Erzurum Güncel-
Dışarıdan bakıldığında her şey kusursuz görünüyor ama...
İşte ünlülerin aile trajedileri...
Kısacası para ile satın alınabilecek her şeyleri var. Ama bazıları geçmişte öyle trajediler yaşadı ki.
Bir dönemin 'taçlı' güzeli ve en gözde mankenlerinden biriydi Ceyda Düvenci...
Şimdi ise TV ve sinemada oyuncu olarak kendini kanıtladı. Mutlu bir evliliği var ve kısa bir süre önce ikinci kez anne olmanın sevincini yaşadı. Kısacası hayatında her şey yolunda gibi görünüyor. Ama onun bu gülüşünün ardında öyle bir hayat öyküsü var ki!
Düvenci'nin kendi annesi Zümrüt Hanım biricik kızının yüzünü en son 4 yaşında gördü ve onu hep o haliyle hatırlıyor.
Düvenci'nin müzik öğretmeni olan annesi 7 Mart 1981'de henüz 30 yaşındayken geçirdiği bir trafik kazasında gözlerini kaybetti. Sakin bir cumartesi günüydü... Öğrencileri tiyatroya götüreceklerdi.... Mustafakemalpaşa'dan Bursa'ya.
Ardından dönüş yolculuğu başladı. Zümrüt Hanım ön sıralarda oturuyordu. Uykusu gelince kızı Ceyda'yı otobüsün arka tarafına yolladı ve uykuya daldı.
İşte ne olduysa o sırada oldu. Karşıdan gelen minibüs ile Düvenci ve annesinin içinde bulunduğu araç çarpıştı. Araç devrildi. Düvenci'nin annesi başına şiddetli bir darbe aldı. Kendi anlatımıyla başına gelenler korkunç: "Göz hizam ile burnum birbirinden ayrılıyor. Burnum kırılıyor, üst çenem kopuyor. Elmacık kemiklerim unufak oluyor."
O halde görenler genç kadının öldüğünü sandı. Sonra nefes aldığı fark edilince yaşadığı anlaşıldı ve hastaneye götürüldü.
Bir kaç hastane sonunda kabul edip onu aldı. Ama gözleri için yapacak bir şey yoktu. Eşi İsmail Düvenci onu Londra'ya da götürdü. Ama göz sinirleri kopmuştu. Bu kazadan sonra Ceyda Düvenci de travma yaşadı. Onu, 18 yaşına kadar onlarla birlikte yaşayan anneannesi büyüttü.
Annesi Ceyda Düvenci'yi kazanın olduğu sıradaki yani 3 buçuk yaşındaki yüzüyle hatırlıyor hala...
Lüle lüle sarı saçları pembe yanaklarının yanından omuzlarına dökülen haliyle
7 / 27
O bugün Türkiye'nin adından en çok söz edilen ünlüsü...
Önce podyumlarda zirveye çıktı, sonra müzik dünyasında. Şarkısında da söylediği gibi evli, mutlu ve çocuklu. Ama onun yaşamı da öyle dışarıdan görüldüğü gibi "toz pembe" değil. 1975'in yılbaşı gecesiydi henüz 2 yaşında bir çocukken bir trajedinin kahramanı oldu.
Annesi, babası ve teyzesi onu anneannesine bırakıp yeni yılı karşılamak için eğlenceye gitmişlerdi.
Sonra evlerine dönmek üzere arabalarına bindiler... Tam Çayırova'ya gelmişlerdi ki, hayatlarını sonsuza kadar değiştirecek o trajik kazası yaşandı. Babası ve teyzesi öldü... Annesi ise ağır yaralandı. O sırada henüz 24 yaşındaydı genç kadın. Ondan sonra da kızına hem anne hem baba oldu...
Anne Şenay Akalın yıllar önce Kelebek'e verdiği röportajda "Benim eşim Ali ile çok güzel bir evliliğim vardı" diye anlatmıştı erken yaşta yitirdiği eşini...
Demet Akalın ise bu olayın ardından annesinin kendisine hem annelik hem babalık yaptığını söyleyerek "Hep dimdik ayakta kalmış. Onun hakkını ödeyemem" diye konuşmuştu.
Kaza olduktan sonra olay yerine gelen ambulanstaki görevliler otomobildeki üç kişinin de öldüğünü düşünüp hepsini birden morga koymuşlar.
