Erzurum Güncel-Bakan Akdağ, sözlerinin arkasında olduğunu kaydetti.BAKAN AKDAĞ TBMM’DEKİ KAVGAYI ANLATTI:
"ERZURUMLUYUM, BİLİRİM, KAVGADA GÖZLÜK ÇIKARILIR"Meclisteki o meşhur kavgada siz gözlüklerinizi çıkardınız. Böyle kollar sıvanınca herkes ekran başına kilitlendi. Meclis TV’ye de reyting olmuştur diye tahmin ediyorum. O kavgadan dolayı bir pişmanlık var mı? Şu anda Osman Durmuş'la konuşuyor musunuz?Tabii herkesle konuşuruz. Hiç konuşmamak diye bir şey olamaz yani. Birlikte çalışıyoruz sonuçta mecliste. O günkü tablo çok farklı bir tabloydu. O günün psikolojisini yaşamadan bugün yorum yapmak zor olur. Şöyle yorumlar yapıldı o zaman. Yani işte 7 sene tahammül etmişiz de artık patlama noktasına gelmiş falan. Bu yorumlar hiç doğru değildi. Çünkü eleştiri yapılır. Bu çok normal, buna tahammül etmelisiniz, etsesiniz de ve ettik. Bundan sonrada edeceğiz. O gün farklı bir şey vardı. O gün bizim inandığımız bazı değerlerle adeta alay edilircesine meclis kürsüsünde konuşuldu. O günün psikolojisinde buna tahammül imkansız. Gerginlikte bundan dolayı oluştu. Ben orada ceketimi çıkarmış kollarımı da sıvamış değilim.Fotoğraflarda en azından gözlüğünüzü çıkarıyorsunuz, kavgaya hazırlık var herhalde orada biraz.Doğrudur. Çünkü aynı gün mesela orada hem de kendisi meclis idare amiri olan bir arkadaşımız gözüne ağır bir darbe aldı ve hastaneye yatmak zorunda kaldı. Şimdi ben Erzurum’da büyüdüm. Tabii ki kavga aman olmasın. Ama kavga sırasında falan gözünüzde gözlük olmamalı. O bir tedbirdi benim için.Evet, o tecrübeniz, benim de oradan dikkatimi çekti zaten. Siz gözlüğü çıkarınca ekran başında dedik eyvah başlıyor olaylar bakalım…Çıkarıp, yani gözünüzde tutmamanız lazım. Allah korusun. Tabii ki bu tip şeylerin olmamasını istiyoruz. Ama bu tip meselelerin, bu tip gerginliklerin oluşmasına yol açan sebeplere iyi bakmak lazım. Kim bunlara sebep oluyorsa yanlış iş yapıyor. Umarım bundan sonra yapılmaz.Söylediğiniz gibi tabii ki hani gülüyoruz, espri yaptık şu an ama meclise yakışan tablolar değil. SÖZLERİMİN ARKASINDAYIM!İnternette bir ses kaydı düştü. Sizin olduğu iddia ediliyor. Ve orada şöyle bir şey söylüyorsunuz. Diyorsunuz ki, “Bir kanun yaparız, deriz ki Eczacılar Birliği, Tabipler Birliği, Diş Hekimler Birliği’nin birlik kanunları iptal edilmiştir, hadi bakayım Danıştay karar alsın da göreyim bakayım, hangi kararı alacağını ondan sonra göreyim bakayım." Bu sözler size mi ait?Muhtemelen bana aittir. Doğrusu bir sohbet esnasında konuşulmuş işler. Ben kendim kaydetmediğim için net olarak bilmiyorum ama. Yalnız başında bir cümle daha vardı. O cümle önemli.En baştan okuyayım isterseniz. Diyorsunuz ki; "Sizin mahkemeyle satış yaptığınız bir yer var mı arkadaşlar?" Tamam, şimdi nereden geliyor bu tartışma? MÜSİAD üyeleriyle, işadamlarıyla bir yerde konuşuyoruz. İşte ticaret falan konuşuluyor. Biliyorsunuz Eczacılar Birliği Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kendisiyle yaptığı bir anlaşmayı, birlik olarak yaptığı anlaşmayı sonlandırması sonucunda mahkemeye gitti ve anlaşmayı Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bozdurmasını