Erzurum Güncel- İşte o yazı....TRT serüvenimin son döneminde yönetim haksız bir uygulamayla beni Trabzon'a yollamıştı. Dert etmedim. Yetmedi, oradan da Erzurum'a gönderildim. 1 Nisan 1985'te göreve başlamıştım. Birkaç gün sonra kar yağdığını görünce ağzım bir karış açık kalmıştı. Benim bu şaşkınlığım arkadaşlarımı daha çok şaşırtmıştı. "Ne var ki!" dediler, "Burada mayıs haziranda bile kar yağar." Ben de "O zaman hepinizi öperim sevgili arkadaşlarım." deyip veda etmiştim.Sonrasında G.Saray maçları başta olmak üzere çeşitli nedenlerle Erzurum'a birkaç kez gittim. Özellikle Erzurumspor'un kupanın kralı Cim Bom'u elediği Türkiye Kupası maçını unutmak mümkün değil. Buzla kaplı zeminde futbolcular yürüyemezken biz de tribünde takırdamıştık. Pazartesi ve salı günleri Kaan Ark arkadaşımızın harika organizasyonuyla Üniversite Oyunları için hazırlanan tesisleri gezip gördük. Hepsine hayran kaldık dersem bunu basmakalıp bir övgü olarak almayın. Herşeyin tam ve gerektiği gibi yapılmış olmasından dolayı bu hayranlığımız. Bunca yıldır bu memlekette yaşayan biri olarak böylesi organizasyon için hazırlanan tesislerde hep bazı eksik ve aksak noktaların kaldığını, hatta çok büyük yanlışlar ve yolsuzluklar yapıldığını görüp yaşadık. Belki de ilk kez Erzurum'la ilgili olarak böyle bir haber çıkmadı. Bu, sanıldığından çok daha önemli bir durum. Bizim tanıklığımızın dışında çeşitli ülkelerden gelen konuklarımız da aynı duygu ve düşünceleri paylaştıklarını gösterdiler. Bir yandan da bu tesislerin kentin sosyo ekonomik yapısını değiştirebilecek katkısının olabileceğini de gördük. Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül kardeşimizin de gelişi bizim için şans oldu. Sadece oyunları değil, sonrasında yapılacak olanları da öğrenme olanağını bulduk. Tesislerden birinin basketbol, voleybol ve hentbol gibi salon sporları için yeniden düzenlenmesi, birinin yüzme tesisi haline getirilmesi gibi projeler var. Belki hepsinden önemlisi stadın yenilenmiş olması. 20 bin kişilik pırıl pırıl stat aslında bir yönüyle insanı hüzünlendiriyor. Süper Lig'de takımı olan illerdeki çöplükten farkı olmayan statlar düşünüldüğünde, liglerde takımı bulunmayan Erzurum'un bu nimetten nasıl yararlanacağını düşünmemek elde değil. Bu konudaki umut da Erzurum Büyükşehir Belediyespor'un en kısa zamanda yukarılara tırmanabilmesi... Bunun yanında kentte futbol etkinliğinin artırılması için Erzurum'un yaz kampları için uygun bir kent haline getirilmesi çalışmaları var. Akgül kardeşim bu konuda GSGM'nin her türlü desteği vereceğini belirtiyor. Başta kayakla atlama tesisi olmak üzere, kayak alanları, buz hokeyi ve öteki sporların yapılacağı salonları gezip gördük. Hepsi gurur verici nitelikte. Elbette ki tam olarak bitmemiş işler var ama bunun için daha 1 aylık süreye sahibiz. Bütün bunların yanında Erzurum'da şu dönemde kar olmayışı, herkese tatsız bir şaka gibi geliyor. Halk arasında söylenen 'Kar para edeceği zaman Erzurum'da kar yağmaz!' sözü sanki gerçek oluyor. Ancak oyunlar için bu sorun değil; çünkü yapay kar üretimi için de her türlü önlem alınmış. Yunus Akgül kardeşim bugüne kadarki çalışmaları, sık sık gelerek denetlemiş. Yılbaşından itibaren de artık tamamen Erzurum'a gideceğini söylüyor... Gördüğümüz her tesisle iftihar ettiğimizi ve çok başarılı bir organizasyon gerçekleştireceğimize inandığımızı söyleyerek noktalayalım. Çok yaşa Lefter Ağabey! 