Erzurum Güncel- Zaman gazetesinden Gülizar Baki'ye konuşan eski AK Parti'li Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş "meslektaşım" dediği Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığını desteklediğini açıklarken "Paralel" kavramının ise 17 Aralık yolsuzluk operasyonuna dair halkın dikkati dağıtmak için kullanıldığını söyledi.
EKMELEDDİN İHSANOĞLU OLUMLU VE YERİNDE BİR KARAR!
Muhalefet, cumhurbaşkanı adayı olarak Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu gösterdi. Sizce nasıl bir isim ve karar?
Olumlu ve yerinde bir karar olduğu kanaatindeyim. Ekmeleddin İhsanoğlu meslektaşımın değişik, sıra dışı kabul edilecek bir aday olduğu fikrine katiyen katılmıyorum. Ekmeleddin bey, Türk milletinin içinden çıkmış ve onun bütün milli ve manevi değerlerini temsil eden bir kimlik yapısına sahiptir. öz be öz bu vatanın evladıdır. Bilgili, geniş dünya görüşü olan bir meslektaşımdır. çok senelerden beri tanışıyoruz. İstanbul üniversitesi çatısı altında ortak mesaimiz oldu. Değerli bir akademisyendir.
PARALEL DEVLET DİYE BİR ŞEY TUTTURDULAR
Hatıratınızda 28 Şubat’ı ‘mütedeyyin insanların acı günleri’ diye anlatıyorsunuz. Bugünleri peki nasıl tanımlıyorsunuz?
Bugün de bir kısmıyla acıdır. Neden? 28 Şubat’ta iktidarda bulunan askerî ekibin ilk hedefi dindarlar oldu. Hatta Süleyman Demirel, çok aşırıya gittiğini görerek beyanat verdi, dindarların üzerine bu kadar varılmasın diye. Bugün de paralel devlet diye bir şey tutturdular. Peki, nedir bu paralel devlet, anlamaya çalıştım. Kendilerini dinliyorum, hemen her Allah’ın günü. Sayın Başbakan ve onunla beraber olanlar paralel devlet, paraleller, Haşhaşiler… Buna benzer tekrar etmek istemediğim ağır sözler söylüyor. Bunlar devlet içinde devlet oldu diyorlar, tayinler fırtınası yapıyorlar. Fethullah Hoca’nın çalışmaları içinde olan, senelerden beri tanıdığım dürüst insanlara sordum. Bu insanlar hiçbir zaman bana yalan söylememiş, aldatmamış insanlar. Gördüm ki bugünkü siyasîlerin, iktidarın mensuplarının söyledikleriyle alakası olmayan meseleler.
Sizce sorun ne? Hükümet sizin dürüst dediğiniz insanlarla böyle gözü kara neden mücadele etsin ki?
Kati böyledir diyecek bir çalışma yapmış değilim. Müşahedelerim iki sorundur. Birincisi; birdenbire rüşvet skandalı, rezaleti ortaya çıktı. Rüşvet aldığı ileri sürülen kişiler hükümetin içindeler, bakanlar. Şimdi bu ne demektir, hükümeti tanzimde ve yürütmede büyük bir zafiyet vardır. İddianame şeklinde, öyle olmuştur diyemem. çünkü hukukta bir tabir vardır: “Şek ile yakin hasıl olmaz.” Yani şüphelerle hakikat elde edilemez. O şüpheleri araştırmanız lazım. Sağlam delillere dayandırmanız lazım. Ama ortada büyük bir skandal var. Görüntülerle, ifadelerle bazı kişiler tevkif edilmiş, atılmış.Şimdi bu hükümet için çok sarsıtıcı bir şeydir. Son dönemde birçok ülkede de olmuştur; Fransa’da, Japonya’da. Yapılacak şey, normali neydi; hükümetin istifasını vermesi, kabinenin çekilmesi, yerine cumhurbaşkanının yeni bir başbakan atamasıydı. Muhtemelen yine Tayyip Bey’i atayacaktı. çünkü partinin başkanıdır. O da bu arkadaşları dışarıda bırakarak yeni bir kabine kurabilirdi. Bu yapılmadı, birdenbire ortaya o zamana kadar hiç telaffuz edilmemiş derin devlet tabiriyle, o kişiler de ismen söylenmiyor, devlet memurları itham ediliyordu. Bir kere bu, hukuki prensiplere aykırıdır. Bir suç varsa suçlu olur. Suçun delilleri, somut delilleri olması lazım. Varsa savcılıklar takibat başlatır. Aylarca bir derin devlettir gitti. Biz de her yerde söyledik, bir memlekette normal devlet, derin devlet olmaz. Zannediyorum bizim de telkinlerimizle bir ay kullandıktan sonra bıraktılar, derin yapıya geçtiler. Yapı daha soyut.
11 YIL OLMAMIŞLAR 12. YIL MI HAŞHAŞİ OLDULAR?
İki sebep var dediniz; birincisi yolsuzluk iddiasının üstünü kapatmak, ikincisi nedir?