iptal ettirdi. Yani ticari bir ilişki. Sonuçta Sosyal Güvenlik Kurumu, eczanelerden ilaç satın alıyor. Kendi hastaları için. Bunun karşılığında da para ödüyor. Efendim bu ticari ilişki değildir falan diyorlar bazen ama size para ödeniyor mu? Ödeniyor. O zaman bu bir ticari ilişkidir. Siz ilaç satıyorsunuz. Kime? Sosyal Güvenlik Kurumu’na. Peki Sosyal Güvenlik Kurumu sizinle belli konularda anlaşamıyor. Sözleşmesini iptal ediyor. Diyor ki, ben eczacılarla teker teker sözleşme yapacağım. Çünkü siz sözleşme kurallarına uymadınız. Kepenk kapatma eylemlerine giriştiniz, vatandaşı rahatsız ettiniz. Vatandaşın ilaca ulaşma imkanını engellemek gibi bir tavır içine girdiniz. İlaç güvenliğini zedelediniz. Ee giderim ben mahkemeye, mahkemeden bunu bozdururum. Zorla sana istediğim şartlarda ilaç satarım, ilaç veririm. İstediğim zaman da kepengimi kapatırım. Peki bu hakkı nereden alıyorsunuz. Çünkü yasa Eczacılar Birliği’nin sözleşme yapma konusunda hakkı olduğunu söylüyor. Yasayı yapan kim? Milli irade. Böyle yaparsanız, bu aynı milli irade o yasayı tabii ki değiştirebilir. Veya ikinci örneği söyleyeyim size. Diş Hekimler Birliği asgari ücret tarifesi yayınlıyor. Şu anda yayınlanan asgari ücret tarifesi, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun Sağlık Bakanlığı hastanelerine ödediği tarife bedellerinin, bazı kalemlerde birkaç misli. Yani 2 misli, 3 misli, 4 misli. Mesela, diyelim ki diş dolgusuyla ilgili rakam 1 birimse Sağlık Bakanlığı’na ödenen asgari ücret tarifesinde 3 birim, 4 birim o kadar yüksek. O zaman Sosyal Güvenlik Kurumu diyor ki ben doğrudan buraya giden vatandaşın ödemesini yapamam. Hadi koştura koştura mahkemeye gidiliyor. Mahkemede hiç benim anlamadığım bir biçimde lehte karar veriyor. Bu asgari ücret denen çok yüksek aslında fahiş ücreti Sosyal Güvenlik Kurumu ödemek zorunda kalıyor. Neden, çünkü bu hususta Diş Hekimleri Birliği’nin asgari ücret tarifesi yapma hakkı var. Yani bir diş hekimi bugün ben sizin dişinizi, işte 50 liraya dolgu yaptıracağım dese eğer asgari ücret 100 liraysa 50 liraya da yapamıyor biliyor musunuz? Böyle şey olur mu? Bütün bu yasaları yapan bu birliklere bu hakkı veren kim? Tabii ki milli irade, halkın iradesi ve yasalar. Bu yasalar ne zaman yapılmış? 50’li yıllarda yapılmış. Bugün 2010’lu yıllardayız. Gerekirse milli irade yeni yasalar yapar. Bundan daha tabii ne olabilir? Bunu tartışan bir oda başkanı işte, basın toplantısı falan yapmışlar benim bu konuşmam üzerine. Efendim 12 Eylül darbe sonrasında bu odalar kapatıldı falan gibi böyle bir takım yorumlar yapılmış ne kadar talihsiz yorumlar bunlar. Biz 12 Eylül darbecisi miyiz? Bunu millet getirmiş, milletin iradesi getirmiş. Milletin iradesine bu tarz yorumları yapmak saygısızlık olarak görüyorum. Bir de müsaade ederseniz şu konuya kısaca gireyim. Yani bu ne kadar basit ve ne kadar ayıp bir iştir. Bir yerde sohbet ediyorsunuz, sohbet etiğiniz şeyde de yanlış bir şey yok. Bak ben konuştuklarımı burada rahatça söylüyorum hepsini. Savunuyorum da yanlış bir şey söylediğime de inanmıyorum. Ama bunu birisi orada kaçak kaydediyor. Terbiyesizce