1. HABERLER

  2. SİYASET

  3. Selahattin Demirtaş 'HDP kapılarını tümden kapamadı' diyerek topu Altılı Masa'ya attı
Selahattin Demirtaş 'HDP kapılarını tümden kapamadı' diyerek topu Altılı Masa'ya attı

Selahattin Demirtaş 'HDP kapılarını tümden kapamadı' diyerek topu Altılı Masa'ya attı

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ortak aday HDP kapılarını tümden kapatmadan kendi adayı için hazırlık yaptığını söyleyerek, "Top da Altılı Masa’dadır" dedi.

A+A-

Erzurum Güncel- Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medyadan seçim startını verdiği açıklamalarına devam ediyor. İz Gazete'den Pınar Teke'nin sorularını yanıtlayan Demirtaş, HDP'nin cumhurbaşkanlığı seçimleri için ortak adaya kapılarını kapatmadığını belirterek, "Top Altılı Masa'dadır" dedi.

Muhalefeti cesaretten ve geleceği birlikte inşa etme anlayışından yoksun bulduğunu söyleyen Demirtaş, "Sadece seçimi değil, büyük demokratik geleceği de kazanmaya odaklanmalılar" ifadelerini kullandı.

'HDP kapıları tümden kapatmadı'

Cezaevindeki hayatına dair detaylar da paylaşan Demirtaş'ın röportajı şöyle:

Bu seçimlerde de yeni bir beste ile seçmenlerle buluştunuz. İçerideyken nasıl bu kadar dışarıda olabiliyorsunuz?

Ben daha ilk günden beri içeride olmayı asla kabul etmedim, içerideymişim gibi davranmadım, düşünmedim. Dışarının dinamizminden tek bir an bile kopmadım. Bu hiç de kolay olmadı ama beni burada yalnız bırakmayan milyonların desteğiyle ruhum hep dışarıda gezip durdu. Hapse atılınca bittim, tükendim diye düşünmedim, ah vah etmedim, her gün saatlerce çalıştım, çalışıyorum. Çünkü bizim gibiler halkına hep borçludur, bu borcu ödemenin tek yolu da moralle, motivasyonla çalışmaktır.

Bir de şu var açıkçası, ben hapisten çıkmak için uğraşmadım, o uğraşı avukat arkadaşlarım verdiler. Ben istesem bir günde buradan çıkarım ama onurumu yitirerek, boyun eğerek çıkmış olurum ki, öyle bir şey yapmaktansa burada ölmeyi tercih ederim. Dolayısıyla bu durum, birçok siyasi tutsak için olduğu gibi benim için de cezaevini mücadele alanına dönüştürdü.

HDP’nin hesaplarına bloke konulmasını nasıl yorumluyorsunuz? ‘HDP parasız kalırsa, barajı geçemez’ diye mi düşünülüyor? Seçmenlere bu konuda da bir çağrınız olur mu?

Hesaplara bloke konulması açıkça bir siyasi tehdittir, şantajdır. HDP bu tür şeylere pabuç bırakmaz. Biz 7 Haziran 2015’te yüzde 13.2 ile barajı geçtiğimizde tek kuruş Hazine payı almıyorduk. Gerekirse aynen o günlerde olduğu gibi büyük bir halk dayanışmasıyla seçim kampanyası yürütülür. Halkımız da bu konularda duyarlı olacak ve partisine sahip çıkacaktır, bundan kimsenin şüphesi olmasın.

HDP’nin aday çıkaracağını açıklamasının ardından, EMEP ve TİP gibi Emek Özgürlük İttifakı Bileşenleri yeniden ‘ortak aday’ vurgusu yaptı. Nasıl bir süreç işlerse ortak aday ihtimali yükselir?

Altılı Masa'nın adayı HDP’yi ve Emek Özgürlük İttifakı’nı ziyaret eder, ülkenin geleceğine dair açık, şeffaf bir müzakere yürütürse ve oradan bir uzlaşma çıkarsa ortak adayla seçime gidilebileceğini tüm HDP sözcüleri açıkladılar zaten. Böyle bir şey olmazsa da HDP mecburen kendi adayıyla ve iddialı şekilde seçim yarışına girecek. Yani ortak aday için HDP kapılarını tümden kapatmadan, kendi adayı için ciddiyetle hazırlık yapıyor. Durum şimdilik budur. Top da Altılı Masa’dadır.

