Erzurum Güncel- İşte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın uçakta gazetecilere yaptığı birbirinden önemli açıklamalar;
SOKAĞA NİYE DöKüYORSUN? SABRIMIZIN DA BİR SINIRI VAR
Bir haftada 4 şehit verdik. çözüm süreci işliyor olmasına rağmen HDP'nin farklı tavırlar sergilediği görülüyor. Sürece ilişkin söylemler neden şimdi değişmeye başladı?
Her şeyin bir sabır noktası var. Biz çözüm sürecini başlatalı 5 yıl oldu. önce 'açılım süreci' dedik, daha sonra 'milli birlik ve kardeşlik', şimdi de 'çözüm süreci' diyoruz. HDP sokağı çıkma çağrısı yapıyor. 'Şiddet için değil' diyorlar. O zaman ne diye sokağa döküyorsun? Miting yap. Sokağa çıkın deyince. Maskeni tak, sopanı al, molotof kokteylini al, belli dükkanları yak… Bu, o anlama geliyor. Güvenlik güçleri, vatandaş tedirgin. Onun için sabrın sınırı var diyorum. O sınır aşılırsa, olabilecekleri aklımın ucundan bile geçirmek istemem.
Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’ndeki konuşmada, ‘Ortadoğu’da 100 yıl önce çizilen sınırların dikişlerinin patladığını’ söylediniz. Yeni sınırlar, yeni Sykes-Picot anlaşmaları mı ortaya çıkıyor?
IRAK'I 3'E BöLMEYİ PLANLADILAR
Ortadoğu, sonradan uydurulmuş bir coğrafi ifade. Aslında bir Yakındoğu var, bir de Uzakdoğu. Ortadoğu aslında bir petrol havzasının ifadesi. Bu çerçevede Irak'ı üçe bölmeyi planladılar. Bir Kürdistan olacaktı, bir Sünni Araplar'dan ve Türkmenler'den oluşan devlet, bir de Şia devleti. Bu planlamayı kafalarında yaptılar. Ama ilk uygulamada gerçekleştiremediler.
Sonra Maliki'nin başbakan olmasıyla ikinci girişim başladı. Maliki ordunun üst kademesini sadece Şii subaylardan oluşturdu. Ardından çoğunu cezaevlerinden saldırıverdiği sabıkalıların meydana getirdiği bir gerilla gücü kurma yoluna gitti.
Şimdi yeni Irak Başbakanı (Haydar El İbadi) Irak'ı yeniden birleştirmek konusunda umut veriyor. Bakalım gerçekleştirebilecek mi? Bu çabalarını zamana yaymak istiyor olabilir. Mesela cumhurbaşkanı yardımcılıklarında yetki sınıflandırması yapmadı.
CİDDİ DEZENFORMASYON VAR
Peki bu çerçevede Suriye'deki gidişatı nasıl görüyorsunuz?
Haritanın diğer parçası olan Suriye'ye gelince... ülkede terör cirit atıyor. Ilımlılar (özgür Suriye Ordusu-öSO) vatan savunması derdine düştü. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, öSO konusunda Türkiye ile aynı çizgide olduklarını söyledi. Irak için de bizim çizgimizi paylaşıyorlar. Yani, uçuşa yasak bölge ile güvenli bölge oluşturulması ve ılımlı muhaliflere eğit-donat desteği sağlanmasını öngören planımızı destekliyorlar.
Son gelişmelerle ilgili olarak ne yazık ki çok ciddi dezenformasyon var. Mesela Kobani konusunda Irak'ta Kürt Bölgesel Yönetimi 2 bin peşmerge göndermekten söz etti. Sonra sayı 500'e indi. PYD bunu da kabul etmedi. 90'a kadar inildi. Bu 90 peşmergeye ek olarak araçları kullanacak şoförler ve muavinleri eklenecek, sayı aşağı-yukarı 150'ye çıkacaktı.
90 peşmergeyi biz uçaklarımızla Türkiye'ye getirdik. PYD buna da direndi. Peşmergeler silahları bize versinler, Kuzey Irak'a dönsünler diye tutturdular. Aslında dertleri orayı PYD dışındakilere kaptırmamak. Kobani halkı zaten Türkiye'ye sığındı. Dolayısıyla orada sivil kalmadı. 1500-2000 kadar silahlı kişi var.
TEHDİT ALTINDA OLAN TüRKİYE
Türkiye-Fransa birlikte uçuşa yasak bölge oluşturabilir mi?
Bakın, aslında tehdit altında olan benim, yani Türkiye. Nitekim, geçenlerde, vatandaşlarımızın can güvenliği için bir köyü boşaltmak durumunda kaldık. Dedikleriniz ancak BM Güvenlik Konseyi kararıyla, o olmazsa NATO kararıyla sağlanabilir. Bana göre, 36'ncı paralelin üstü güvenli bölge ilan edilmeli.
Neden? çünkü, topraklarımızda 1.6 milyon sığınmacı var. O bölgede onlar için farklı planlamalar yapılabilir. Hatta alt yapısıyla, üst yapısıyla yerleşim birimleri bile inşa edilebilir. Kobani'yi bir yana bırakın, Kuzey Suriye'nin kalbi Halep tehdit altında. Orada koca bir tarih yok olmak üzere.
DAİŞ (IŞİD) PETROLüNü ESED ALIYOR
Irak-Suriye üstünden bir sınır çizmeye çalışılıyor diyebilir miyiz?
çok farklı, çok karmaşık hesaplar olabilir. Bakın, DAİŞ petrolünü kim alıyor? Esed yönetimi. Yani, Musul petrolünü Esed'e peşkeş çekiyorlar. Suriye'de Esed'e karşı direniş başladığında sadece öSO vardı.
