Adnan Oktar davasının 3 numarası: "Beyni iflas eder, çok zor bir hayat!"

Adnan Oktar organize suç örgütü iddialarına ilişkin görülen davada, iddianamede üç numaralı sanık olarak yer alan tutuklu sanık Tarkan Yavaş savunmasını gerçekleştirdi.

Erzurum Güncel-  

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salondaki duruşmada, savunma yapan Yavaş, son derece medeni insanlar olan arkadaşlarının sabıka kaydının bile olmadığını iddia ederek, ülkenin birlik ve beraberliğine karşı olan ideolojiler için çalıştıklarını öne sürdü.

Türkiye'nin her ilini dolaştıklarını, insanlara birlik beraberlik içinde olunması gerektiğini anlattıklarını ileri süren tutuklu sanık Yavaş, “Ülkemizde böyle faaliyetlerimiz varken bizi suç örgütü nitelendirmek vicdani ve hukuki olarak doğru değil. Biz işe gidiyoruz, konferanslara gidiyoruz. Bizim gündelik hayatımız örgüt faaliyeti olarak alınıp, iddianameye konulmuş. Konferanslarda suç teşkil eden bir şey yapmıyoruz. Normal ev var, örgütün evi deniliyor. Konferanslarda örgüt propagandası yapılıyor deniliyor, halbuki biz milli birliğimizi anlatıyoruz. Kıbrıs'a gittik ilk olarak mehteri orada biz çaldırdık.” diye kendini savundu.

Sanık Yavaş, suç örgütünün amacını gerçekleştirmek gayesiyle hareket ettiklerinin iddia edildiğini aktararak, şunları söyledi:

“Burada amaç yok, ne amacı olduğundan bahsedilmiyor. Bahsedilen iki tane temel konu var. Biri mehdilikle ilgili konu, bir de dünyevi çıkarlar var. Bunlarda suç teşkil eden şeyler değil. Bunların hukuki manada karşılığı yok. İddianamede örgüt amacı olarak mehdilik kavramı gösterilmiş, devletin başına geçeceği hedefleri vardır deniliyor. Bizim böyle bir iddiamız olmadığı anlatıldı. Bunları kabul etmiyoruz, iddianame baştan çöküyor. Suç teşkil eden bir amaç da yok iddianamede.”

“DEVLETİ ELE GEÇİRMEK İSTEYEN FETÖ’DÜR”

İddianamede, mehdilik kavramından devletin ele geçirilmesinin amaçlandığı sonucuna ulaşıldığını öne süren Yavaş, “Mehdilik kavramından devleti ele geçirmek amaçlanıyorsa, bunu yapan FETÖ’dür. Her yeri ele geçirmişler, sonunda hain darbeyle bunu yapmaya çalıştılar. Bizim kalkışmaları yatıştıran, çözmeye çalışan bir yapımız var. Bizim arkadaşlarımız asker, polis memur değil. Bir avuç arkadaşımız var, ticaretle kültürel konularla ilgileniyor. Adnan Bey de dün söyledi, mehdi iddiamız yok. Dinimizce bunlar da uygun değil. Çok ağır ithamlar. İslam’a, dine aykırı.” ifadelerini kullandı.

Yavaş, savcılığın müştekilerin belli cümlelerini aldığını, sorgulama veya delilerin toplanması gibi bir şeyin yapılmadığını iddia ederek, iddianamede çelişkilerin olduğunu savundu.

“BUNLARA DAYANMAK İÇİN İMAN GÜCÜNÜN OLMASA LAZIM”

Adnan Oktar'ın hayatının mücadele içinde geçtiğini aktaran sanık Yavaş, “Adnan Oktar'ın yerine herhangi biri kendini bir dakika koysa beyni iflas eder. İmanın gücü olması lazım bunlara dayanmak için. Çok zor bir hayat, Allah rızasıyla geçtiği için kolay geçiyor.” dedi.