İz Gazete, İzmir’de yayın yapıyor. 21 Ocak’ta toplumsal konulara güncel bir hafıza olarak gördüğümüz ‘İz Bırakanlar Ödülleri’ni vereceğiz. Siz olsaydınız, bu yıl İzmir’deki hangi olaya, gelişmeye ya da kişiye ‘İz Bırakanlar’ ödülü vermek isterdiniz? Ve neden?

İz Bırakanlar Ödülleri için bir araya gelen tüm dostlara, değerli jüri üyelerine ve emeği geçen herkese Edirne Cezaevi'nden yürek dolusu sıcak selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum. Özgür ve güzel yarınlarda bir arada olabilmeyi umuyor, ödüle layık görülenleri de kutluyorum. Elbette ki jürinin değerlendirmesine saygı duyarak, sorduğunuz için naçizane kendi fikrimi söylemek isterim. Bence geçen yıl İzmir’e damgasını vuran şey asbestli gemi protestolarıydı. Bu sadece bir çevre duyarlılığı değildi, kentlilik bilinci ile temel hak ve özgürlüklerin birbiriyle nasıl bağlantılı olduklarını göstermesi bakımından önemli bir kitlesel eylemdi. Halkın talebi ve baskısıyla çok farklı siyasi yapıların demokratik bir talep için bir araya gelebileceğini gösteren başarılı ve sonuç almış bir halk eylemiydi. Sanırım bu yönüyle takdir edilmeyi hak ediyorlar, ben de kendilerini kutluyor, selamlarımı gönderiyorum.

Cezaevinden çıktığınızda ilk nereyi ziyaret etmeyi düşünüyorsunuz?

Aklımda hep ben buradayken yitirdiklerimiz var, ilk fırsatta onların mezarlarına gitmek isterim. Ve umarım en son ben çıkarım buradan ama çıktığımda halen içeride olan arkadaşlarım olursa ailelerine gitmek benim için borçtur.

Cezaevinde bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz?

Çok standart aslında. Okuyoruz, yazıyoruz, televizyonda haber ve tartışma programlarını, bazen de film izliyoruz. Avukat ziyareti, yemek, bulaşık derken gün bitiyor zaten. Ertesi gün yine benzer bir gün oluyor, sonra yine… Farklılığı yazdıklarımızla, yaptıklarımızla yaratıyoruz.

'Bırakır, merak etmeyin'

Erdoğan’ın seçim kaybettiğinde iktidarı bırakmayacağı söyleniyor. Sizce mümkün mü?

Bırakır, bırakır, merak etmeyin. Aksini kimse düşünmesin.

Türkiye’nin birinci yüzyılını beş maddede özetleseniz bunlar neler olurdu?

  1. Birlikte verilen muhteşem Kurtuluş Savaşı.
  2. Birlikte kurulan yeni Cumhuriyet.
  3. Elitlerin Cumhuriyete el koyması.
  4. Devletin halkları yok sayması, yok etmeye çalışması.
  5. AKP ile yıkılış ve kapanış.

İkinci Yüzyıl’dan beklentilerinizi sıralasanız bunlar neler olurdu?

  1. Birlikte verilen muhteşem bir mücadele ve seçim zaferi.
  2. Birlikte yeniden inşa edilen Cumhuriyet.
  3. Halkın yerelden genele her yerde yönetimde söz sahibi olması.
  4. Devletin herkesin ve her kesimin ortak devleti haline gelmesi ve demokrasi ile buluşup yoluna devam etmesi.
  5. Yoksulluğun, işsizliğin, sömürünün, kadın soykırımının, doğa katliamların yaşanmadığı barış, refah ve huzur içinde bir yüzyıl.

'Sizi hiç mahcup ettik mi?'

Partiniz HDP, İzmir’de çok farklı çevrelerden de oy alıyor. Özellikle barajı geçmesi için de HDP’ye oy veren geniş bir çevre var. Esasen CHP kökenli olan bu seçmene seslenseniz ne demek isterdiniz?

Yine oy verin, vallahi pişman olmazsınız. Sizi hiç mahcup ettik mi?