Kapatmak demeyelim, kamuoyunun dikkatlerini oradan uzaklaştırmak. Bu büyük bir skandal, yani yolsuzluk öyle az buz bir şey değil, yakın Türk tarihinde en önemli rüşvet olayıdır.
Dikkatleri oradan uzaklaştırmak için neden cemaat seçildi?
Nedenini araştırdım. Fethullah Hoca’nın çalışmaları içinde olan arkadaşlarla görüştüm. Anlaşılan şu ki; AK Parti hükümet olmuş, devletin muhtelif yerinde çalışacak elemanlar için isim istemiş. En büyük yanlışı yapmışsınız dedim. Bir kere bu önce yanlış intibadır. Bunlar devleti istila mı ediyorlar? İstenen kritik noktalara ihtisas sahibi bir kişi istenir, bir kişi vermezsiniz, üç-dört kişi verirsiniz onlar seçer. Bir örnek vereyim; 10 sene Aydınlar Ocağı başkanlığı yaptım. Meclis’e girince bıraktım. Bizden eleman isterler. Biz onlara bir isim göndermeyiz, bir isim göndermek demek onu empoze etmeye çalışmak demek, o bakanın o yetkilinin tanıyacağı üç-dört isim göndeririz. AK Parti hükümeti sizden isim istiyor diye elinizdeki tüm isimleri önlerine koymanız yanlış, alanlar bakımından da yanlış. Hükümet tarafı bu sefer bakacak, işine en iyi gelecekleri alacak, objektif değil sübjektif bakacak. Dolayısıyla bir yanlışlık yapmışlar. Bir de bu tayinlerin yapıldığı yerlerde başka insanlar var. Bizde memurlar ‘tekkeyi bekleyen çorbayı içer’ zihniyetinde hayatı yaşar. Orada adam üç sene, beş sene bekler şube müdürü olmak için. Birdenbire gelen hükümet, oralara kendi düşüncesine göre insanlar getirmiş. Devleti bilmek lazım. Hem on sene bu adamları almışsınız, hatta 12. seneye girdik, 11 sene bu insanlarla çalışmışsınız, 11 sene Haşhaşi olmamışlar da 12. sene mi olmuşlar?
17 Aralık’tan sonra mı?
çok açık. Görülüyor ki bir vaka. O vaka rüşvet vakası. 17 Aralık ile birlikte bu kadrodan kurtulmak istediler. Adalet sisteminde benim şahsen anlayabileceğim bir şey değil. TRT Genel Müdürlüğü’mde 7 bin çalışanım vardı. Birkaçını doğuya göndermek istediler. Hem de ilk geldiğim haftalarda. Sordum bunlar evli insanlar mı? Evet evliler, çocukları var, bu çocuklar okula gidiyor. Diyelim tayin ettik Van’a. Ev var mı, okul ne olacak? Ama ciddi bir sebep varsa onun da usulü vardır. Bu da, telefon açıp şu adamı, bu adamı şuralara gönder değildir. Disiplin kurulu vardır, müfettişler vardır. Müfettişler tahkikatı yapar, disiplin kuruluna gönderir. Dolayısıyla bu da yanlış olmuştur.
AK Parti seçmeninde bu sürece dair genel kanı şuydu: Türkiye’de halk kendi değerleriyle barışık, kendi dini kültürel değerlerini yaşayan siyasetçi ve lider figürünü çok fazla göremedi. Tayyip Erdoğan ve AK Parti toplumun değerlerine saygılı ve yaşayan bir figür olarak siyasette var. Bugün bu ideal siyasetçi ve siyasî partiyle uğraşıyorlar. Zaten herkes çalıyor, bu işin doğasında var. çalıyor ama bizden, çalışıyorlar da. AK Parti’nin seçimde oy kaybetmemesi seçmenin bu mantıkla yaklaşmasına bağlandı...
"çALIŞIYOR AMA BİZDEN" DİYENLER İSLAM'IN İ'SİNİ ANLAMAMIŞ
Buyurduğunuz şeyi anlıyorum, gerçekten bunlar söyleniyor. Fakat eğer ‘çalıyor ama bizden’ diyenler varsa bunlar İslam’ın ‘i’sinin noktasını anlamamış insanlardır. Böyle bir fikir ancak İslam’dan ruhen uzaklaşmış, bozulmuş, her şeyi dünyadan ibaret görenlerde olur. Benim gibi bir insanın bunu kabul etmesine imkân yoktur. Eğer bir insan inanca bağlı olduğunu söylüyorsa, bu inanç ne olursa olsun bu gibi bir vakayı kabul etmez. Hele ispat edilmemiş, Tayyip Bey için söylüyorum ismi geçtiği için, ‘çalıyor ama bizden’ deniyorsa, çaldığını nereden biliyorsun?. Peki, çalan insan sizden demek, sen de çalansın demek değil midir? Bu bir kere fevkalade yanlış ve kabul edilmeyecek bir şeydir. İkincisine gelince incelenirse oyların çok fazla artmadığı görülecektir.
RöPORTAJIN TAMAMI İçİN BURAYA TIKLAYIN...