Terör örgütleri daha sonra ortaya çıktı. Şimdi bile öSO aşağı-yukarı 120 bin silahlı adamı olduğunu söylüyor. Ama iki sorunları var: Para, donatım/eğitim. Bunlar verilirse dengenin yeniden sağlanabileceğini ifade ediyorlar.
HER SöZCüDEN AYRI BİR SES çIKIYOR
Kobani bahaneli eylemler süreci riske atar mı?
çözüm süreciyle ilgili plan devam ediyor. Kobani'yle ilgili görüşlerimizi ABD'ye net ilettik. Müttefik bir ülkenin, bizim terörle bağlantılı olduğunu düşündüğümüz bir gruba silah vermesini doğru bulmayacağımızı da söyledik. Ama akabinde C-130'larla oraya silah indireceksin; bunların bir bölümü PYD'ye gidecek, bir bölümü de dedikleri gibi 'yanlışlıkla da olsa' DAİŞ'e.
Bu konularda ABD'de her birimin sözcüsünden farklı bir ses çıkıyor. Beyaz Saray sözcüsü bir şey söylüyor, Pentagon sözcüsü başka bir şey, Dışişleri sözcüsü daha başka bir şey, Ulusal Güvenlik sözcüsü başka bir şey. Bazıları ABD'ye destek vermediğimizi iddia ediyor. Yalan. Gerekli desteği verdik. Ayrıca, ABD'nin onlara verdiği silahların bedelinin çok üstündeki meblağları biz Türkiye'ye sığınan Kobanili Kürtler için harcıyoruz.
BöYLE BİR ALçAKLIK OLABİLİR Mİ?
"Tarihin en uzun MGK'sı' diye nitelenen son MGK'da paralel yapı ile ilgili bir süreç belirlendi mi?
Toplantı sonrasında yapılan açıklamada var zaten bu husus. ülkemizin güvenliğini tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar ve illegal oluşumlar ile yürütülen mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği açıkça belirtiliyor. Paralel yapı dediğimiz bu oluşum, Başbakanlığım dönemimde, çocuklarımdan kardeşlerime kadar benim tüm ailemi dinledi. Yetmedi, ofisimi dinledi. Böyle bir alçaklık olabilir mi?
Bu yasadışı işlerle ilgili olarak elbette hukuki süreç başlayacak. Ama bugün bile aramızda bazı arkadaşlar acıma refleksine kapılıyorlar. Paralel yapının etik, ahlaki değerlerimizi yok etmesine sessiz mi kalınacak? Hukuk çerçevesinde, gereken her şey peyderpey yapılacak. Başbakanlık ofisine koydukları böceklerin nereden alındığını bulduk. Şimdi dinledikten sonra bunların nereye gönderdikleri araştırılıyor.
KIRMIZI KİTAP'A BU YIL GİRMELİ
Konunun MGK'ya taşınmasının 28 Şubat'ı çağrıştırdığı yönündeki iddialara ne diyorsunuz?
28 Şubat, anti-demokratik çevrelerin demokratik yapılanmayı hedef aldığı bir girişimdi. Nitekim, meşru hükümeti zorla istifa ettirdiler. Şu anda ise böyle bir durum yok. Şimdiki hadise, paralel yapının demokratik yapılanmayı hedef alma girişimleriyle; bir başka deyişle legal görünümlü bir illegal yapıyla mücadele meselesidir. MGK kararları, tavsiye kararlardır. O kararlar hükümete gönderilir.
Sonra hükümet de Bakanlar Kurulu kararına dönüştürüp MGK Genel Sekreterliği'ne yönlendirecek. MGK Genel Sekreterliği de Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne işleyecek. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, 5 yılda bir yenilenir. Son olarak 2010'de yenilendi. Yani süresi 2015'te dolacak. Ama biz yakın tehdit nedeniyle 2014'te bu değişikliğin yapılmasını istedik. Gerekirse, 2015'te yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde revizyonlar da yapılabilir.
TOPLANTININ UZUN SüRMESİ GüNDEMİN YOĞUNLUĞUNDAN
MGK 10.5 saat sürdü. Bundan sonra hep uzun mu olacak?
Hayır. Toplantının uzun sürmesi, tamamen gündemin yoğunluğundan kaynaklandı. Irak, Suriye, Ortadoğu (Filistin, Mısır), Tunus ve Ukrayna seçimleri, Doğu Akdeniz'deki gelişmeler, Ege'deki gelişmeler başta olmak üzere, gündem epey yoğundu. MGK'de önce sunum yapılır, sonra konulara göre uzmanları özel takdim yaparlar, daha sonra müzakereye geçilir. Bu da toplantının uzamasını beraberinde getirdi.
'SEKTöR öLüR' DİYORLAR O ZAMAN KöMüRü BIRAK
Kömür ocaklarında birkaç ay arayla iki facia yaşadık. önce Soma, sonra Ermenek...
Soma'dan sonra her türlü tedbiri aldık. Ama iş tedbir almakla bitmiyor, insan faktörü de önemli. Mesela işveren az kazanıyorum bahanesiyle işçinin yemesinden içmesinden kısar, yemeği vermem evden getir, ocakta ye derse, bu zulümdür. Daha fazla bir şey yaparsanız, bu sektör ölür diyorlar. O zaman sen de kömürü bırak, başka sektöre geç. Elini tutan mı var. Kömür üretimini robotlaştırmak gerekiyor. Bakın, Avrasya Tüneli'nde bir robot var. Günde 10 metre deliyor. Ayrıca taşı, toprağı toplayıp gönderiyor. İş güvenliği konusunda, tedbirlerin yanı sıra, duyarlılığın da artması gerekiyor.
Kaynak : Yeni Şafak