Tutuklu sanık Yavaş, FETÖ'ye yardım ettikleri ve firari eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Zekeriya Öz ile görüştüğü iddialarına ilişkin şunları söyledi:

“İddianameye göre, sözde FETÖ gibi bir örgütüz, o da tutmazsa FETÖ'yle ilişkili bir örgütüz. Bir tanık ifade vermiş, 2008 yılında benim Zekeriya Öz'e bir dilekçe verdiğimi söylemiş. İddianamede, bu olaydan yola çıkıp, Öz’le bir bağlantı kuruldu, FETÖ ilişkisi meydana getirildi diyor. Ben Zekeriya Öz’le hiç görüşmedim. Ben Bilim Araştırma Vakfı Başkanı olarak 1999 yılında yaşadıklarımızı devletin yetkili makamında olanlara anlatmak için bir dilekçe verdim. O gün orada Öz vardı diye ona verdim.”

“NEDEN MÜRACAAT SAVCILIĞINA VERMEDİN” SORUSU

Bunun üzerine mahkeme başkanı, sanık Yavaş'a söz konusu dilekçeyi neden müracaat savcılığına değil de Zekeriya Öz'e verdiğini sordu.

Yavaş, 1999 yılında çok ciddi olaylara maruz kaldığını anlatarak, “Adil Serdar Saçan bir hafta boyunca bize işkence yaptı. Birçok arkadaşımız mağdur oldu. Hele bir arkadaşımız vardı ona işkence olduğuna dair Yargıtay kararı vardı. Bir de anlattığım dönem 28 Şubat dönemiydi. Bunları anlatalım, devletimizle paylaşalım, tarihe not düşelim diye gittik, dilekçeyi ona verdik. Bu da Ergenekon davasına müdahil olma gibi algılandı.” yanıtını verdi.

Hakkındaki yolsuzluk ve dolandırıcılık iddiaları da kabul etmeyen sanık Yavaş, “Ayrıca biz ailemizle gayet iyiyiz, her zaman maddi manevi destek oluyorlar. Gurur duyuyorlar bizimle. Dün babam da buradaydı, avukat babam cüppeyi giyip gelmiş. Benim haberim bile yoktu. Şu anlatılanlardan en ufak tereddütü olsa sokağa bile çıkmaz.” dedi.

Örgüt şemasının “hayali” olduğunu da öne süren Yavaş, emniyetin çalışmasında şemanın farklı, iddianamede de farklı olduğunu iddia etti.

Örgüt nöbeti gibi bir şeyin söz konu olmadığını savunan tutuklu sanık Yavaş, bunların kendilerinin normal yaşantısı olduğunu ileri sürdü.

Yavaş, operasyon sırasında polise ateş edilmesini “münferit” bir olay olarak nitelendirerek, ateş eden arkadaşının uyku sersemi olduğunu iddia etti.

“SİLAHLARIN HEPSİ RUHSATLI”

Mahkeme başkanın, Adnan Oktar ve Didem Ürer’in operasyondan 1,5 saat önce ihbar almasını ve operasyonda polise bir şarjör mermi sıkılmasını da sorması üzerine Yavaş, şu savunmayı yaptı:

“Ateş eden arkadaş aranmış, uyanmamış, Sonra ona ulaşılamamış. Bir anda gürültüyle polisler gelince, polis kelimesini duymamış. Kimin geldiğini anlamamış. Nişan alma yok. Polisi duyunca ‘Kusura bakmayın, hakkınızı helal edin’ diyor. Devlet denilince bizde konu biter. Orası ormanın içinde olduğu için tekin bir yer değil. Silahların hepsi ruhsatlı. Cephanelik durumu yok. Bu silahlar hiçbir suça karışmamış.”

Duruşmaya, öğle arası verildi.

Genel Haberleri

ÇÖP araba! Tıka basa çöp dolu
Mehmet Cengiz Diyanet'ten de çıktı. Milyonlarca lira alacak