bir biçimde yapabilir, ahlakı bu kadar küçük olabilir o kişinin. Ondan sonra bunu getiriyor Oda Birlik Başkanlığı her kimse onlara veriyor. Onlar da mal bulmuş mağribi gibi çıkıp bunu basını karşısında sunuyorlar. Üstelik de bunu sunanlar başından beri insan hakları, özgürlükler vs. konusunda hep çok hassas oldular. Çok talihsiz bir iş yaptılar. Bunu çıkıp da sanki bir şey bulmuş gibi böyle basına falan vatandaşa dinleten arkadaşlarımın benden özür dilemesi gerekiyor. Çıksınlar, evet sizin izniniz olmadan yapılan bir ses kaydını biz bu şekilde basında dinlettik. Özür diliyoruz. Çok yanlış bir iş yaptık. Bu sizin hukukunuza saygısızlıktır demelerini de doğrusu bekliyorum. Yanlış ve talihsiz bir şey yaptılar. İşte tekrarladım söylediklerimi. Ben halkın iradesini çok açık söylüyorum, mahkeme yorumlarının vs. iradesinden daha önemli olduğuna inanan bir kişiyim. Başından beri böyleyim. Yani eğer bir yasa var ve bu yasa farklı bir şekilde yorumlanıyor ve halkın zararına olacak bir biçime getiriliyorsa, tabii ki bizde o yasayı değiştirebiliriz.Tabii ki mikrofon olmayan bir ortamda özel bir sohbetin kaydedilmesi, sızdırılması gerçekten hiç hoş değil, kabul edilebilir değil. Ama hani kabul ettiğiniz için, ses bana ait dediğiniz için şunu da sormak isterim. Burada diyorsunuz Eczacılar Birliği talebi…Özür dilerim, ben dinlemedim bile. Ama muhtemelen bana aittir. Buna benzer şeyler söylediğimiz biliyorum yani.Peki gerçekten bu birliklerin, kanunların iptal edilmesi bir düşünceniz var mı? Böyle bir şey olabilir mi?Gerekirse olabilir elbette. Hani anayasa olarak bu birliklerin kurulması lazım. Ama bu şekilde mi? O tartışılır. Bakın bugün birlikler nasıl oluşuyor, biliyor musunuz? Bugün birlikler, birliklerin yönetimi TBMM’nin oluşturduğu gibi nispi temsili oluşmuyor. Herhangi bir şehirde birlik kuruluyor. Orada hangi görüş sahipleri daha çoğunluktaysa bütün o şehrin birliğinin yönetimi bir tek elden çıkıyor. Böyle olur mu canım. Bir nispi temsil olsa ya. Kendileri gelsin. Bu kadar demokrasinin peşine düştüklerini iddia ediyorlar. Gelsin onlar bize desinler ki birliklerin yasalarının bu şekilde olması yanlış. Gelin bu birlik yasalarını düzeltelim. Hayır, söyleyemezler. Çünkü tıpkı bugün HSYK’nın yapısında olduğu gibi, tıpkı benzeri işlerde olduğu gibi böyle bir imparatorluk suntasının devamından yanalar. Gelsinler desinler ki şu andaki birlik kanunları demokratik katılımcılığı ve çoğulculuğu sağlayamıyor. Biz bunu nispi temsile dönelim. Yani şöyle örnek verirsem halk çok kolay anlar. Şu anda birliklerin seçimi nasıl oluyor biliyor musunuz?Nasıl oluyor?Bir şehirde milletvekili seçiyoruz. Mesela AK Parti Türkiye’de hemen hemen her şehirde birinci partidir. Birkaç şehir hariç. Birliklerin seçim kanunları gibi milletvekili seçimi olsaydı o şehirlerin bütün milletvekilleri AK Parti’den çıkardı. 