İzmir’e geldiğinizde en çok nereye gidiyordunuz veya gitmek istiyordunuz?

İnciraltı ve Buca benim öğrenciliğimin mekanları olduğun için mutlaka İnciraltı Yurduna ve Buca Kampüse giderim.

Ketıl’dan artık karikatürler de çıkıyor. Öykü, şiir, beste, karikatür… Daha nasıl sürprizler duyacağız? Yoksa bir ketıl ancak bu kadarına mı yeter?

Bizim ketılı ketıl olduğuna pişman ettik vallahi “Benden bu kadar” diyor artık. Su kaynatmaya başladı ki asıl işlevi bu zaten.

'Yeni bir öykü kitabım yayına hazırlanıyor'

Yeni bir kitap çalışmanız var mı? Varsa biraz bahsedebilir misiniz?

Evet, yeni bir öykü kitabım yayına hazırlanıyor, şubat başında çıkacağı söylendi bana. Kendi kendime yazdığım öyküler işte. Edebiyatta halen çok iddialı değilim ama geliştiğimi fark edebiliyorum. Yazmaya devam edebilirsem bir gün edebi açıdan daha iddialı eserler de ortaya çıkarabileceğime inanıyorum. Ama tesis yok, alt yapı yok. Altı yıldır 12 metrekarelik hücrede yazıyorum sonuçta. Bu son derece kısıtlayıcı ve engelleyici bir olgu tabii.

'Cesaretten yoksun ve yetersiz'

Muhalefetin Kürt sorununa ve HDP’ye tutumunu nasıl değerlendirirsiniz?

Cesaretten ve geleceği birlikte inşa etme anlayışından yoksun, yetersiz bir politik tutum olarak değerlendiriyorum. Siyasi partiler ve özellikle de muhalefet “terörle mücadele personeli” değildir. “Terör” olarak tanımlasa bile sorunlara siyasi, barışçıl çözüm bulmak siyasetin işidir. Ama Türkiye’de söz konusu Kürt sorunu ve HDP olunca herkes kendini özel harekatçı gibi konumlandırıyor. Devletin resmi ideolojisi ve yüz yıllık hatalı politikaları beyinleri öylesine zehirlemiş ve teslim almış ki, sivil düşünebilen, devlet aklıyla değil de kendi aklıyla meselelere yaklaşabilen muhalefet çok sınırlı ne yazık ki.

Düşünün ki ben bir Kürt olarak “dilim” dediğimde “terörörö” diye üstümüze bir dolu hakaret, tehdit boca ediliyor. “Kimliğim” dediğimde “Önce terörü kına” diye linç ediliyorum. “Barış” dediğimde “Savaş mı var barış olsun, terör var terör!” denilip lafım ağzıma tıkılıyor. E ben de o zaman dönüp diyorum ki “Buyurun o zaman terörle mücadele edin” Bu mücadelede 40 yıldır başarılı olamayınca bu defa yeniden bana dönüp bağırıyor, işkence ediyor, beni hapse atıyor, öldürüyor. “Niye böyle yapıyorsun?” diye sorsak “Sen bize terörle mücadelede yardım etmiyorsun, o yüzden sen de teröristsin” diyor. İyi de kardeşim, daha en başta sana demedim mi, ben terörle mücadele personeli değilim, siyasi çözüm arayan siyasetçiyim, sen de JÖH, PÖH gibi davranmak yerine siyasetçi gibi davransan oturup konuşacağız ve kimse ölmeden, öldürmeden, memleket bölünmeden sorunlarımızı çözeceğiz. Ama yok. Maalesef muhalefetin bir kısmı bir türlü JÖH, PÖH üniformasını çıkarıp da siyaset yapamıyor halen. Biz de bu acı gerçeği değiştirebilmek için sabırla uğraşıp duruyoruz işte.

'Demokratik geleceği kazanmaya odaklanmalılar'

CHP başta olmak üzere Altılı Masa’dan tam olarak beklentiniz nedir?

