Erzurum Güncel- Sözcü gazetesi yazarlarından Deniz Zeyrek, AK Parti’nin cuma günü gerçekleşecek olan etkinliğine kendisi de dahil olmak üzere iktidarın uzun bir süredir ambargo uyguladığı gazetecilerin davet edilmesi hakkında yazdı. Zeyrek, kendisinin davet edilmesine rağmen Sözcü’nün muhabir ve foto muhabirinin toplantıya katılamayacağını ifade ederek “Kararımı toplantı gününe kadar kurumsal yasağın seyrine göre belirleyeceğim” dedi.
"SALONA ALMAMAK OLMAZDI ELBET"
Deniz Zeyrek, bugünkü köşe yazısında Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın toplantısı hakkında şu bilgileri verdi:
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, cuma günü “Türkiye Yüzyılı” adını koyduğu 2023 seçimleri için izleyeceği yol haritasını açıklayacak. Ertan Aydın koordinasyonundaki seçim stratejisi ekibi uzun bir süredir Erdoğan'ın yapacağı konuşmanın içeriği üzerinde çalışıyor. Aldığım bilgilere göre, konuşmanın ana başlıkları, “milli birlik ve dayanışma, ortak dil, refah, kalkınma, adalet ve güvenlik” gibi kavramlardan oluşacak. Kürtler ve Aleviler için ayrı başlıklar açılacak (Toplantıya çok sayıda Alevi Bektaşi Derneği'nin yöneticileri de davet edilmiş). Erdoğan, konuşmasında “tek adam” eleştirilerinin hedefi olduğu dört yıllık görev süresinde izlediği sertlik yanlısı ve güvenlikçi politikalarının aksine daha “ılımlı, özgürlükçü ve kucaklayıcı” mesajlar verecek.
Kucaklayıcı ve kapsayıcı mesajlarla dolu bir konuşma yapıp, ülkedeki gazetecilerin önemli bir kısmını konuşmanın yapılacağı salona almamak olmazdı elbet. Haliyle, uzun süre “muhalif” diye etiketlenen, iktidarın baskısıyla işlerini kaybeden, dışlanan, sık sık trollerin saldırısına uğrayan bazı gazeteciler de “davetli” listesine alındı. Şu ana dek duymuşsunuzdur belki, duymamışsanız da şimdi öğreneceksiniz: O gazeteciler arasında ben de varım.
"PROGRAM OLARAK GÖRÜYOR"
Bu gelişmenin ardından çok fazla telefon aldığını belirten Zeyrek, şöyle devam etti:
Herkes “katılacak mısın” diye soruyordu. Davet edilen bazı meslektaşlarım da “katılalım mı” diye sormak için arıyordu. Hepsine sahip olduğum bilgileri ve fikrimi anlattım ve onları bugün burada sizinle de paylaşmak istedim. Öncelikle şu iki hususu bilmek gerekiyor: 1) Toplantı, Ankara'nın en büyük spor salonu olan Başkent Arena'da olacak. Arena'nın Protokol tribünlerinde AK Parti'li eski bakanlar, vekiller, il başkanları ve yöneticiler olacak. Planlarda karşı tribüne “coşku alanı” denmiş. Anlaşılan, Erdoğan'ın konuşmasını alkışlayacak, slogan atacak AK Parti'liler orada toplanacak. Bir de sahanın bulunduğu orta alan var. İşte o alanda “davetliler” var. Davetliler kategorisinde ise gazeteciler, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, Ankara'daki diplomatik misyon şefleri yer alıyor. 2) Toplantının şekli itibariyle, davetli gazetecilerin Erdoğan'la temas etme, Erdoğan'a soru sorması gibi bir durum olmayacak. Ancak gazetecilerin çevredeki STK temsilcileriyle, AK Parti yöneticileriyle sohbet etme, salonda gözlem yapma şansı olabilir.
Malumunuz, köpek insanı ısırdığında değil, insan köpeği ısırdığında haber olur. Bu olayda da asıl haber olması gereken, biz gazetecilerin oraya davet edilmesi değil, akreditasyon yasağı nedeniyle o toplantıyı izleyememesi olurdu. O nedenle söz konusu toplantıya davet edilmemizi bir haber olarak dahi görmüyorum. Asıl haber, hala bir grup gazetecinin yasaklı olduğu için o toplantıya gidemeyeceği ve aynı gün TELE 1'in RTÜK kararıyla karartılacağı gerçeğidir. Asıl haber, kadrolu bir SÖZCÜ yazarı olarak benim davet edildiğim toplantıda SÖZCÜ Gazetesi'nin Cumhurbaşkanlığı'nın akreditasyon yasağına takılması, yani benim girebileceğim toplantıyı izlemeye SÖZCÜ muhabiriyle foto muhabirinin giremeyeceği durumudur. Asıl haber, yazarları yönetmenleri davet edilmesine karşın Fox TV'nin, Cumhuriyet'in hala kurumsal olarak yasaklı listede olmasıdır. Asıl haber, (bizi davet eden) vizyon toplantısını düzenleyenler ile (muhabirlere kurumsal yasak uygulayan) Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın “kucaklayıcılık” konusundaki derin görüş ayrılığıdır.
Ben o toplantıyı bir siyasi partinin ve Cumhurbaşkanı'nın her gün birkaç benzerini yaptığı, gazeteciler için “rutin” kategorisinde bir program olarak görüyor, büyük anlam yüklemiyordum. Bu yüzden de bir Ankara gazetecisinin günlük bir gazetecilik faaliyeti olarak Arena'ya gidip toplantıyı izlemeyi planlıyordum. Arayan arkadaşlara da bu yüzden “Katılacağım” diyordum. Ancak dün akşam saatlerinde çalıştığım gazeteye kurumsal yasağın sürdüğünü, muhabir arkadaşlarımın toplantıyı izleyemeyeceğini öğrendim ve kafam karıştı. Böyle bir durum olursa, uygulamanın “Takiye”den, bizim de “konu mankeni”nden ne farkımız olacak? O nedenle son kararımı toplantı gününe kadar kurumsal yasağın seyrine göre belirleyeceğim.