O sırada annesi Şenay Akalın'ın ağabeyi cesetleri teşhis etmek için morga gitmiş. Önce eniştesini sonra diğer kız kardeşini teşhis etmiş.Sıra Şenay Akalın'a gelince ağabeyi öldüğünü sandığı kız kardeşinin hareket ettiğini fark etmiş. Hemen çığlık atıp morg görevlisini çağırmış. Kötü bir tesadüf eseri o gece nöbetçi olan doktor alkollüymüş. Başka bir doktor gelip Demet Akalın'ın annesini yoğun bakım ünitesine kaldırmış.
O sırada olup bitenlerden habersiz olan Demet Akalın'ın annesi başından ciddi bir darbe almış.
Akalın Kelebek'e verdiği röportajda bu durumu şöyle anlatmıştı: "Kafatasım ciddi şekilde zarar görmüş. 27 dikiş atılmış. Beyin de ödem yapmış. O yüzden bana Gölcük'te 'deli Şenay' derler." "Yedi kaburgam da kırılmış. Kırık olan kaburgalar iç organlarıma batmış. Dolayısıyla iç kanama var. Başka bir hastaneye sevk etmişler beni."
12 / 27
Sonra sıra Akalın'ın annesi için en kötü ayrıntıya gelmiş. Ona eşinin ve kız kardeşinin öldüğünü söylediklerinde dünya başına yıkılmış.
Sonra biricik kızı Demet'i getirmişler ona... Akalın "Anneciğim beni bırakma, ben seninle yatmak istiyorum" diyerek ağlayınca annesi yeniden hayata bağlanmış. Bu zor dönem anne ve kızın birbirlerine daha fazla bağlanmasına yol açtı.
Oktay Kaynarca'nın hayatındaki dram babasını kaybettiği sırada söylediği "hem babamı hem amcamı kaybettim" sözleriyle ortaya çıktı.
Kaynarca’nın annesi Nursel Hanım ile evli olan Adil Kaynarca kısa bir süre önce kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Adil Kaynarca’nın ölüm haberi birçok internet sitesinde ’Oktay Kaynarca’nın babası öldü’şeklinde verildi. Çünkü herkes Adil Kaynarca’yı ünlü oyuncunun babası olarak biliyordu. Halbuki gerçek dizi senaryolarına konu olacak kadar dramatik ve farklıydı. Oktay Kaynarca’nın yıllarca bir sır gibi sakladığı hikayesi:
Oktay Kaynarca 5 yaşındaydı ve o yıllarda anne ve babasıyla Berlin’de yaşıyordu.
Kaynarca’nın İstanbul’da yaşayan amcası Adil Kaynarca karısını tatil yapması için Almanya’ya kardeşinin yanına göndermeye karar verdi. Eşini İstanbul’dan uçağa bindiren Adil Kaynarca, Oktay’ın babasını arayarak eşini havaalanından karşılamasını istedi. Kardeşinin isteği üzerine alanda yengesini karşılayan Özkan Kaynarca dönüş yolunda trafik kazası geçirdi. Kazada Oktay Kaynarca’nın hem babası hem yengesi yaşamını yitirdi.
Bu kaza ailede büyük üzüntü yarattı. Çünkü bir yandan gelinleri Nursel genç yaşta dul, diğer yandan da aynı kazada karısını kaybeden oğulları Adil yalnız kalmıştı.
Aile büyükleri, Oktay Kaynarca’nın annesiyle, kazada eşini kaybeden amca Adil Kaynarca’yı evlendirmeye karar verdi.
O yıllarda 5 yaşında olan Oktay Kaynarca’ya ise durum daha sonra anlatıldı. Oktay Kaynarca, amcası Adil Kaynarca’yı yıllarca gerçek babası gibi bildi.
Sırrı öğrenince de gerçeği kabullendi. Ünlü aktör, Adil Kaynarca’nın ölümü üzerine “Hem babamı, hem amcamı kaybettim” diyerek üzüntüsünü dile getirdi.
17 / 27
Saba Tümer ekranlarda yaptığı programların başarısı kadar eşsiz kahkahasıyla da tanınıyor.
Ama onun hayatı da dışarıdan göründüğü gibi değil... Onun da büyük bir trajedisi var.
Tümer, bunu bir TV programında içtenlikle anlatmış ve anlatırken de gözyaşlarına boğulmuştu.
