Erzurum Güncel- Başbakan Davutoğlu'nun yol haritası şu:Davutoğlu hükümet kurma görevini aldıktan sonra, üç partiyle de görüşecek. Hemen ilk görüşmede koalisyon teklifi ile gitmeyecek. Bu görüşmelerden edindiği izlenim ışığında bir değerlendirme yapacak. Ondan sonra koalisyon ortağını belirlemek üzere harekete geçecek.
Bu bir.
|
İkincisi ise Davutoğlu henüz koalisyon görüşmelerini yürütmek üzere bir heyet oluşturmadı. Kimseyi görevlendirmedi. Partilerle ilk tur görüşme yaptıktan sonra bir heyet oluşturacak.
üçüncüsü de yeni seçilen milletvekillerini toplayıp, koalisyon konusunda onların görüşlerini alacak.
Muhalefet cephesine gelince, Kılıçdaroğlu, taktik bir hamle yapıp Bahçeli'ye başbakanlık teklif etti. MHP lideri, “Küçük hesaplar peşinde koşmuyoruz" diyerek reddetti. Yetinmedi, zehir zemberek bir açıklama yaptı. Kılıçdaroğlu'nu, “Koltuk tedarikçisi" mi yapmadı, “çürük koltuk imalatçısı mı" demedi. Bahçeli'nin başbakan olması Kılıçdaroğlu'nun elinde değil. çünkü sayısı yetmiyor. İki partinin toplamı 212 ediyor. HDP'nin desteği olmadan Bahçeli başbakan olamaz. Velev ki Kılıçdaroğlu bunu bir taktik hamle olarak yapsın. Netice itibariyle başbakanlık önerdi, kötü bir şey teklif etmedi. Böyle karşılık verilir mi? Bu nasıl bir ruh hali? Kılıçdaroğlu, AK Parti ile koalisyonu parti tabanına anlatabilmek için elini güçlendirmeye çalışıyor. “Başbakanlık dahi teklif ettim ama MHP ile olmuyor" demeye getiriyor.
CHP'nin nabzını tuttum.
CHP'de, AK Parti ile koalisyon hala ağırlığını koruyor. Peki CHP, AK Parti ile koalisyon için ne istiyor? 80 milletvekili olan Devlet Bahçeli'ye önerdiği Başbakanlığı, 258 milletvekili olan AK Parti'nin kendisine altın tepsi ile sunmasını istiyor. “Dönüşümlü başbakanlık" CHP'nin, AK Parti ile koalisyonunun ön şartı haline gelmiş durumda. 1 yıl Davutoğlu, 1 yıl Kılıçdaroğlu.
“Başbakanlığın dönüşümlü olmasında ısrarlıyız" diyorlar.
Dönüşümlü başbakanlık, 258 milletvekili ve yüzde 41 oy oranı ile birinci parti çıkan AK Parti ile 132 milletvekili ve yüzde 25 oya sahip CHP'nin eşitlenmesi anlamına gelmez mi? CHP yöneticileri aynı görüşte değil. “Kuracağımız hükümette müteselsilen sorumlu olmak istiyoruz" görüşünü savunuyorlar.
Ardından ekliyorlar, "Kuyruk olmak istemiyoruz" Dönüşümlü başbakanlık konusuna tekrar döneceğim. çünkü devamı var. Hani ya dönüşümlü başbakanlık olmazsa ne olur, sorusunun yanıtı orada gizli. O konuda açık kapı var.
CHP'nin başka çekinceleri de var. Koalisyon pazarlığında masaya oturduğumuzda Erdoğan'ın gölgesi masada olmamalı diyorlar. “Biz Davutoğlu ile anlaştığımız takdirde son karar merciinin Sayın Başbakan olmasını istiyoruz. Ancak Başbakan'ın bizimle anlaştığı konuyu Cumhurbaşkanı bozarsa bu ortaklık yürümez" tezini ileri sürüyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konumuyla şunları dile getiriliyorlar.
1- Erdoğan kendi sınırlarına çekilmeli.
2-Başbakan başbakan olmalı, Cumhurbaşkanı da cumhurbaşkanı.
CHP'deki bu tür kaygılar sanıyorum kimse için sürpriz olmadı. Ama bunlar giderilmeyecek kaygılar değil. Elbette ki Cumhurbaşkanı cumhurbaşkanı olarak, Başbakan da başbakan olarak hareket edecek.
Koalisyon hükümetleri Cumhurbaşkanı ile partiler arasında kurulmuyor.
Partiler arasında kuruluyor.
Cumhurbaşkanı'na da bu konuda hakemlik yapma görevi düşüyor.
Ancak bunun ardında Erdoğan ile AK Parti arasına bir nifak sokma, Erdoğan'ı yalnızlaştırma, Davutoğlu'nu Erdoğan'la karşı karşıya getirme gibi bir proje yatıyorsa, Davutoğlu buna müsaade etmez.
Geçmişte özal'la Akbulut, özal'la ANAP'ı ve yine özal'la Yılmaz'ı karşı karşıya getirmiş ve onların siyaseten sonları olan bu projeyi başarıyla uygulamışlardı.
Erdoğan ülkenin Cumhurbaşkanı olarak koalisyon ortakları ile iktidar ve muhalefet arasında bir hakem rolü oynaması gerektiğine inanıyorum. Ama burada Erdoğan'ın etrafında surlar çevirip, onu bir yere hapsetme ve AK Parti'yi Erdoğan'la karşı karşıya getirme gibi bir tuzak söz konusu olursa, CHP ile koalisyon başlamadan biter.
Oysa ben tam tersine Cumhurbaşkanı'nın kurulacak bir koalisyon hükümetini kolaylaştırıcı ve yapıcı olacağına inanıyorum. çünkü bu yönde sinyaller alıyorum.
Şimdi dönelim dönüşümlü başbakanlık konusuna. Başbakan'la görüşme sırasında TüSİAD Başkanı bu konuyu gündeme getiriyor. Başbakan, "O ancak 23 Nisan'da başbakan olabilir. Bir de arzu ederse 1 Nisan'da 1 günlüğüne. Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Bizim oy oranımız ve milletvekili sayımız ortada, CHP'nin sayısı da ortada" karşılığını veriyor.
CHP'de ise “Dönüşümlü başbakanlık kabul edilmez ise tahkim edilmiş başbakan yardımcılığı olabilir" diye alternatif bir formül gündemde. Kılıçdaroğlu'nun güçlü yetkilerle donatılmış başbakan yardımcılığı modeline açıklar.
CHP özetle, “Davutoğlu, CHP'nin iktidar ortağı olmasını istiyorsa bizim kırmızı çizgimiz yok ama iki şartımız var" diyor.
İki şart ne?
1-Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı ile olan pozisyonunu netleştirmesi lazım.
2-Kılıçdaroğlu'na dönüşümlü başbakanlık ya da takviye edilmiş bir başbakan yardımcılığı pozisyonu sağlanmalı.
Uzun lafın kısası, muhalefet Che Guevara modunda. “Gerçekçi ol, imkansızı iste."