu!...

Erzurum'da marka şehir tartışmaları sürerken, Türkiye gazetesi yazarı Metin Sezer bugün köşesinde, "Şehir marka olur mu?" başlıklı bir yazı yayınladı. İşte o okunması gereken yazı...

A+A-

Erzurum Güncel- Elin oğlu yapmış! Avrupa’nın, Amerika’nın hemen her kenti marka. Aha Floransa! Aha Bolonya! İkisi de marka. Söylediğimde şaşıracaksınız, “bu kadar basit bir şeyle nasıl oluyor da marka oluyorlar” diye. Sonra da “biz niye olamıyoruz” diye hayıflanacaksınız. Ben hayıflandım şahsen! Floransa olsun, Bolonya olsun; tarihi kentler. Hele Floransa... Bir zamanlar İtalya’nın en güçlü ailesi olan Medici Ailesi’nin kenti. Medici, tıp kökenli (medico) bir kelime. 13 ve 17’nci yüzyılda Floransa’yı yöneten bu aile, fertleri doktor bir aile. Ayrıca, üç papa ve sayısız Floransa hükümdarı yetiştirmiş. Onların iktidarda olduğu 400 sene içinde Floransa bankacılık sektörünün gelişip büyüdüğü bir kent olmuş. Ne de olsa, “İpek Yolu”nun üzerinde bir kent ve oldukça zengin. O günlerde 70 banka olduğu söylenir Floransa’da. Kentin en önemli özelliklerinden biri de “İtalya Rönesansı”nı etkilemiş olması. Sanata verdiği değerle de anılıyor ayrıca bu şehir. Malum, Floransa tarihi özelliği çok olan bir kent. De... ben oralara fazla girecek değilim. Merak eden açar interneti, görür. Daha da meraklanan gidip kenti ziyaret eder ve her şeyi yerinde görme imkânına kavuşur. Ne de olsa THY’nin Bolonya hattı var. Her gün uçuyor bu kente. İstanbul - Bolonya yaklaşık 2 saat. Bolonya - Floransa ise 50 dakika. Trenle daha kısa: Yarım saat. Bolonya da tıpkı Floransa gibi Po Ovası üzerinde ve İtalya’nın meyve - sebze ambarı. İtalya’nın en büyük hali Bolonya’da. Aynı zamanda üniversiteler kenti. Avrupa’nın ilk üniversitesi burada kurulmuş. Avrupa’nın olduğu gibi Amerika’nın da birçok üniversitesi bu kentte eğitim veriyor. Şehrin nüfusu 400 bin; bunun 100 bini öğrenci. Üniversite olur da, Türk olmaz mı? Türk öğrenci de var tabii. Kule deyince; akla, Pizza Kulesi gelir değil mi? Asinelli Kulesi’ni kimse bilmez. Halbuki bu kule, Avrupa’nın en yüksek kulesi ve Bolonya’da. 97.5 metre. O da tıpkı Pizza Kulesi gibi eğik! Tek farkı, tehlike arz etmiyor olması. Kule yapıyorlar ama zemin statiğini bilmiyorlar. Kule yükseldikçe eğiliyor. Yükseldikçe eğiliyor ve öylece, eğik kalıyor. Avrupa tarihinde kulelerin çok büyük önemi var. Şehirler kale ve surlarla çevrili. Fakat, bir kuşatma halinde düşmanın surları aşıp şehre girmesi yine de mümkün. İşte kulelerin fonksiyonu o zaman başlıyor. Kulelerin gözetleme görevinin yanı sıra savunma fonksiyonu da var çünkü. Pencereleri kapat yeter. Girebilene aşk olsun! Kapı yok! Yukarıdan sarkıtılan ip merdivenle inilip çıkılıyor bu kulelere. Kuleler, aynı zamanda birer prestij sembolü. Büyüklük ve yüksekliği, sahibin gücünü ifade ediyor çünkü. Bu şehirlerin bir başka mimari özelliği de kaldırımları. Kaldırımların hemen hepsi kapalı. Binaların birinci katı kaldırım genişliği kadar uzatılmış ve kolonlar üzerine oturtulmuş. Kar ve yağmur çok yağıyor ya. Halkın ıslanmadan işine gidip gelmesini sağlıyor bu kaldırımlar. Bolonya’daki kapalı kaldırım uzunluğunun 40 kilometreyi bulduğu söyleniyor. Floransa’da ayrıca koridorlar var. Apartmanların üst katındaki bu koridorlar binadan binaya geçiyor. Medicini Ailesi fertleri bu koridorlarda dolaşırmış. Can korkusu tabii. Sokağa çıksa, suikasta uğrama riski var! Bir nevi tedbir! Gelelim marka meselesine. Floransa’da bina kapılarının yüzde 95’i ahşap. Bu, geleneği asla bozmuyorlar. O şehrin sembolü ahşap kapı. Bolonya’da ise tuğla. Eski Bolonya binalarının hemen hepsi kızıl tuğla. “Kızıl Şehir” diyorlar zaten Bolonya’ya. Bu şehirleri tanıyanlar, işte bu hususiyetleriyle tanıyorlar her şeyden önce.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.