Sadece seçimi değil, büyük demokratik geleceği de kazanmaya odaklanmalılar. Bunun için de çok daha geniş siyasal, toplumsal kesimlerle iş birlikleri, diyalog ve uzlaşma zemini yaratmalılar. Altılı Masa diyalog için önemli ve kıymetli bir deneyimdir ama yetmez, kimsenin dışarıda bırakılmayacağı bir demokratik Cumhuriyet için daha cesur olmak gerek. “AKP-MHP’nin trolleri saldıracak, oy kaybedeceğiz” diye korkmak büyük kaybettirir. Genişlemek oy da kazandırır, aydınlık yarınları da.

Deniz Poyraz davasının seyrini nasıl görüyorsunuz? Deniz Poyraz davaları ile ilgili İzmirlilere nasıl bir çağrınız olur?

Deniz Poyraz arkadaşımızı bu vesileyle yeniden rahmetle, hasretle anıyorum, değerli ailesine ve tüm dostlara selamlarımı iletiyorum. Dava alelacele sonuçlandırıldı biliyorsunuz. Katliamı yapan aşağılık herif ceza aldı ama arkasındaki asıl güçler saklandı, korundu. Biz bunun peşini bırakmayacağız ve arkasındaki tüm odaklar ortaya çıkarılıp yargı önünde hak ettikleri cezaları bulana kadar siyasi ve hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz.

Başta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere, (HDP’li Belediyelere kayyum atandığı için maalesef belediyeniz kalmadı) muhalefetin belediye başkanlarını nasıl görüyorsunuz?

Evet ne yazık ki, neredeyse tüm belediyelerimize kayyım atanarak halkın iradesi gasp edildi. Kayyım mağduru bir siyasetçiyle, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Selçuk Mızraklı ile aynı hücreyi paylaşıyoruz. Bu vesileyle onun da selam, sevgilerini iletiyorum. Muhalif tüm belediyeler üzerinde ağır baskılar, engellemeler, kumpaslar olmasına rağmen yine de başarılı bir performansları olduğunu düşünüyorum. Sayın Soyer ile tanışma fırsatımız olmadı ancak kendisini buradan ilgiyle ve takdirle izliyorum. Çok değerli işler yaptığını, önemli anlarda demokratik tutum ve tavır sergilemekten geri durmadığını görüyorum. Kendisine de başarı dileklerimizi, selam, sevgilerimizi gönderiyoruz. Neptün Hanım’ı anmadan geçersem haksızlık olur. Neptün Hanım da kadın kimliği ve ekoloji merkezli duruşuyla ciddi bir çaba sürdürüyor. Selçuk Mızraklı ile birlikte onu da ayrıca kutlamak isteriz.

Tunç Soyer’in yılbaşı konuşmasında yaptığı ‘Bir şey değişecek, her şey değişecek’ şeklindeki seçim odaklı çıkışına ne demek istersiniz? (Sizce o bir şey nedir?)

Tabii ki Tunç Bey neyi kast etmişse odur. Onun sözlerini tercüme etmek doğru olmaz. Fakat benim kendi cevabım şu olur: RTE.

Sizce neler değiştiğinde her şey ya da çok şey değişecek?

Zihniyet değiştiğinde, insan türü olarak bırakın bu ülkenin, evrenin bile tek sahibi, hükümdarı olmadığımızı, canlı ve cansız tüm varlıklarla beraber doğanın parçası olduğumuzu, kendimizi abartmanın alemi olmadığını idrak edip haddimizi bildiğimizde değişim başlayacak, daha var o günlere.

Bu röportaj gazetemizde manşet olarak yayınlanacak. Manşeti siz atsaydınız bu ne olurdu?

DEMİRTAŞ ÇOK SEVDİĞİ İZMİR'E GELİYOR! (Çıkınca)

Son olarak size sempati duyduğu için sevgilisiyle limoni olan İzmirli gençler ve limoni sevgililerine ne dersiniz?

Manyak mısınız lan siz? Başka derdiniz mi yok? Ben diyorum “Geceler kısa, dört nala sevişmek gerek” siz neyle uğraşıyorsunuz! Haydi bir çiçekle kapısına gidip yalvarın malvarın, bi’ şeyler yapıp barışın. Seçim yaklaşıyor, bir oy da bir oydur. Bakın ben her hafta görüşte sevgilime yalvarıyorum, ayıp değil, bi’şey değil yani. Selamlar, sevgiler, görüşmek dileğiyle.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.