Erzurum Güncel- Önce biraz sizi tanısak… 60 sene önce Erzurum’dan Ankara ’ya göç etmiş bir aileden geliyorum. Mesleğim opera şarkıcılığı, Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi, Opera- Şan Bölümü’nden 2002’de mezun oldum. Operanın yanında türküye olan yatkınlığımsa ailemden bana kalan bir değer. Babamın benim için aldığı bir bağlamayla başladım türkü söylemeye. Müzikle ilişkimi türkü ve opera üzerinden yürüttüm hep. Aslen Erzurumluyum ama daha karmaşık bir coğrafyanın kültürüyle büyüdüm. Ailemin Erzurum Horasan’a 93 muhaciri olarak geldiğini biliyorum. Türkülerle bağınız ortada. Operaya nasıl yöneldiniz peki? Babam Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü mezunu. Bildiğiniz gibi Köy Enstitüleri Türkiye ’nin modernizasyon projesinin bir parçasıdır. Eğitim ve kültürel zenginliğin, dünya edebiyatının, müziğinin tanınması ve yaygınlaşması açısından işlevini yerine getirmiştir. Ancak modernizasyonun Batı kültürünü bir yanılsama olarak ülkenin sahici kültürüymüş gibi sunmaya çalışması da hem sosyal yaşamda hem de kültürel boyutta kırılmalar yaşatmıştır diyebiliriz. Yine ailemin yönlendirmesiyle opera eğitimine başladım. Bu benimle de sınırlı kalmadı. İki kız kardeşim Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde soprano, konservatuvar kökenli olan yedi yeğenim ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda görev alan bir yeğenim daha var. Ailenin genelinde müziğe yatkınlık var o zaman… Baba tarafım ‘Âşıkgiller’ lakabıyla bilinirmiş. Evet böyle bir yatkınlık olduğunu söylemek yanlış olmaz. Sosyal medyada, müzik çevrelerinde çağdaş Ruhi Su olarak anılıyorsunuz. Ne diyorsunuz buna? Ruhi Su ’yla aynı cümlede anılmak çok gurur verici tabii ama bu çok iddialı olur. Şahsi fikrime göre Ruhi Su ’nun en önemli özelliği türküleri özünü bozmayacak şekilde şan tekniğiyle söylemesi ve halk kültürünü organik bir şekilde sahiplenmesiydi. Örgütsel, cemaatsel, kurumsal bir yapıda yer alarak bir kimlik edinme gibi bir çabanın muhalifliği değil Ruhi Su ’nunki. Gerçekten halk kültürünü iyi tanıyarak, iktidarla mücadelesini bireyselliği yok etmeden verebilmek önemli. Tabii burada örgütlenmenin olumsuz bir şey olduğunu söylemiyorum kesinlikle. Sadece siyasi duruşunun içselleştirilmiş bir zemine dayandığını vurgulamak istiyorum. Ruhi Su ’nun müthiş bir estetizasyonu, yeteneği, sanatı vardı. Sadece benzeşme anlamında şunu diyebiliriz: Ruhi Su ’nun şan hocalarından biri olan Apollo Granforte benim de hocamın hocasıdır. Ben de birçok öğrencimi bu ekolden yetiştirmeye çalıştım. Aslında Ruhi Su ’ya benzetilmenizin bir sebebi, sizin de muhalif bir kimliğinizin olması. Opera korosunda seçilmiş koro temsilcisisiniz, Kültür Sanat-Sen İstanbul Şube Başkanısınız. Geçen 1 Mayıs ’ta Taksim Meydanı’nda sizden ‘Enternasyonel’i ve Pablo Neruda’nın ‘Oğullara Ölen Analara Türkü’ isimli şiirini dinledik. Ezilenlerden yana bir yaşam pratiğim olduğu doğrudur. Bu böyle de devam edecek. Elimden geldiği kadar konserlerde, festivallerde, etkinlik ve eylemlerde halklara destek olmaya çabalıyorum. Sendikal faaliyetlerim de bu çabaların farklı bir alanı. Müzik ve sendika faaliyetleriniz dışında neler yapıyorsunuz? Eski bir milli tekvandocuyum. Spor, müzikten sonra en fazla zaman ayırdığım alan. Sağlıklı bir nefes için de kesinlikle gerekli. Gelelim ‘Ervah-ı Ezelde’ türküsüne. İlk konserinizde sadece bu türküyü sizden dinlemek için İngiltere ’den, Fransa ’dan gelen dinleyenleriniz olduğuna bizzat şahit olduk. ‘Ervah- ı Ezelde’ bir Âşık Sümmani türküsü. Dediğiniz gibi büyük bir ilgiyle karşılandı. Bu, diğer türkülerin çalışılması için büyük motivasyon sağladı. Sonrasında da Kalan Müzik etiketiyle ‘Ervah-ı Ezelde’ albümü dinleyicilerle buluştu zaten…ABDAL Ervah-ı Ezelde Abdal grubu önce Aşık Sümmani’nin Erzurum yöresine ait ‘Ervah-ı Ezelde’ türküsüne yaptığı yorumla sanal dünyanın kapısını araladı. Ardından ‘Gafil Gezme Şaşkın’ türküsünü yorumladıkları video sosyal medyada çok konuşuldu. Haluk Tolga İlhan ve Ali Ekber Kayış tarafından kurulan, Burcu Sarak ve Özge Ünkap’ın katılımıyla tamamlanan Abdal grubunun ‘Ervah-ı Ezelde’ adını taşıyan ilk albümü Kalan Müzik ve Z Müzik’ten çıkardı. Abdal üyeleri ‘yeni bir müzikal varoluş çabası ve arayışı’ olarak tanımladıkları müzikal çalışmalarında geleneksel değerlere sahip çıkarken bir yandan da yorumları ve enstrüman kullanış biçimleri ile farklı yönlerini ortaya koyuyor. Abdal’ın değişik yörelerden seçilen 14 türküyü yorumladığı ilk albümde Kıbrıs yöresinden ‘Mağusa Limanı’ ve anonim bir Ermeni türküsü olan ‘Bağbozumu’ da yer alıyor. ‘Gafil Gezme Şaşkın’ da albümün dikkat çeken türküleri arasındaRadikal