Tümer bugün Türkiye'nin en ünlü programcılarından biri ama içinde büyük bir ukte var: Annesi onun bugünlere geldiğini göremedi.
Çünkü bugün 30'lu yaşlarının sonunu süren Tümer annesini henüz 25 yaşındayken yitirdi.
Katıldığı bir programda annesiyle ölmeden önce yaptıkları son konuşmayı şöyle anlatmıştı Tümer:
"Bir anda 'Annemi aramam lazım' diye devamlı içimden bir ses annemi aramam gerektiğini söylüyor ama ne mana verebiliyorum ne birşey...
En sonunda bir arkadaşımdan cep telefonu buldum. Annemi aradım, 'Anne ben akşam gelmeyeceğim. Ya evde kalırım ya da bir arkadaşımda kalırım. Beni merak etme' dedim" diyerek annesiyle konuştuktan kısa bir süre sonra eve gittiğini ve sabah 6'da eniştesinin geldiğini ve 'Çeşme'ye gidiyoruz' dediğini anlattı. Saba Tümer, Çeşme'ye gittiğinde annesinin vefat ettiğini öğrenmiş.
Genç yaşında başına gelen bu olaylar da ona hayatla ilgili bir şey öğretmiş:
"Hayatta her an böyle saçma sapan şeylerle, sürprizlerle karşılaşabiliyorsun. Erken yaştayken hiç tahmin etmemiştim, annemi, teyzemi kaybedeceğimi, bir sürü dramlar yaşayacağımı."
22 / 27
Hazırladığı yarışma programlarıyla Türkiye'nin en başarılı televizyoncularından biri olan Acun Ilıcalı, son olarak da "büyük transfer" ile gündemdeydi.
200 TL stajler maaşıyla kariyerine başlayan Ilıcalı, kısa sürede elde ettiği mesleki başarıları ve dudak uçuklatan servetiyle de gündemde. Ama onun hayatı da dışarıdan göründüğü kadar kusursuz değil. Bütün başarısına rağmen onun da içini kemirip duran büyük bir acı var.
Bugün kendisi dört kız çocuk babası olan Ilıcalı, kendi anne ve babasını çok erken yaşta kaybetti.
Hem de hiç beklenmedik bir anda bir trafik kazasında. Yani bu mutlu aile tablosu ne yazık ki uzun süre devam etmedi. Ilıcalı ailesinin mutluluğu sadece siyah- beyaz fotoğraflarda kaldı.
İşte o korkunç olayda yaşananlar.
Annesi ve babası Acun'un ilk eşinden dünyaya gelen ve o sıralar henüz 10 aylık olan kızını da alıp Bodrum'a gitmek üzere yola çıktılar. Ancak baba Ilıcalı, karşıdan 190 kilometre hızla gelen bir arabayla çarpıştı. Çarpışma o kadar şiddetliydi ki Ilıcalı ailesine çarpan araba infilak etti.
Haberi ağabeyinden alan Acun ne olup bittiğini tam olarak da bilmeden hastaneye gitti.
Sonrasını Acun Ilıcalı'nın Hürriyet'e verdiği röportajda şöyle anlatmıştı ünlü televizyoncu: "Hastaneye ulaştık, gecenin üç buçuğu, bu işleri söylemenin bir raconu vardır, olmalıdır, hala sinirleniyorum düşününce, "İlknur Ilıcalı’yı ziyarete geldim" dedim. Adam, önündeki deftere baktı, bir sayfa açtı, sonra başka bir sayfa, kafasını bile kaldırmadan "Ölmüştür!" dedi.
"Ergün Ilıcalı?" dedim, aynı aşağılık ve duygusuz ifadeyle "Ölmüştür" dedi.
İçimden sadece şu geçti. "Allah’ım bu yaşadıklarım kötü bir rüya olsun." Birazdan Bakırköy’deki evde uyanayım ve diyeyim ki, "Kabusmuş çok şükür uyandım geçti..." Bir ümit bekledim ama yok, her şey gerçekti."
Ilıca'nın aynı araçta bulunan kızı ise oturduğu bebek koltuğu sayesinde kazadan kurtuldu.
Acun Ilıcalı, kısa bir süre önce verdiği bir röportajda anne ve babasının geri geleceğini bilse bütün servetini feda edeceğini dile getirmişti.