1962'den bu yana maçları canlı olarak seyredebilme olanağına sahiptim. Elbette ki Lefter Ağabey'i de izledim. Ancak bu bilerek ve anlayarak izleme değildi. Para ödemeden, ikinci yarıda kapıların açılması sayesinde maçlara girip dönemin büyük yıldızlarını görebilmek, bizim için gerçekliğin ötesinde bir düş gibiydi. Metin Oktay İtalya'dan dönmüştü. Baba Gündüz, Coşkun Özarı, Turgay Şeren, Suat Mamat, Kadri Aytaç ve öteki yıldızlar oradaydı. F.Bahçeli Naci Erdem, Beşiktaşlı Baba Recep futbolculuklarının son dönemlerinde Sarı Kırmızılı formayı giymişlerdi. Evet, bizim gözümüz daha çok bunları görüyordu ama Lefter Ağabey'in yeri ayrıydı. Onunla ilgili olarak kimse Fenerbahçelilik-Galatasaraylılık filan düşünmezdi. "Ver Lefter'e, yaz deftere" hepimizin dilindeki bir slogandı. Gazetecilik yıllarımda Lefter Ağabey'le bir kez birlikte olabildim. 1988'de Hürriyet'ten ayrılırken Nezih Alkış Ağabeyim son bir iş olarak bunu yapmamı istemiş ve onunla yaptığım röportaj tam sayfa olarak yayınlanmıştı. Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük adı denildiğinde hiç tartışmasız Lefter Ağabey söylenir. Elbette ki tuttuğunuz takıma göre sıralamalar yapmak herkesin hakkıdır ama ilk sırayı Lefter Ağabey'e ayırmak, o listenin ciddiye alınabilmesinin temel koşuludur. Lefter Ağabey'le ilgili her yazımda dile getirdiğim bir konu var. Onun hakkında bir kitap bile yazılmamış olması, akıl almaz türden bir değerbilmezlik örneğidir. Biliyorum, o ne televizyona çıkmak isteyen ne de başka yolla konuşturulması pek kolay olmayan biri. Ancak destansı futbol hayatı, onun herhangi birşey anlatmasına gerek olmadan da yazılabilirdi. Özellikle Türk sporuna sayısız eser kazandırmış olan Cem Atabeyoğlu ve Ergun Hiçyılmaz ağabeylerimin ciddi bir ıskası olarak görüyorum bu durumu. Elbette ki aynı durum televizyon kanallarımız için de geçerli. Fenerbahçe Televizyonu'nun mütevazı sayılabilecek çalışmaları dışında Lefter Ağabey'le ilgili ciddi bir belgesel yapılamamış olması çok büyük bir eksikliktir. İngiltere'de Giggs'in daha futbola yeni başladığı denilebilecek dönemlerde bile hakkında yazılmış kitaplar vardı. Ondan belki 10 kat daha ilginç ve çarpıcı bir futbol hayatı bulunan Lefter Ağabey'le ilgili tek kitabın bile bulunmayışı, Türkiye'nin bu yönden nasıl bir çöl olduğunu ortaya koyuyor. Çok yaşa sen Lefter Ağabey! Hiç değilse varlığınla avunalım. Uygar bir ülke haline gelene kadar bu da bize yeter... Ha gayret! Bu yıl Antalya'ya gelecek olan 7 Alman takımının adı bizim gazetede yayınlandı. (22 Aralık) Çok sevindim. Hatırlarsanız, her yıl buraya geldiği belirtilen 2.000 takımdan sadece 200'ünün adlarını bana bildirene, bugüne kadar yayınlanmış kitaplarımdan oluşan bir set armağan edeceğimi söylemiştim. 7 takımı bulduğumuza göre 2000'e ulaşmaya sadece 1993 kaldı demektir. Ha gayret! Benim de anam ağlamıştı! Beşiktaş'ın UEFA Avrupa Ligi 2. turunda D. Kiev'le eşleşmesi, haliyle 2003'teki maçla ilgili anıları gündeme getirdi. Siyah Beyazlı takımın kaptanı İbrahim Üzülmez, "Oynadığımız eski maçtan hatırlıyorum da Amaral saha içinde soğuktan ağlamıştı." dedi. O gece ben de oradaydım ve gerçekten de böyle bir soğuğu görüp yaşamış değildim. Yurda dönüşte o yaşıma kadar görmediğim türden bir de hastalık geçirdim. Benimkinin yanında Amaral'ın soğuktan gözlerinin yaşarması anlamındaki sıkıntısı konuşmaya bile değmezdi...