1950 ile 196’ta ilk demokrasiye geçtiğimizde seçimler böyle yapılıyordu biliyor musunuz? Bir şehirde en çok oyu hangi parti alırsa bütün milletvekillerini o çıkarıyordu. Ama bu doğru bir seçim yöntemi değil. Nispi temsil dediğimiz bir şey olması lazım. Herkesin görüşünün meclise ulaşması lazım. O zaman birlik seçimlerinde de böyle niçin olmasın? Benim söylediğim bunlardır. Yani daha demokratik birlik yasaları neden olmasın? Çıksın, bunu konuşsunlar. Neden bugünkü birlik seçimlerinde olduğu gibi çoğulculuğa değil de çoğunluğa dayalı bir seçimden yanalar. Çıksın bu kaseti vatandaşlara, kamuoyuna bir izah etsinler de anlayayım ben.KADINLARIMIZ KARNINI YARDIRMASINHastanede doktorlar bunun eğitimi almış olmalarına rağmen ısrarla sezaryen önerdiklerine göre o zaman daha pahalı diye yani para kazanmak için mi bütün millete sezaryen yapılıyor?Bu konuda da vatandaşın çok uyanık olması lazım. Şu anda Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sezaryene ödediği para, normal doğuma ödediği paradan fazla değil. Bunu birlikte çalıştık biz onlarla sezaryen olayları artmasın diye. Alınabilecek ilave ücretler de belli. Vatandaşımız asla sezaryen için sigortalı vatandaşımız kendisinden istenen parayı falan para ödememelidir ve mutlaka Sosyal Güvenlik Kurumu’na başvurmalıdır. Biz şimdi sezaryen için bir ülke eylem planı hazırladık. Bunu yakında kamuoyuna da takdim edeceğiz. Bu işe karşı çok ciddi bir mücadele vereceğiz. Bu bazı kuruluşlarda, bazı özel hastanelerde çılgınlık halini almış durumda. Ve bununla çok ciddi mücadele edeceğiz. Yani bu işi yapan ihtiyaç olmadığı halde sezaryen yaptıran kuruluşlara ve yapan hekimlere gerekli yaptırımları uygulayacağız. Ama tabii ki gerekli olduğu yerde sezaryen yapacaksınız. Ve vatandaşımız da işte sizin program gibi davet edildiğimiz programlarda uyarmaya devam edeceğim. Bizzat ben. Bakın size sezaryen öneriliyorsa mutlaka sorgulayın. İhtiyaç varsa tabii ki sezaryen yapılması gerekir. Ama ihtiyaç yoksa sezaryen olmayın, bebeğinizi normal yolla doğurtun. Ben bir çocuk hekimiyim. Hem çocuğunuz için hem bebeğiniz için hem sizin için hem sizin çok açık olarak söyleyeyim bir kadın olarak vücudunuzun daha diri kalması için bu çok daha doğrudur. Sonuçta sezaryende karnınızı yarıyorlar. İhtiyaç olmadan insan karnını yardırır mı?Ama onu estetik dikişle falan bir şekilde hallediyorlar. Kadınların burada asıl korkusu hani normal doğum fikri bile biraz ürkütücü geliyor zor bir şey tabii ürkütüyor. Anladım. Üstünden cildi estetik diktiniz. Ama onun altında bir çok tabaka kesiliyor vücudunuzda. Öyle sadece cilt mi açılıyor zannediyorsunuz, orada kalın bir tabaka var karnınızda. Ta rahme kadar ulaşılıyor. Sonra rahim açılıyor. Bu kolay bir şey değil. Dolayısıyla burada doğumun ağrılı ağrısız olmasına sıra gelince ihtiyaç durumunda doktorunuz size ağrısız doğum yaptırabilir. Yani bir anestezi şekli var. Ona epidural anestezi deniyor. Bu anestezi şekliyle ağrısız doğum yapabilirsiniz. Bunun için sezaryen olmanıza gerek yok. Kaldı ki yani o ağrı sürecinin, bebeğin doğuşuyla ilgili o sürecin bir taraftan yerine göre bebeğin sağlıklı doğurtulması açısından da bazı yararlar da var. Ama siz ben tahammül edemem, dayanamam diyorsanız, tamam o zaman ağrısız doğum işlemlerinin bir başkası da yapılabilir. Lütfen gereksiz yere karnınızı yardırmayın diyorum ben annelerimize, hamilelere...